Neden yazdırmadım

Kanaltürk’e telefonla bağlanıp bazı şeler anlatırken, Nazlı Ilıcak’ın Başbakan Erdoğan’a gidip “Beni Sabah’a aldırın” dediğini, Başbakan  Erdoğan’ın da son derece nazik bir dille bu ricayı bana aktardığını söyledim,

Bir uçak yolculuğunda Başbakan Erdoğan, “Nazlı Hanım da Sabah’ta yazmayı çok istiyormuş” dedi,

Ben de bunun mümkün olmadığını “Gerekçeleri” ile anlattım,

Ilıcak, bugün Sabah’ta yayınlanan yazısında “Ben Turgay Ciner’le konuşup anlaşmıştım, Ancak Altaylı bana yazdırmadı” demiş, Ilıcak’a göre ben Turgay Ciner’e, “Genelkurmay’a akredite değil,” gerekçesini sunmuşum, Burası yalan ama yazdırmadığım doğrudur,

Nazlı Ilıcak’ın bu ithamını “Şeref madalyası” gibi taşırım,

Bir yanda patronlarının önünde yerlere eğilen genel yayın yönetmenleri ve genel yayın yönetmenlerini maşa gibi kullanan patronlar, diğer yanda genel yayın yönetmeninin görüşlerine saygı duyan patronlar ve patronuyla doğruları için tartışan genel yayın yönetmenleri,

Gelelim Nazlı Ilıcak’a yazdırmama gerekçeme,

Genelkurmay’a akredite olup olmaması umurumda değildi, Ama Nazlı Ilıcak bir Türk Silahlı Kuvvetleri düşmanı gibi yazıyordu, Kendisi dışındaki hiç bir fikre saygısı yoktu ve  “Tepeden inme, torpille iş yapma geleneğine” inanıyordu,

Yazdırmadım,

Başbakan Erdoğan Nazlı Ilıcak’ın isteğini iletince Başbakan’a verdiğim yanıt ise bence çok eğlenceli ve aynı oranda gerçekti,

Şöyle dedim:

“Tayyip Bey, Nazlı Ilıcak’ın uğur getirmediğine inanıyorum, Babası Yassıada’lık oldu, Evlendi, Dönemin en büyük medya patronlarından biri olan kocası Nazlı Hanım’a bir gazete kurdu, Gazeteyi batırdı, Kocasının gazetesine geçti, Orayı da batırdı, Kocası kahrından öldü, Kocasının kırkı çıkmadan Emin Şirin’le evlendi, Nazlı Hanım’la evlendiğinde hali vakti yerinde bir adam olan Emin Şirin battı, Oğluyla konuşmuyordu, Oğlu gazete kurup zengin olunca oğlunun gazetesine geçti, Oğlu gazetesinden oldu, Fazilet Partisi’nden milletvekili oldu, Parti kapatıldı, Şimdi ben Nazlı Ilıcak’ı yanıma alıp böyle riske nasıl girerim”

Fakat benim Nazlı Ilıcak’ı Sabah’a almamam yeterli olmadı, Nazlı Ilıcak bir kez gruba girmişti,

Sonunda ne oldu,

TMSF, gruba el koydu,

Bilmem anlatabildim mi?

NOT: Acaba Recep Tayyip Erdoğan’ın Nazlı Ilıcak’ı milletvekili adayı yapmamasında benim anlattığım olayların etkisi olmuş mudur?

 

 


Yılmaz Özdil’e Sansür

Emin Çölaşan’ın stepnesi olarak Hürriyet’e geçen “Büyük yazar” Yılmaz Özdil, “Bir kez TMSF beni sansürledi, Bir kez de Fatih Altaylı, Bu da onun ayıbı” demiş bir röportajda,

Doğrudur,

Hikayeyi anlatayım,

Yılmaz Özdil, kısa bir süre ATV’de genel müdürlük yaptı,

Bu sırada burada açıklamama gerek olmayan bazı nedenlerle kovuldu,

Yılmaz Özdil’in adamlığını değil ama yazarlığını beğendiğim için kendisinin Sabah’a geri gelmesi için büyük uğraşı verdim ve döndü,

Sabah’ta yazdı, ATV’de program yaptı,

Fikirlerine katılmasam da, yazılarını keyifle okudum,

Bir yazısına ise sansür uyguladım,

Özdil, ATV’de program yapıyordu ve bütün haber ve tartışma programları gibi geç saatte yayınlanıyordu,

Yılmaz Özdil, programı yayına geç girdiği için ATV yönetimine kızdı ve yazılarından birinde ATV yönetimine ağır hakaretler savurdu,

Ben de bu yazıdaki hakaret içeren bölümleri çıkarmasını, üstelik de kendisinin ATV ile olan sorunun Sabah okurlarını ilgilendirmediğini söyledim,

Bunun üzerine Özdil yazısının tamamını geri çekti ve yerine başka yazı yazmayacağını söyledi,

Yılmaz Özdil’in sansür dediği budur,

Bu arada TMSF Sabah’a el koyduktan sonra bir gece TMSF yönetimi gece baskısından Özdil’in yazısını çıkarttırdı,

Gazete büyük olay çıktı,

Bütün yazarlar buna tepki göstermek için yazı yazmama kararı aldık,

Bu karar Yılmaz Özdil’e iletildi ve yazısını yazıp yazmayacağını soruldu,

Özdil’in yanıtı şu oldu: “Size ne benim yazımın sansürlenmesinden, Ben yazımı yazarım,”

Mehmet Barlas ve Umur Talu bu olayın tanığıdır,

“Büyük yazar” böyle olur herhalde,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Kirlettiğimiz adamlardan kurtularak temizleneceğimizi zannetmediğimiz zaman

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları