Ah o gemide siz de olsaydınız

BAZILARININ ısrarla Kürt açılımı dediği "demokratik açılım" konusunda Deniz Baykal’ın hakkı yeniyor,

Çünkü Baykal başından beri tutarlı bir çizgi içinde "Her türlü açılıma varız ama içinde ne olduğunu bilelim" diyor,

Geçenlerde düzenlediği basın toplantısında çok doğru bir tarif yaptı: "Bir gemi var gel bin diyorlar, İyi de bu gemi nereye gidiyor diye soruyoruz, bir yanıt vermiyorlar, veremiyorlar, Nereye gideceğini bilmediğimiz bir gemiye nasıl binelim, niye binelim?"

Bu doğru bir tavırdır, Hiç kimse nereye gideceğini bilmediği bir gemiye binmez,

Ama bana sorarsanız ortada bir gemi var ama gemi zaten şu anda kalkmıyor,

Kalkıyormuş gibi yapıyor, Bacasından duman çıkıyor, motorları çalışıyor ama gemi rıhtıma bağlı, Başbakan Erdoğan da geminin nereye gideceğini tam olarak bilmiyor,

Şu aşamada gemiye binmeye gerek yok,

Önce liman başkanlığında oturup gemi nereye gidecek, nasıl gidecek, içinde gidilecek yere götürmeye yetecek yakıt var mı, kumanya var mı, personel tam mı, gemide isyan çıkar mı hesabının yapılması lazım,

Bunun için de gemiye binecek veya binmeye niyetli herkesin bir araya gelmesi gerek,

Deniz Baykal’ın, gideceği yeri bilmek kaydıyla gemiye binmeye açık olduğunu söylemesi çok önemlidir,

Bir kez daha söylüyorum,

Cumhurbaşkanı Gül, bu geminin sahibi firmayı temsil eden kişidir,

Gemiye binme ihtimali olan herkesi bir araya getirmeyi ancak o başarabilir,

İktidarı da muhalefeti de Çankaya’da bir araya getirmek, yaydan çıkan okun hedefe gitmesi için gerekeni yapmak zorundadır,

Aksi takdirde o ok, geminin gövdesine saplanıp su almasına neden olabilir,

 

 


Öcalan’ın kendini tekzibi

ABDULLAH Öcalan, kendi yayın organlarında açıklanan görüşlerini tekzip etti,

Öcalan’ın "açılıma destek" olmak için açıklayacağını söylediği planla ilgili ayrıntılar geçen hafta sonunda sızdı ve HABERTÜRK’te de yer aldı,

Öcalan’ın çok ileri gittiği ve neredeyse otonomi istediği şeklinde bir algı oluştu,

Çünkü Öcalan "bir askeri güçten" söz ediyordu,

Öcalan dün buna açıklık getirdi,

"Benim sözünü ettiğim bir ordu değildir, Bir ülkenin tek bir ordusu olur, Benim sözünü ettiğim, yerel yönetimlere bağlı olarak çalışacak bir zabıta gücüdür" diyerek kendi yayın organlarında yer alan sözlerini tekzip etti,

Bu tekzip, çözüm açısından umut vericidir,

Ve tabii Öcalan’ın "Beni DTP bile anlamıyor" diyerek neyi kastettiğini de gösterir,

 

 


Bu soruyu bir erkeğe sorabilir misiniz?

BİZİM ekleri hazırlayan arkadaşlar, bu hafta bazı kadınlara ilginç bir soru sormuşlar,

"Eşiniz sizi hangi kadınla aldatırsa mazur görürsünüz?"

Kadınlar da yanıt vermiş,

Çoğunluk "Charlize Theron" demiş,

Bir iki başka yanıt da var,

Neden Charlize Theron demişler tam anlamadım,

Herhalde "tehlikesiz ve masum" göründüğü için,

Oysa ben Monica Bellucci veya Angelina Jolie denir diye bekliyordum,

Kimse bu ikisini söylememiş,

Bence nedeni belli,

Siz de tahmin edebilirsiniz,

Kadınlar büyük bir olgunlukla bu soruya yanıt vermişler,

Yanıtları okurken düşündüm,

"Acaba bu soruyu bir erkeğe sorabilirler miydi?" ve tabii "Herhangi bir erkek bu soruya yanıt verir miydi?" diye,

Bence bu soruya hiçbir erkek yanıt vermez,

Hatta soranın suratına bir yumruk patlatır,

Bence kadınlar oturup bir düşünmeli, "Bu soruyu bana nasıl sorarlar" diye,

Çünkü kadın-erkek eşitliği oradan başlıyor,

 

 


Sürpriz bir gece

ÇARŞAMBA akşamı Hıncal Uluç’la buluşacaktık,

Ankara’dan geç döndüğüm için Uluç’a da geç gittim,

Doğan Satmış’la birlikte gittiğimiz Uluç daha eve girer girmez, "Size bir sürprizim var, hadi çıkalım" dedi,

Bizi arabaya tıkıştırıp yola çıkardı,

Elinde bir adres, Dolanıp duruyoruz, Sonra ortaya çıktı ki, adres yanlış, Adresi yollayan kişi, kendi evinin adresini yanlış vermiş,

Neyse sonunda gideceğimiz yere ulaştık,

O da ne?

Kapı açıldı, karşımızda Ahmet Hakan,

Uluç hem bize, hem Ahmet Hakan’a sürpriz yapmış,

Ne biz Hakan’ın evine gideceğimizi biliyoruz, ne de o bizim geleceğimizi, Dahası, 10 dakika erken gitsek Ertuğrul Özkök de oradaymış,

Davetsiz ve habersiz misafirler ile habersiz ev sahibi karşılaştık,

Ben şaşkınım; çünkü benim bildiğim Hıncal Uluç ve Ahmet Hakan kanlı bıçaklı, Birbirlerine demedikleri, yazmadıkları kalmamıştı,

Meğer ben öyle zannediyormuşum, Kanlı bıçaklı değil, can ciğerlermiş,

Neyse, eve bir girdik ki, yok yok,

Oray Eğin, Soner Yalçın tanıdıklarım, Orada tanıdığım Tuğçe Tatari, Yiğit Karaahmet, Sonra birkaç kişi daha geldi,

Şaraplar açılmış, yemekler masada,

Doğan’la ben şaşkın oturduk,

Herkes sohbet ediyor, Ahmet Hakan ile Oray Eğin ellerinde cep telefonu,

Meğerse Twitter’a sürekli yazıyorlarmış,

Şu geldi, şu gitti, Şu yenildi, bu içildi diye,

Bir saat kadar oturup kalktık,

Aslında gittiğim yeri, yediğimi içtiğimi yazanlardan değilim ama bunu yazma gereği hissettim,

Çünkü ertesi gün medyada kıyamet, Tabii kimin evinde olduğumuz belli değil, Kimi diyor ki, "Nazlı Ilıcak’ın evindeler", kimi başka yakıştırmalar,

Olay budur efendim,

Ahmet Hakan’a da ev sahipliği için teşekkür ederim,

 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Aldatanın aldandığını unutmadığımız zaman.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları