Sistemle gölge boksu

ADALET ve Kalkınma Partisi, sistemden rahatsız olanların oylarını alarak ve sistemle kavga ederek 7 yıl önce iktidara geldi,

Geldikten sonra da sistemle kavgasını sürdürdü,

Zaten sistem de onunla kavgalıydı, O kadar kavgalıydı ki, bazıları darbe planları bile yaptılar,

Sistemle kavga, Adalet ve Kalkınma Partisi’ne yaradı,

Sistemin kokuşmuş yönlerinden rahatsız olan geniş bir çoğunluk bu kavgada Adalet ve Kalkınma Partisi’ne destek verdi,

Kavganın son raundu bana göre 27 Nisan 2007’de başladı ve 22 Temmuz 2007 seçimlerinde sona erdi, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçildiği gün, sistemin mağlubiyetinin de ilanıydı,

Sistem mağlup olurken, tribünlerde hâkim olan taraf Adalet ve Kalkınma Partisi taraftarlarıydı,

Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçildiği günden bu yana artık sistem Adalet ve Kalkınma Partisi,

Bizatihi sistemin kendisi haline gelen iktidar, her nedense hâlâ "sistemle kavga" ediyor,

Bu kavgayla hâlâ tribün üstünlüğünü elde edebileceğini, koruyabileceğini düşünüyor,

Bu yüzden de, sistemle kavgasının hâlâ sürdüğünü göstermek için eski sistemin koruyucusu olarak algılanan Türk Silahlı Kuvvetleri’ni hedef alıyor,

Dünyada İran ve Honduras dışındaki bütün ülkeler doğru düzgün gündem maddeleriyle uğraşırken, biz bu iki ülkeyle birlikte garip bir şekilde debeleniyoruz,

Tam 18 gündür varlığı veya yokluğu şüpheli bir belgeyi tartışıyoruz,

Genelkurmay Başkanı, "Belge yok, kâğıt parçası var" diyor, Başbakan "Belgeyi bulursak yargıya taşırız" diyerek Genelkurmay Başkanı’na inanmadığını ima ediyor,

Ortada anlamsız bir kavga var,

Her ikisi de orijinali bulunursa gereği yapılır diyor ama bunu sanki birbirleriyle kavga edermiş gibi bir tonda yapıyorlar,

Oysa bu anlamsız bir gerilim,

Adalet ve Kalkınma Partisi, sistemin hâkimi ve sahibi olarak böyle bir kavgaya gerek duymamalı,

Eğer Başbakan, Genelkurmay Başkanı’nın "doğru söylemediğine" ve TSK’nın "kendisini yıpratmak istediğine" gerçekten inanıyorsa bütün güç elinde,

Eğer böyle bir güvensizlik varsa yaptığınız görüşmelerden birinde Genelkurmay Başkanı’nın istifasını istersin, Etmezse görevden alma yetkin de var,

Biter gider,

Yok eğer Genelkurmay Başkanı’na rağmen böyle bir oluşum olduğu kanaatindeysen Genelkurmay Başkanı ile birlikte gerçeği ararsın,

Ama halka boşu boşuna bir kavga stresi yaşatmazsın,

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin hâlâ sistemle kavga ediyormuş gibi yapması, benim açımdan hiçbir anlam ifade etmiyor,

İki dönem Meclis’te ezici bir çoğunluk,,,

Cumhurbaşkanlığı dahil tüm organlarda mutlak bir hâkimiyet,,,

Ve hâlâ sistemle kavga,,,

Ben inanmam,

İnanana da inanmam,

 

 


Albay ne yapmak istiyor?

Savcılık tarafından ifade vermek üzere çağrılan Albay Çiçek ve diğer kurmaylar dün ifade vermeye gitmediler,

Bugün giderler mi, bilmiyorum,

Albay Çiçek ve arkadaşlarının tutumu, çok yanlış,

Biz bugüne kadar Ergenekon savcıları için ne dedik?

"Sabaha karşı evinden baskınla aldığınız adamları ifadeye vermeye çağırdınız da gelmediler mi? Yeri yurdu belli ve çağırdığınız anda ifade vermeye gelecek adamları ne diye sabaha karşı baskınla evlerinden apar topar alıyorsunuz?"

Bu söylediğimizde düne kadar haklıydık,

Ancak Albay Dursun Çiçek’in tavrı, benim gibi düşünenleri haksız çıkarmaya yönelik,

Yarın Ankara Emniyeti’den bir grup polis Albay Çiçek’in ve diğerlerinin evinin kapısına dayansa ve bunları gözaltına alıp İstanbul’a "Mevcutlu" olarak yollasa ne diyeceğiz?

"Çağırdınız da gelmedi mi?" deme şansımız kalacak mı?

Eğer kendinden eminsen, eğer Genelkurmay Başkanı’nı inandırdığın gibi bu belgeyle uzak yakın alakan yoksa ve eğer hep söylediğin gibi gerçeklerin ortaya çıkmasını istiyorsan, gelirsin savcılığa ifadeni verirsin,

Hatta bu olay iddia ettiğin gibi komploysa, bu komplonun nasıl düzenlenmiş olabileceğine dair fikirlerini aktarırsın, sonra da döner işinin başına gidersin,

Albay Dursun Çiçek eğer iyi niyetliyse ifade vermeye gelmek zorundadır,

 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Haddimizi bildiğimiz zaman

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları