Adalet var

Okurlardan gelen maillerde en büyük merak konusu Sabah’a ve ATV’ye el koyulma süreci,

“Nasıl oldu?” diyenler, “Mahkemeye sunulan belgeler ne?” diyenler var,

Şimdilik fazla detayına girmeden yazalım,

Hayatı boyunca herkesi dolandırmış olan Dinç Bilgin, Turgay Ciner’le mutabakat yaparak geri verdiği bir sözleşmenin, orijinalini “Gerektiğinde ortaya çıkarmak üzere” saklamış,

Daha sonra da bu belgeyi Doğan Grubu’na pazarlamış,

Oradan aldığı gazla TMSF’ye giderek “Ben size yalan söylemiş, mal saklamıştım Sabah’ın yarısı benim” demiş,

TMSF de bu belgeyi almış, Dinç Bilgin hakkında "Yalan mal beyanında bulunmaktan" dava açacağına Ciner Grubuna “Böyle bir belge var, ne diyorsunuz?” diye soracağına Sabah ve ATV’ye el koyma kararı almış,

Ciner Grubu bunu dolaylı olarak haber alınca Dinç Bilgin’in sunduğu belgenin geçersiz olduğunu kanıtlayan belgelerle Ticaret Mahkemesi’ne başvurmuş ve tesbit davası açmış,

TMSF ise bu davanın sonucunu beklemeden gelip ATV ve Sabah’a el koymuş,

Bu arada Dinç Bilgin, Aydın Doğan’a bir kağıt vermiş ve üzerine “Sizden aldığım teklifi TMSF’den başka hiç kimseye göstermeyeceğim” diye yazmış,

El koymanın ardından Ciner Grubu yürütmeyi durdurma talebiyle mahkemeye başvurmuş,

Ve Dinç Bilgin’in elindeki sözleşmenin geçersiz olduğunu kanıtlayan yeni belgeler vermiş,

Bunun üzerine Dinç Bilgin bir kez  daha yalan söylemiş ve “O belgeler sahte” demiş,

Sabah dahil bütün gazeteler, varlığını duyurmadıkları belgenin “Sahte olduğunu” duyurmuşlar,

Ancak Ciner Grubu mahkemeye Adli Tıp raporları vererek belgenin gerçek olduğunu ve Dinç Bilgin’in yine yalan söylediğini kanıtlamışlar,

Nedense Sabah dahil gazeteler bunu da haber yapmamışlar,

Bunlar olurken, Doğan Grubu vergi borçlarını komik düzeye indirmiş, rekabetin ortadan kalktığı bir ortamda yüzlerce çalışanının işine son vermiş, sorunlarını halletmiş,

Sabah yazarlarının yazıları “Yargıyı etkilememek” bahanesiyle sayfalara koyulmazken, Doğan’ın tetikçileri mahkemeyi etkilemek için her türlü herzeyi yemişler,

Devlete beş kuruş borcu olmayan, TMSF’ye bir lira borcu olmayan, herhangi bir batık bankaya bir kuruş borcu olmayan, hayatında banka sahibi olmamış Turgay Ciner’in Sabah ve ATV’sine el koyulmuş, bu kurumlar banka batırmış, kamu bankalarına ve TMSF’ye 1 milyar dolardan fazla borcu olan Dinç Bilgin’in kontrolüne bırakılmış,

Burası Türkiye burada olur böyle şeyler,

Ama Türkiye’de Adalet de var,

Geç de olsa, tecelli eden bir Adalet,

Pis iddialar

“Merkez sağda birlik” fiyaskosu oy verecek adres arayanları hayli üzdü,

Mehmet Ağar da, Erkan Mumcu da sınavı geçemediler,

Bu rezaletten sonra DYP, normalde alacağı oyu da alamayacak,

Baraj yakınlarında dolaşan parti artık barajın hayli altına inmiş gibi,

Oylarının bir bölümü MHP’ye, bir bölümü CHP’ye, bir bölümü de AKP’ye verir, Biraz da GP’ye kalır,

Ağar’ın siyasi hayatı da burada noktalanır,

Bu arada Ankara kulislerinde hayli “Çirkin” iddialar dolaşıyor,

Hem ANAP’ta, hem de DYP’de adaylardan para alındığı, listelerde üst sıraların pazarlandığı söyleniyor,

Bu iddialarda genel başkanlar düzeyinde bir suçlama yok ama iddialar yine de çirkin,

Bakalım hiç kimse ortaya çıkıp “Evet liste için para verdim” diyecek mi?

