Doğan Grubu neden yazar kovduğunu açıkladı

Doğan Grubu, daha Habertürk gazetesi çıkmadan korkuya kapılmış olmalı ki, her fırsatta bize saldırmaya çalışıyor,

Alışkınız,

Dün de grubun tekikçi gazetesi Vatan Ciner Grubu’nun nükleer santral ihalesini fırsat bilip saldırırken, yanına bir de Emin Çölaşan eklemiş ve demiş ki, "İhaleyi almak için mi Emin Çölaşan’ın işine son verdiniz"

Buna iftira değil, itiraf demek lazım,

Çünkü yıllarca bünyesinde yazdığı Doğan grubu Emin Çölaşan’ı kovmuştu,

Neden kovduklarını anlamış olduk,

Demek ki, hükümet istemiş,

Kendi tecrübelerini aktarmışlar,

Bizim durumumuz bu değil,

Şimdi Türkiye’nin en süfli medya grubuna bir yanıt vermem lazım,

Sakın ha benim Park Teknik’in nükleer santral ihalesi ile ile ilgili bir yanıt vereceğimi düşünmesinler,

Biz Doğan Grubu’na benzemeyiz,

Burada grubun diğer işleri ile yayıncılığı arasında kalın ve  kesin bir çizgi vardır,

Gazeteciler grubun diğer alanlardaki doğrularını veya yanlışlarını savunmak zorunda değildir,

Tabii Doğan’ın tetikçileri bunu anlamazlar,

Gelelim konunun beni ilgilendiren Emin Çölaşan tarafına,

Doğrudur, Habertürk gazetesinde yazması için Emin Çölaşan’la anlaşmıştım,

Bunu Habertürk’teki arkadaşlarım da biliyor, çünkü pek çok kararı gazetecilerle ortak alıyoruz,

Çok tartıştık,

Emin Bey, bizim hazırlamakta olduğumuz gazeteye yüzde yüz uygun bir yazar değildi,

Ama yine de bizimle olmasını istedik,

Tek bir nedeni vardı,

Kimsenin yazı yazdırmaya cesaret edemediği bir yazara bile biz gazetemizde yer verebilirdik,

Fikirlerinin tümüne katılmasak bile,

Emin Çölaşan’la bu ülkeyi sevmek gibi tek bir ortak çizgimiz olması bile yeterliydi,

Görüştük anlaştık,

Eğer dedikleri gibi hükümetten bir korkumuz, bir çekincemiz olsaydı, baştan Çölaşan’a mesafeli dururduk,

Hiç böyle bir kaygımız olmadı,

Peki neden daha yola çıkmadan yolumuzu ayırdık?

Bu soruyu sadece bana değil, Emin Çölaşan’a da sormak lazım,

Belki hatırlayacaksınız, Emin Çölaşan bir internet sitesine röportaj verdi,

Bu röportajda kendisi ile bir dost, yeni çıkılacak bir yolun arkadaşı olarak yapılan özel sohbetleri aktardı,

Bu sohbette bana "Yazar olarak kimleri düşünüyorsun" diye sorduğu bir soruya verdiğim yanıtı anlatarak hem beni, hem de diğer yazar dostlarımızı zor duruma soktu,

Allah aşkına böyle bir durumu göz önüne getirin,

Ürktüm,

Kendisine ailevi sorunlarımı anlatmış olabilirdim  ve bunları bile bir intenet sitesinde okumak zorunda kalabilirdim,

Gerçekten ürktüm,

Söylediklerimde bir ayıp, bir yanlış yoktu,

Ama özeldi,

Projelerimizdi,

Fikirlerimizdi,

Düşünün bir, evinize bir dost olarak geliyorum ve o evde gördüklerimi, yaşadıklarımı belki eşinizle yaptığınız tartışmayı ertesi gün herkese anlatıyorum,

Ne yaparsınız?

