Mahallede tek başına

Ortalıkta müthiş bir dedikodu var,

Hükümet “Doğan Grubu’na yönelik bir hamle yapacak” diye,

“Uzan’lara yapılanın bir benzeri düşünülüyor” iddiaları bile dolaşıyor,

Seçimlerden önce başı sıkışık olan Doğan Grubu AK Parti’ye “Hep destek tam destek” sloganıyla hareket ediyordu,

Seçimlerden sonra ne olduysa oldu ve başta Hürriyet olmak üzere grup gazeteleri muhalefete başladılar,

Gerçi arada Emin Çölaşan’ın kellesi verildi ama sonrasında dozu giderek artan bir muhalefet yapar oldular,

Doğrusu çok da iyi yapıyorlar,

Medyanın tamamı teslim olmuş, hatta emir altına girmişken Hürriyet’in duruşu kayda değer,

Fakat gruba karşı öyle bir güvensizlik var ki, bu muhalif duruşun altında herkes bir neden arıyor,

Yine de ben bu duruşa saygı duyuyorum,

Gelelim baştaki iddiaya,

Yani hükümetin Doğan’a yönelik bir operasyon yaparak grubu susturacağı iddiasına,

Böyle bir şeye çok ihtimal vermiyorum,

Olmaz da diyemiyorum,

“Petrol kaçakçılığı dosyası, Aydın Doğan’ın borsada yaptığı işlerle ilgili soruşturmalar” dan söz ediliyor,

Dileyelim ki, hükümet böyle bir girişimde bulunmasın,

Çünkü bu diktatörlüğün kesin ilanı olur,

Ama eğer olursa,

Acaba o zaman Doğan Grubu Sabah ve ATV’ye el koyulması için yaptığı işbirliğine ve baskıya, bu gruba el konulmasını şampanyayla kutladığına pişman olur mu dersiniz?

Mahallede tek başına kalmanın zorluğunu anlarlar mı acaba?

 

 


Mısır’daki domino efekti

Dünyanın en büyük çok uluslu şirketlerinden birinde üst düzey yöneticilik yapan bir Amerikalı bir arkadaşım dün yemeğe geldi,

Şimdilerde şirketin Avrupa’daki merkezinde Başkan yardımcısı,

İşi gereği çok seyahat ediyor,

Geçerken Türkiye’ye uğramış,

Hafta sonunu bende geçirdi,

Epey sohbet ettik,

Dün sabah kahvaltıda ilginç bir soru sordu:

“Ne oldu, Türkiye Avrupa Birliği’ne üye olmaktan vaz mı geçti”

“Yoo, nereden çıkardın?” dedim,

“Ne bileyim, Bir kaç yıl öncesine kadar Avrupa’da her gün Türkiye’nin üyeliği ile ilgili lehte veya aleyhte haberler çıkardı, Hemen hemen bir yıldır bu konuda hiç bir kayda değer yazı veya haber görmedim, Herhalde o iş rafa kalktı diye düşündüm” dedi,

Avrupa’da yaşayan bir Amerikalı’nın algılaması bu,

Amerikalı dostum tam bir liberal,

Bush karşıtı, Demokrat, Obama’dan yana,

Konu türban tartışmalarına geldi,

“İnsanlar başını örtse ne olur? İsteyen istediğini örtsün, İnsanların kıyafetlerine karışmak neyin nesi oluyor” dedi,

“Haklısın ben de öyle düşünüyorum ama zaten tartışma insanların örtünmesi ile ilgili değil, Üniversiteye gidecek kızların örtünmesiyle ilgili” dedim,

“Kolej çağına gelmiş, Muhtemel en genci 18 yaşında insanların kıyafetlerine de karışmak doğru değil” dedi,

“Aslında buna karşı olan yok gibi, Bu işin orada kalmayacağından ve toplumun tamamının başörtüsü altına girmeye zorlanacağından korkuluyor, Dün gittiğimiz ve senin çok sevdiğin restoranda içki içmenin yasaklanacağından korkuluyor” dedim,

“Daha neler, Türkiye’de böyle bir şey olur mu?” diye itiraz etti,

O sırada eşi lafa girdi,

“Mısır’ı hatırlasana”

Arkadaşım 10-15 yıl kadar şirketinin Mısır’daki ofisinde yöneticilik yapmıştı,

“Hatırlıyorum, Ne olmuş” dedi,

“10 yıl önceki Mısır’la bugünkü Mısır aynı mı?” dedi karısı,

Arkadaşım düşündü,

“Hayır aynı değil” dedi,

“Ne fark var?” diye ben sordum,

Biraz kafasını kaşıdı,

“Daha Müslüman” dedi,

“Nasıl daha Müslüman” diye sordum,

“Ne bileyim, Ben Mısır’a ilk gittiğimde İslam etkisi daha az hissediliyordu, Başı açık insanlar çoğunluktaydı, En azından bizim gittiğimiz büyük kentlerde öyleydi, Bu yaz şirketin bir toplantısı orada yapıldı, Çok daha kapalı buldum Mısır’ı” dedi,

Eşi “İşte Türkiye’de de bundan korkuyorlar” dedi,

“Ama Mısır’da örtünme zorunluluğu yok ki” dedi dostum,

“Burada da olmayacak, Sence Mısırlılar da başı örtülülerin sayısı niye arttı” diye sordum,

“Herhalde birbirlerinden etkilendiler, Domino efekti oldu, Çoğunluğa uymak istediler” dedi, biraz düşündü, “Anladım” diye mırıldandı, 

Sonra kulağıma eğildi,  “Bu akşam Boğaz’da balık yiyip şarap içmeye gidelim, Galiba bir daha geldiğimde bunu yapamayabiliriz” 

 

 


Ölüm ilanı

Solomon’un eşi ölmüş,

Gazeteye gitmiş,

En ucuzundan standart bir ilan vermek istemiş,

Önüne konan kağıda istediği ilanı yazmış:

“Raşel’i kaybettim, Üzgünüm”

İlan görevlisi ilanı görünce uyarmış,

“İsterseniz 6 kelimeye kadar uzatabilirsiniz, Üç kelime daha hakkınız var”

Solomon “Aynı paraya mı?” demiş,

Görevli “Evet aynı paraya” deyince Solomon üç kelime daha eklemiş:

”Satılık Toyota var"

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
AB bayrağına yeşil yıldız koymayacaklarını anladığımız zaman

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları