Deniz Baykal’a mektup

DENİZ Bey, Başbakan Erdoğan’la ve iktidar partisiyle hemen hemen her konuda farklı düşündüğünüzü biliyorum,

Bunda da bir sakınca görmüyorum,

Siz ve partiniz bu tavrınızla Türkiye’de hiç de azımsanmayacak sayıda vatandaşla örtüşüyorsunuz, Zaten muhalif olmak bu demek,

Muhalefet görevinizi özellikle yerel seçimlerden bu yana layıkıyla yaptığınız kanaatindeyim,

Ancak sizden bir vatandaş olarak ricada bulunacağım,

"Demokrasi Açılımı" konusunda bir miktar daha farklı bir tutum içine girmenizi bekliyorum,

Önceki akşam, Başbakan Erdoğan’ın verdiği iftara katıldım,

Kimilerine göre Kürt, benim taktığım isimle "Demokrasi Açılımı" konusunda Başbakan’ın sözleri önemliydi,

Size çok açık ve hissedebildiğim kadarıyla samimi bir çağrıda bulundu,

"Bu bir iktidar projesi değildir, Bu Türkiye’nin projesidir, Bir milli birlik projesidir, Bu projeyi muhalefetle birlikte yürütmek istiyoruz, Bu projenin sahibi değil ortağı olmak istiyoruz" dedi,

Partinizin ve SHP’nin 10 ve 20 yıl önce yaptığı çalışmaları hatırlattı, Bana göre içtendi,

Deniz Bey,

Demokrasi açılımı ya da Kürt açılımı, adı ne olursa olsun, bu açılım Türkiye için önemli,

Sadece Kürt sorununu çözmesi açısından değil, gelecekte karşılaşabileceğimiz sorunları ortadan kaldırması bakımından da önemli,

Bu açılımın içeriğiyle ilgili sizin kafanızdaki kadar soru işareti benim kafamda da var,

Ama bu soru işaretleri, açılım fikrini başından, toptan reddetmemi gerektirmiyor,

Eğer bu proje Türkiye’ye kalıcı bir barışı, daha fazla demokrasiyi, daha insanca bir yaşamı getirecekse, bu projeye hepimizin katkıda bulunması gerekir,

Deniz Bey, sizden ricam Başbakan Erdoğan’la bu konuda en azından bir görüşmeniz, buraya bir katkıda bulunma şansınızı zorlamanız ve varsa sakıncaları hakkında hem iktidarı, hem de bizleri bu görüşme sonrasında uyarmanızdır,

Böylesine önem atfedilen bir projenin oluşmasının önündeki engel olarak görülmemeniz, gösterilmemenizdir,

Görevi gereği, gerektiğinde herkesle görüşen bir mesleğin mensubu olarak, sizin de kapılarınızı kapatmamanız gerektiğini düşünüyorum,

Görüşmeniz, inanmadığınız bir projeye imza atmanız anlamına gelmez,

Ama Türkiye’nin meselelerine duyarsız kalmadığınız anlamına gelir,

Deniz Bey, Türkiye Başbakanı’nın uzattığı bu eli, Başbakan’ın politikalarını ve hatta kendisini sevmeseniz bile geri çevirmeyin,

Cumhuriyeti kuran partinin bugünkü genel başkanı olarak bunu yapmaya hakkınız yok,

 

 


Danıştay, devleti Sülün Osman olmaktan kurtardı

AHMET Nazif Zorlu, iki yıl kadar önce Karayolları arazisi olarak bilinen araziyi, rekor bir fiyata yaklaşık 1 milyar dolar ödeyerek satın almıştı,

Arazi satılırken belirli bir imarı ve bu imar üzerinden oluşmuş bir değeri vardı,

Zorlu bu araziyi aldıktan sonra açılan bir davayla arazinin imarı yok edildi,

Ahmet Nazif Zorlu beş para etmez bir arazinin sahibi haline geliverdi,

Ortaya çıkan manzara şuydu: Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ünlü dolandırıcı “Sülün Osman” gibi davranmış ve beş para etmez bir yeri allayıp pullayıp bir vatandaşına satmıştı,

O gün bunun büyük bir ayıp olduğunu yazmıştım,

Zorlu bu karar üzerine Danıştay’a gitti,

Danıştay Genel Kurulu da konuyu karara bağladı ve 29’a 0, yani oybirliği

ile Ahmet Nazif Zorlu’yu haklı buldu, haklarını iade etti,

Danıştay’ın bu kararı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına alkışlanması gereken bir karardır,

Devleti Sülün Osman olmaktan kurtarmış, vatandaşı dolandıran ve güvenilmeyecek bir devlet olmaktan çıkarmıştır,

“Devletine güvenip” parasını peşin veren Ahmet Nazif Zorlu’yu da enayi olmaktan tabii,

Çünkü unutmayınız ki, Karun kadar zengin Dubai ŞeyhiMaktum, benzer bir şekilde aldığı İETT arazisinin parasını ödememiş ve kârlı çıkmıştı,

Danıştay sayesinde devlete güvenenin zararlı, güvenmeyen Arap şeyhinin kârlı çıkmasının da önüne geçilmiş oldu,

 

 


Başbakan’la bir iftarın perde arkası

BAŞBAKAN’ın gazete ve televizyon yöneticilerine verdiği iftar yemeği ilginçti,

40 kişi kadardık, Biz Babıali eskilerinin pek tanımadığı yeni isimler vardı,

Onlar konuşurken birbirimize “Kim bu” diye sormak zorunda kaldık, Yine de öğrenemedik,

İftar başlarken Mehmet Ali Birand birkaç espri yaptı, Başbakan, Fenerbahçe maçına gideceğini söyleyince Galatasaraylılardan, “Biz Galatasaray maçını

seyredemeyeceğiz ama” itirazları yükseldi,

Özkök geç kalmıştı, Yerini alınca Başbakan Erdoğan, “Ertuğrul Bey hoşgeldiniz” dedi, Özkök de “Kusura bakmayın, trafikte kaldım” dedi,

Başbakan, “Bu İstanbul trafiğini bir türlü çözemedik” diyerek suçu üstlendi,

Yemekler gayet iyiydi, Özellikle su böreği,

Başbakan da öyle düşünmüş olmalı ki, ilk parçadan sonra tekrar su böreği istedi,

Bu tip buluşmalarda genelde ilk soruyu Özkök sorardı ama bu kez suskundu, Hiç soru sormadı, İlk soruyu sorma görevi bana kaldı,

Başbakan Erdoğan 2 saat kadar sorulara yanıt verdi, Saat 10,00’da maça gitmek için kalktı, Kapıda herkesi teker teker uğurladı,

En sıcak ilgiyi Ertuğrul Özkök’e gösterdi, Kapıda, ayaküstü uzun sayılabilecek bir sohbet ettiler,

Gecenin gazeteciler arasındaki konusu Can Dündar’dı,

Bu konuda konuşulanları yazmamayı tercih ediyorum,

 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Ahlakın az veya çok olarak ayrılmayacağını anladığımız zaman.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları