Tanıdığım, bildiğim en “Has” CHP’li rahmetli dedemdi,
Atatürk’e de aşıktı, onun partisine de,
Emanet gibi görürdü partiyi,
Bütün çocuklarını CHP’li yapmıştı,
1954 seçimlerinde rahmetli babaannem dedemi sinir etmek için Demokrat Parti’ye oy vermiş,
O günden sonra 25 yıl babaannemle konuşmamıştı,
“Ne yaptı kadın sana” dediğimizde “Daha ne yapacaktı” derdi,
1970’lerde CHP iktidar olduğunda, Adalet Partili müteahhitlerin paraları ödenip, bizim aile şirketine bir türlü istihkak verilmezdi ama rahmetli ona bile kızmaz “Vardır bir bildikleri, Biz yabancı değiliz, Namerde borçlu kalmak istemiyorlar da ondan böyle yapıyorlar” derdi,
Dediğim gibi tanıdığım en “Has” CHP’liydi,
Damarını kesseniz altı ok akardı,
Keke yaşasaydı da, ona sorabilseydim CHP’nin “Çarşaf açılımı” hakkında ne düşündüğünü,
Ama ne yazık ki, hayatta değil,
Tek çare aklımıza sormak,
Akıl dediğin etki altında kalmamalı,
Etki altında kalacak olsak, yağmur gibi gelen maillere, bağırıp çağıranlara bakıp Baykal’a “Ne halt ettin” dememiz gerekir,
Ama diyemem,
Siz de demeyin, En azından önce bir düşünün ne diyecekseniz sonra diyin,
Kendinizi muhafazakar, inançlı, dine ya da örfe bağlılıktan kapanan, kapatılan, kapanmak zorunda hisseden bir kadının ya da onunla aynı duyarlıkları paylaşan kocası yerine koyun,
Evet dininize bağlısınız, kapalısınız ama Cumhuriyet değerleri ile bir sorununuz yok,
Atatürk’e ve onun devrimlerine diş bilemiyorsunuz,
Bu devrimlerden rövanş almak gibi bir duyguyu tanımıyorsunuz bile,
Başkalarının yaşam tarzıyla da bir sorununuz yok, Herkesin sizin gibi olmasını istemiyorsunuz, Hatta belki siz kapalısınız ama kızınız değil,
Ailenizde açık da var, kapalı da, İnançlı da var, az inançlı da, inançsız da,
Türkiye’den memnunsunuz,
Bu ülkenin Cumhuriyet’le, demokrasiyle ne kadar büyük bir mesafe kat ettiğini görecek kadar gözünüz var,
Fakat yolsuzluktan yana değilsiniz,
Çevrenizde durduk yerde zenginleşenleri görüp rahatsız oluyorsunuz,
Din adına yapılan haksızlıkları, hırsızlıkları içinize sindiremiyorsunuz,
Deniz Feneri’nin farkındasınız,
Hüseyin Üzmez’e gösterilen hoşgörü ve verilen desteği ahlaksızca buluyorsunuz,
Siyasi düşüncenizi bir torba kömür, bir paket gıdayla takas etmeye de meyliniz yok,
Böyle bir durumda ne yapacaksınız,
Bütün bunlara tepki göstermek, bütün bunların demokratik rövanşını almak isteseniz bile birileri size “Haydi başka kapıya” dese hoşunuza gider mi?
İslami bir yaşam biçimine sahip olmak, AKP’ye mahkum olmak mıdır!
Bu dini siyasallaştırmak değil midir!
AKP’nin ve benzer partilerin yıllardır yapmaya çalıştığı bu değil midir!
Muhafazakarlar AKP’ye oy verecek, AKP Türkiye’yi daha da muhafazakarlaştıracak,
Bu kısır döngünün neyle sonuçlanacağını görmüyor musunuz!
Hakikaten görmüyor musunuz!
Ne diyeyim ben size,
POAŞ Tüpraş’ı hedef gösterdi
Biz yazdıkça akaryakıt fiyatları gıdım gıdım da olsa iniyor,
Dün yine minik bir indirim yapıldı,
Ancak yeterli değil,
Hem de hiç,
Benzin fiyatlarının 17 kuruş daha inmesi gerektiğini yazdım geçenlerde,
Okurlardan itiraz geldi,
Haklılar,
Aslında daha da inmeli,
Ama inemiyor,
Bunun en büyük sorumlusu TÜPRAŞ,
TÜPRAŞ’ın elinde yüksek fiyattan aldığı akaryakıt var,
Şimdi ucuz akaryakıt alıp, bu eski pahalı olanla parçalıyor ve bir miktar indirim yapıyor,
Anlayacağınız hepimizin TÜPRAŞ’ın pahalı fiyattan yaptığı alımların faturasını ödüyoruz,
TÜPRAŞ yönetiminin hatasının faturasını,
Oysa bugün Akdeniz çanağı fiyatından doğrudan işlenmiş ürün gelse fiyat çok daha fazla inecek,
Zaten akaryakıt dağıtım firmaları böyle yapıyor,
Malı TÜPRAŞ’tan almıyor kendileri ithal ediyorlar,
Ucuza ithal ediyorlar,
Ancak TÜPRAŞ indirim yapamadığı için, akaryakıt dağıtım firmaları da indirim yapmıyor ve fahiş karlar elde ediyorlar,
Bunu dönem sonunda bu firmaların karlı açıklandığı zaman hep birlikte göreceğiz zaten,
Dün bu konuda görüşüne başvurduğumuz POAŞ Genel Müdürü “Kabahat bizde değil, Tüketici gidip TÜPRAŞ’ın önünde gösteri yapsın” diyordu,
Tabii onlar da TÜPRAŞ’ı hedef göstererek, kendi rafinerilerine izin almaya çalışıyorlar, Çünkü biliyoruz ki, POAŞ ve benzerleri ucuz aldıkları malı TÜPRAŞ fiyatından satıyorlar,
Olan bize oluyor,
Dünyanın en pahalı akaryakıtını, şimdi daha da pahalı alıyoruz,
Zengin ülkeyiz ya, Ondan,
Cevap yok artık
Okurlar soruyor “Emre Aköz’e cevap vermeyecek misin?” diye,
Anlamadım,
Nesine cevap verecekmişim,
Bana Borat demesine mi?
İlk o demedi ki!
İlk diyen Mehmet Yakup Yılmaz,
Sabah’a transfer olup, üç gün sonra “Bana Borat’ın bıraktığı köşeyi verirseniz geri dönerim” diyen adam,
Borat’ın köşesini kapmak için kırk takla atacaksın, sonra Borat’a laf sokacaksın,
Gülerler adama,
Emre Aköz’ün onun kadar bile kıymeti harbiyesi yok,
Alay etmeye çalışıyor ama orada da özgün değil, Yakup’tan alıntı yapıyor,
Herhalde alkol beyin hücrelerinde tahribat yapmış, yaratıcı olamıyor,
O da bana Borat diyor,
İyi hoş ben Borat’ım,
Peki Borat o gazetenin başındayken o neydi?
Murat mı? Turat mı?
Bir de utanmadan bana yalancı demiş,
Yazdığım her şeyi doğruladıktan sonra,
Yazdıklarım yalanlanıyormuş,
Doğru yalanlanıyor,
Ama bazen üç gün bazen beş gün, bazen de bir ay sonra yazdığım her şey doğru çıkmıyor mu?
Peki bu durumda ben mi yalancı oluyorum, beni yalanlayanlar mı?
Bu yüzden ben bu adamlara artık cevap mevap vermiyorum,
Yerlerini bilsinler diye,