TMSF ve Uzan

Hürriyet ekonomi müdürü sevgili dostum Vahap Munyar, bugünkü köşesinde İbrahim Tatlıses’in Genç Parti’den milletvekili adayı olmasının TMSF’yi rahatsız edeceğini, Cem Uzan’la sorunları olan TMSF’nin İbrahim Tatlıses’in ATV’de yaptığı programı yayından kaldırabileceğini yazmış,

Vahap Munyar, TMSF Başkanı Ahmet Ertürk’e en yakın gazetecilerden biridir,

Hem etkili bir ekonomi sayfasının müdürü olması, hem de hemşerilik Ertürk-Munyar ilişkisini güçlü kılar,

Bu nedenle Munyar’ın yazdıklarında doğruluk payı vardır,

Ancak ben yine de Genç Parti ve Uzan’la yakın ilişkide olmanın TMSF’yi ve Başkanını rahatsız edeceğini düşünmüyorum,

Çünkü biliyorsunuz Sabah ve ATV’ye el konulmasının ardından grubun başına daha once bu çapta bir yöneticilik tecrübesi olmayan Yavuz Onursal atandı,

Bu atama, olayları yakından takip edenler açısından ilginçti,

TMSF’nin atadığı Yavuz Onursal, Uzan Grubu ile TMSF arasında sorunların başladığı dönemde Uzan’ın Ankara temsilcisiydi,

Dahası TMSF’nin atadığı Yavuz Onursal Cem Uzan’ın Genç Parti’sinin kurucusu, genel başkan yardımcısı ve milletvekili adayıydı,

Daha da dahası, Yavuz Onursal, Cem Uzan’ın seçim kampanyasını finanse eden Mavi Reklam’ın yönetim kurulu üyesiydi ve Mavi Reklam’dan Genç Parti’ye aktarılan 19 trilyon 750 milyar liralık kaynağın hesabını veremediği için yargı karşısına çıkan yöneticilerin arasında yer alıyordu,

Anlayacağınız, Genç Parti ve Cem Uzan’la yakın ilişki içinde olmak TMSF açısından büyük bir sorun değildi,

Olaya siyasi açıdan bakacak olursak, AKP için de Genç Parti önemli bir umut,

AKP, Genç Parti’nin Ege ve Marmara bölgesinde alacağı her oyun CHP’den, İç Anadolu ve Karadeniz’de alacağı her oyun MHP’den çalınacağını bildiği için zaten aylardır Genç Parti’ye gizli bir destek veriyordu,

Bu nedenlerle TMSF’nin Genç Parti ve Cem Uzan’a kafayı çok taktığını söylemek mümkün değil,

Zaten Yuvaz Onursal’ın Sabah ve ATV’ye yönetici olmasının ardından hem hortumcu Dinç Bilgin’in Sabah’ta kontrolü ele geçirdiği, hem de yine TMSF borçlarından Nail Keçili’nin Sabah’tan çıkmaz olduğu biliniyor,

Anlaşılan o ki, TMSF eskiden hasım oldukları ile şimdi dost,

Ufuk

 

Sevgili dostum Ufuk Güldemir’i kaybettik,

Müthiş bir yaşama sevinci, boktan bir hastalığa yenik düştü,

1983’te Cumhuriyet’te beraberdik,

Sonrasında hep birlikte çalışmak istedik, bir türlü başaramadık,

Sıkıntılı anlarımızda hep konuşur dertleşirdik,

Bazen uzun telefon görüşmeleri, bazen bir kaç kelimelik telefon mesajlarıyla,,

Cumhuriyet’te birlikte çalışırken ben yılın yarısını avda geçirirdim,

O zamanlar Ufuk’un böyle bir merakı yoktu,

Sonra ava başladı, Kafayı taktığı her iş gibi en üst düzeyde yaptı,

Sonra ben avlanmayı bıraktım,

"Niye bıraktın?" diye sordu,

"Av lanetli bir iş, Bütün arkadaşlarımın başına bir felaket getirdi, Benim başıma gelmeden bıraktım" dedim,

Güldü, "Batılların olduğunu bilmezdim" dedi,

"Sen de bırak bence" dedim,

Hastalığını öğrenince "Bırak şu avı" dedim,

Bırakmak ne kelime, iki kemoterapi arasında ava koşuyordu,

Afrika’da, Alaska’ta, kutuplarda ava gidiyordu,

51 yaşında her şeyi bırakıp gitti,

51 yıla nasıl sığdırdığını anlamayacağımız kadar çok iz bırakarak,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Bekçi malı hırsıza emanet etmediği zaman,

Erişilebilirlik Araçları