Emin Çölaşan bunu yaptı bana,

Ben de bir kaç gün sonra yayınlanan bir röportajımda "Emin Bey’in yanlış yaptığını kendisi ile çalışma fikrimi gözden geçireceğimi söyledim"

Benim bu söylediklerimden ne Ciner Grubu’nun haberi vardı, ne bir başkasının,

Sadece beni zor durumda bırakan bir şey olsaydı önemli değildi,

Alışkınım,

Ama gazetemizi, o gazetenin geleceğini,  başka meslektaşlarımızı, herkesi sıkıntıya sokan bir durumdu,

Ben "Gözden geçireceğiz" diyince Emin Çölaşan bozuldu ve bizde yazmaktan vazgeçtiğini açıkladı,

Durum tamamen bundan ibarettir,

Biz ne  rafineri izni olmak için yazar kovarız, ne de vergi kaçakçılığını koruyan yazılar yazarız,

Kendi kriterleri ile bizi değerlendirmesinler,

Neden yazar kovduklarını ilan etmiş oluyorlar,

 

 


Star’dan yanıt

Star gazetesi genel yayın yönetmeni Mustafa Karaalioğlu aradı,

"Abi bizi fena asmışsın, Senin kadar sert yazan olmamış" dedi,

Haklıydı,

Benim kadar sert yazan olmamış, Albay Kırca ile Star’ın manşetini benim kadar net birbirine bağlayan çıkmamıştı,

Mustafa "Nereden bilebilirdik, Şimdiye kadar bu konua 26 bin yazı yazılmış, Zaman, Hürriyet, Milliyet ve özellikle de Radikal bu albayı defalarca haber yapmışlar, Bize denk geldi ama nereden bilebilirdik, Bilsek tahmin etsek yapar mıydık?" dedi,

Böyle sonuçlanacağını bilseler eminim ki, yapmazlardı,

Mustafa’ya şunu söyledim:

"Haklısın, bilemezdiniz ama sizin yazdığınız bir unsur var ki, o çok ağır, PKK ile çatışmada yaralanmış ve felç olmuş bir asker için bir itirafçıya dayanarak, PKK tarafından vurulmadı, Başka kadınlarla ilişkiye girdiği ve ahlaki olarak kötü örnek olduğu için kendi arkadaşları tarafından vuruldu demişsiniz, Bak bu adamlar ne yaptıysa  doğru veya yanlış, doğruluğuna kendilerini inandırmışlardı, Bunun söylenmesinden rahatsız olmazlar, Ama düşün ki, bu adamın belden aşağısı tutmuyor, büyük ihtimalle eşinin bakımına  muhtaç ve siz o adamı eşinin karşısında zor duruma soktunuz, Bir itirafçıya dayanarak  Ahlaksız olarak nitelendirdiniz, Bence bu yüzden intihar etti"

Mustafa Karaalioğlu, "Bunların hepsi daha önce yazıldı, Bence hapse girme korkusu yüzünden intihar etti" dedi,

Arkasında bir mektup bırakıp bırakmadığını bilmiyorum,

Neden intihar ettiğini belemeyiz,

Ama yine de işimizi yaparken dikkatli olmak zorundayız,

Suçlayacaksak bir Albay’ı değil, albayları bu hale getiren süreci sorgulayıp suçlamalıyız,

Vietnam ABD’de, İrlanda Thatcher’ın da söylediği gibi İngiltere’de  sistematik bir kirlilik yaratmıştı,

Uzun süren çatışmalar ülkelerde  böyle bir sonuç yaratıyor,

Kırca hakkındaki iddialar doğru bile olsa o bu sürecin bir kurbanı olur,

Sorumlusu değil,

 

 


Komedi

Günün en komik değerlendirmesi Abdullah Öcalan’dan,

Yani terör örgütünün hapisteki liderinden,

Biliyorsunuz, PKK ve siyasal uzantısı DTP TRT’nin Kürtçe yayın yapmasından rahatsız,

Bunu ellerinden alınmış bir koz olarak görüyorlar,

Terör örgütü liderinin avukatları son ziyaretlerinde Öcalan’a TRT Şeş ile ilgili fikrini soruyorlar,

Öcalan muhteşem bir yanıt veriyor: "TRT illegal bir iş yapmaktadır, Yasadışı yayına başlamıştır"

Bu ülke gerçekten çok komik,

Teröristi bile,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Ahlaksızlar herkesi ahlaksız zannetmediği zaman

Erişilebilirlik Araçları