MGK’yı değiştirelim

DENİZ Baykal dönüp MGK’ya çaktı ya, aklıma Milli Güvenlik Kurulu ile ilgili birkaç yıl önce yaptığım bir sohbet geldi,

Uzun zamandır düşünüp dururum, şu bizim MGK ne saçma sapan bir yapıdır diye,

Sizce de öyle değil mi?

Başta Cumhurbaşkanı,

Bir yanında Başbakan ve onun bakanları, diğer yanında Genelkurmay Başkanı ve onun komutanları,

Lüzumsuz bir kalabalık,

Biliyoruz ki, Silahlı Kuvvetler’de keskin ve kesin bir hiyerarşi var, Genelkurmay Başkanı kayıtsız şartsız komutan,

MGK’da Genelkurmay Başkanı varken, yanındaki diğer komutanlara ne gerek var?

Hangi kuvvet komutanı kalkacak da Genelkurmay Başkanı’nın söylediğinin aksine bir tezi savunacak, Genelkurmay Başkanı, zaten hepsi adına konuşmaya yetkili,

Diğer komutanlar lüzumsuz kalabalık,

Askeri taraf böyle de, sivil taraf farklı mı?

Başbakan ve bazı bakanlar,

Türkiye gibi bir ülkede, hangi bakan MGK’da kalkıp da Başbakan’ın söylediğinin tersine bir şey söyleyecek veya Başbakan’ın onayladığı bir şeyi onaylamayacak,

O yanda da lüzumsuz bir kalabalık,

Milli Güvenlik Kurulu’nun bu yapısı toptan değiştirilebilir,

Cumhurbaşkanı olur, Başbakan olur, Genelkurmay Başkanı olur,

Bakanlar ve diğer kuvvet komutanları gereksiz,

MİT Müsteşarı olur, Emniyet Genel Müdürü olur,

Ve başkaları da olur,

Mesela, TOBB Başkanı olur, Belediyeler Birliği Başkanı olur, TÜSİAD Başkanı olur, Gazeteciler Cemiyeti Başkanı olabilir, Başbakan ve Cumhurbaşkanı’nın seçeceği akil adamlar, ne bileyim eski dışişleri bakanları, eski genelkurmay başkanları ya da generaller, yurtdışında yaşayan Türklerin derneklerinin temsilcileri olabilir,

Böylelikle MGK, körlerle sağırların birbirini ağırladığı bir yer olmaktan çıkar, gerçek anlamda istişarelerin yapıldığı, konuların tartışıldığı demokratik bir kurum haline gelebilir,

Doğrusunu isterseniz, bu fikrimi daha önce çeşitli başbakanlarla paylaştım,

Son olarak henüz Başbakan değilken Tayyip Erdoğan’a da anlattım,

Hepsinin ortak bir tepkisi oldu,

Yüzüme boş boş baktılar, "Saçmalama" dercesine,

Ama ben yine de bir kez daha saçmalayayım dedim,

Hani hazır ortada bir "demokratik açılım" lafı dolaşıyorken,

 

 


Diyarbakır yönetimi ceza istedi

DİYARBAKIR’da Fenerbahçe’ye yapılanlar ayıptır,

Onlarca kez maça gittiğim Diyarbakır’da böyle bir rezaleti daha önce görmedim,

Diyarbakır yönetimi, bu olayların provokasyon olduğunu ve belirli bir grup tarafından takımı ve kenti sabote etmek için çıkarıldığını düşünüyor,

Neden şu veya bu, fark etmez,

Diyarbakırspor’a ceza verilmeli,

Eğer bu olan bitenden dolayı bir "tersine ayrımcılık" yapılarak Diyarbakır cezasız bırakılırsa, bu yıl ligden hayır gelmez,

Çünkü Diyarbakır’a ceza vermezseniz, daha da kimseye ceza veremezsiniz,

Lig şirazesinden çıkar,

Zaten bana gelen bilgilere göre, Diyarbakırspor yönetimi de benimle aynı fikirde,

Diyarbakır yönetimi, Türkiye Futbol Federasyonu yönetimiyle yaptığı gayri resmi görüşmede, "Bize ceza verin" talebinde bulunmuş, "Eğer ceza vermezseniz bu işin dozunu artırmak isteyenler olacaktır" demiş,

Bravo böyle bir yönetime,

Dedikleri çok doğru,

Bu olaylar cezasız kalırsa Diyarbakır’da daha büyük olaylar meydana geleceği gibi, diğer maçlarda da tatsızlıklar yaşanabilir, federasyon ligin ipini elinden kaçırır,

Elbette ki, bir takıma verilecek ceza o takım yönetiminin isteği doğrultusunda değil, gözlemci raporları doğrultusunda veriliyor,

Ancak bu maçta 70 milyonluk bir gözlemci kitlesi ne olup bittiğini gördü,

Bu iş cezasız kalmamalı,

 

 


Eski otomobiller kadın gibidir

RAHŞAN Gülşan, Refik Erduran’ın, "2010 model otomobil mi istersiniz yoksa 1910 model Rolls Royce mu?" diye yazarak yaşlı erkeklerin daha cazip olduğunu vurgulayan yazısına bir yanıt verdi,

Okudunuz mu bilmiyorum,

Rahşan diyor ki: "Her an yolda kalma tehlikesi taşıyan, frenleri tutmayan, içi küf kokan bir otomobili kim ister,"

Ve böyle bir otomobille yaşadığı anısını anlatıyor,

Rahşan’ın anlattığı hikâyenin kahramanı benim,

Rahşan’la 60 yaşına yaklaşan bir otomobille yolculuk ettik ve Rahşan benim otomobili "yaşlı erkeğe" benzetmiş,

Kadınların eski otomobilleri neye benzettiğini bilemem ama ben eski otomobilleri kadınlara benzetirim,

Eski otomobiller nazlıdır, Nezaketle kullanılmaları gerekir Hep ilgi isterler, Kendi hallerine bırakamazsınız, Onlara layık oldukları iyi davranışı gösterirseniz uzun yıllar sizinle beraber olurlar, Yaşlanırlar ama yaşlandıkça değerleri artar, Beraber yaşadığınız yılların izlerini taşır, size hep o güzel günleri hatırlatırlar,

Size özeldir ve benzeri yoktur,

Parayı basıp son model bir otomobil alabilirsiniz ama o yılların beraberliğini parayla alamazsınız,

Ender olarak sizi yolda bıraksa bile siz onu asla bir yol kenarına bırakıp gidemezsiniz,

Bu örnekleri uzatmayı ve erotizmin sınırlarına varmayı sizin hayal gücünüze bırakıyorum ve

Rahşan kardeşime eski otomobillere bir de bu gözle bakmasını tavsiye ediyorum,

 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Geçmişi satın alamayacağımızı anladığımız zaman

Erişilebilirlik Araçları