Apoletsiz darbeciler

OLAN bitene bakınca aklıma pek de sevmediğim komplo teorileri gelmiyor değil, Acaba bazıları, "asker karşıtlığı" veya "demokratlık" adı altında "darbe kışkırtıcılığı" mı yapıyor diye düşünüyorum,

Çünkü etrafta bir darbe havası yok, Askerin içinde de, sivilin içinde de AK Parti’den rahatsız olanlar var,

Ama Silahlı Kuvvetler’in komuta kademesi ile iktidar arasında ciddiye alınabilecek bir gerilim uzun süredir yok, Ülkede kurumlar işliyor,

Hükümet çoğu iyi, bazıları kötü, bazıları çok kötü işler yapıyor,

Basın, vazifesi olduğu üzere kötüyü ve çok kötüyü yazıyor,

Taraftarlar çok kötüyü görmüyor, kötünün yanından geçiyor, iyiyi pompalıyor,

Normal şartlarda memlekette büyük bir rahatsızlık yok,

Son seçimler, ülkede demokrasinin yerleşmekte olduğunu gösteriyor,

Hele bir süre sonra AK Parti bu çoğunlukla iktidarda olmazsa veya seçim kaybederse demokrasinin tam olarak işlediğine herkes ikna olacak ve paranoyalar sona erecek,

Ama birileri, askerlerin ve sivillerin demokrasiyi giderek daha fazla sindirmesinden rahatsız olsa gerek ki, sürekli olarak tansiyon yükseltici gazlamalar yapıyor, Sürekli bir darbe ortamı varmış havası yayılıyor, asker durduk yerde ortaya çıkıp "Darbe yaparsam iki gözüm kör olsun" demek zorunda bırakılıyor,

Silahlı Kuvvetler durmaksızın rencide ediliyor, alay konusu yapılıyor,

Bu iyi bir şey değil,

TSK mensuplarını köşeye sıkıştırmaya çalışmak, akıllarında olmayan bir şeyi akıllarına sokmak, sonra da bunu beceremiyorlar havası yaratıp alay ettirmek, TSK içindeki veya dışındaki üç beş meczubun, Atilla Kıyat’ın dediği gibi üç beş salağın heveslerini bir ordunun hevesiymiş gibi göstermek, TSK’yı iktidarsız darbe heveslisi olarak tanıtmak iyi sonuç vermez,

En basit tabiriyle bu "gaz vermektir", "gaza getirmektir",

Bunu yapan sözde "apoletsiz" siviller, "apoletli" sivillerden daha fazla darbecidir,

 

 


Fakirlik ile demokrasi pek yan yana gelmiyor

DÜN yazılarımdan birinin son cümlesiyle ilgili epey bir tepki geldi,

Şöyle demiştim: "Türkiye’nin bu yıl 2001 krizine yakın bir küçülmesine nasıl engel oluruz sorusuna yanıt arasalar daha iyi olur, O da bir darbe, Sıkıysa üç manşetle o darbeyi engelleyin,"

Geniş bir kesimin can damarına basmışım,

Herkes gibi Merkez Bankası Başkanı bile tünelin ucundaki ışığın ne olduğunu anlayamıyor,

Türkiye’de üç grup kaldı,

Çok zenginler, az zenginler ve fakirler, Çok zenginlerin büyük işleri ve büyük birikimleri var, Bunların pek çoğunun işleri iyi değil, Ellerindeki işlerini bir süre daha götürecek birikim var ama "Bu iş daha ne kadar sürer" bilemedikleri için bu birikimlerini de sermayeye ekleyip geleceklerini riske etmek istemiyorlar, "İş batsa da ben batmayayım" durumundalar,

İkinci grup, yani az zenginler ya da orta ölçekli sanayiciler, işleri dursa da nakitleri olan ihracatçılar, üst düzey profesyoneller,

Bunlar da işlerini büyütmekten çok, yaşam kalitelerini yükseltmek isteyenler, Şimdilik bunlar da durdular, Para harcamıyorlar, Ev almıyorlar, otomobillerini değiştirmiyorlar,

Bu iki grup, ekonomik olarak en çok fakirleri etkiliyor,

İş bulma şansları azalıyor, ücret artışı alamıyorlar, ailede çalışan sayısı artmadığı için giderek daha fakir oluyorlar,

Krizin sonunun belirsizliği bunları umutsuzluğa itiyor,

"Darbe" ile milleti korkutanlara bir sorum var,

Yarın birisi çıkıp "Darbe yapacağım ama herkese iş vereceğim, Herkese ayda bin lira vereceğim" derse bu milletin kaçta kaçı o darbeciyi ayakta alkışlar?

Yanıtınızı bana vermeyin, kendinize verin,

Biliyorsunuz değil mi, gelir arttıkça demokrasi arayışı ve ihtiyacı artar,

Ekonomi bozuldukça demokrasi azalır, baskı rejimleri ortaya çıkar,

Hitler’in nasıl iktidar olduğunu bilmiyorsanız açın okuyun,

İşte bu yüzden ekonomik darbeyi önlemek önemli,

Aklını askerle bozmuşlar anlamasa da,

 

 


Ülker’in marinasi

GEÇEN hafta Göcek’i ve Ülker Grubu’nun buradaki koylardan birinde yaptığı yüzer marinayı yazınca Murat Ülker aradı,

"Hiç olmadı Murat Bey, kıyıdaki marinanız gayet güzel, Neyinize yetmedi de o koya el attınız" dedim,

"Kıyıdaki marinayı büyütmek istedik, Yetmiyordu, Ama izin vermediler, Bu nedenle orayı aldık" dedi,

"Olmamış, O koyu öldüreceksiniz"dedim,

"Dediğiniz yere villalar da yapıyoruz, Onları görseniz iyice kızacaksınız" dedi,

"Gördüm gördüm, Onları da yazacaktım" dedim,

"Bir tek ağaç kesmeden yapıyoruz o villaları" dedi,

Gerçekten doğanın içine iyi saklanmış villalar, "Güzel yapmışsınız ama umarım doğayı katletmez" dedim,

Murat Ülker’in, Göcek’in kirlenmesi ve bugünkü serbest girişe kapatılması konusunda benimle aynı fikirde olduğunu gördüm,

"Asıl zarar veren yabancı tekneler, Türk teknelerinde atık su tankları var, Yabancı tekneler ise atık suyu doğrudan denize boşaltıyorlar, Çünkü onların yönetmeliklerinde atık su tankı zorunlu değil, Bu yüzden de hepsi atıklarını denize boşaltıyor, Göcek’ten çıkmadıkları ve genelde marinada durdukları için onların olduğu yerde kirlilik kaçınılmaz oluyor, Asıl olarak bu yabancı charter teknelerini bu koylardan ve marinalardan uzak tutmak lazım"dedi,

Bu konuyu ayrıntılı olarak konuşmak üzere önümüzdeki günlerde bir araya geleceğiz,

Onu da yazacağız elbet,

 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Kentte yaşamanın nimetlerinden faydalananlar, bunun bedelini de ödemeye hazır oldukları zaman

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları