2007 yılında bir anne, kızıyla beraber sokakta yürürken, küçük kız üzeri kartonla örtülmüş açık bir rögardan içeri düşmüş ve hayatını kaybetmişti,
Büyük bir acıydı ve tabii büyük bir rezaletti,
Olayın davası 2 yıl sürdü,
Dün olayla ilgili bilirkişi raporu elimize ulaştı,
Ben hayatımda böyle "rezil" bir bilirkişi görmedim,
Rapora göre Dilara’nın annesi de suçlu,
Niye mi?
Kızının bastığı yeri kontrol etmediği ve elini sıkı tutmadığı için,
Rapor, bilirkişi olarak tayin edilen güruhun "medeniyetini" de gösteriyor,
Onlara göre bu ülkede insanlar, bastıkları yeri kontrol edecekler ve çocuklarının elini kırarcasına sımsıkı tutacaklar,
Acaba o bilirkişidekiler, sokakta çocuklarıyla dolaşırken çocuklarının elini öyle mi tutuyorlar?
Tabii ki değil,
Ama raporu öyle yazıyorlar,
Vardır elbet bir nedeni,
Bilirkişi öyle kendini bilmez ki, bu çocuğun sokakta tek başına dolaşıyor olabileceğini, annesinin elinden tutmuyor olabileceğini bile düşünmüyor,
Belediyenin ve halka açık inşaat yapan kişilerin gerekli güvenlik önlemlerini almakla sorumlu olmaları gerektiğini ve bu sorumluluğun halka aksettirilemeyeceğini düşünemiyorlar bile,
Geçenlerde bir kızın kafasına cam düştü,
Bu bilirkişiye göre o kız da hatalı,
Yürürken havaya bakmalı ve kaçmalıydı,
Tabii havaya bakarken önündeki çukura düşerse bilirkişimiz o zaman da bir suç bulurdu mağdura,
Kime kızmak lazım bilmiyorum,
Bilirkişiye mi?
Bunları bilirkişi zannedip görevlendiren mahkemeye mi?
Kendimize mi?
Kime?
Her "Taraf"ınız oynuyor
AHMET Altan’ın Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına karşı takındığı tavır üzerine bir yazı yazmıştım, hatırlarsınız,
Taraf Gazetesi, bu yazımı alaya alan bir yazıyla yanıt verdi,
Güçlükle yaşadıklarını, bir ikisi dışında çalışanlarına maaş veremediklerini biliyorum,
Gerçi bu durumdayken bile Ahmet Altan’ın yemekleri için özel bir aşçı tuttuklarını gazetelerden okudum ve şaşırdım, ama yine de zor durumdaki bir gazeteye karşı yazı yazmak hoşuma gitmiyor,
Fakat herkesin de haddini bilmesi gerek,
Taraf Gazetesi, Cumhuriyet Bayramı’nı haber yapmıyor, kutlanmasına karşı olduğunu söylüyor ve bunun sadece "Kuzey Kore, Çin gibi ülkelerde kaldığını belirterek" kendini savunuyor,
Ancak her ne hikmetse, Cumhuriyet Bayramı’na karşı olan bu gazete, ABD’nin ulusal bayramı olan 4 Temmuz’a karşı aynı kayıtsızlığı gösteremiyor,
Taraf’ta kendi zekâsınca benimle kafa bulan arkadaş her kimse, bir zahmet gazetesinin arşivine gitsin ve oradan 5 Temmuz 2008 tarihli Taraf’ı bulsun,
3, sayfasını açsın ve oradaki "ABD’nin doğum günü uzaklarda kutlandı" başlıklı haberi bir görüversin,
ABD’nin doğum gününün kutlanması Taraf’a göre haber ama Türkiye Cumhuriyeti’nin doğum gününün kutlanması haber değil, öyle mi?
Benimle dalga geçen haberi yazan arkadaşa tavsiyem, kendi gazetesinin bu haberini okusun, sonra da dönsün bir tarafıyla dalga geçsin,
IMF fıkrası
DÜN işadamı konuklarım vardı, Piyasanın durumundan şikâyet ettiler,
Vatandaşta para olduğunu ama güvensizlik ortamında kimsenin parayı ortaya çıkarmadığını belirtip, bunun da sistemi kilitlediğinden yakındılar,
Piyasada müthiş bir resesyon olduğunu, enflasyonun düşmesinin durgunluktan kaynaklandığını anlattılar,
IMF ile yapılacak bir anlaşmanın piyasanın önünü açabileceğini söylediler,
Ben de bir okurumdan gelen fıkrayı onlara aktardım,
Size de anlatayım:
Çobanın biri dere kenarında koyunlarını otlatıyormuş, Tam o anda, yanına bir Cherokee Jeep yanaşmış, Brioni gömlek, Prada ayakkabılar giyen, Ray-Ban gözlüklü ve Stefano Ricci kravatlı bir sürücü, aşağıya inip çobana sormuş,
"Kaç tane koyunun olduğunu bilirsem, bana onlardan bir tanesini verir misin?"
Çoban, bir adama bir de koyunlarına bakmış, "Tamam" diye cevap vermiş,
Genç adam arabasını park etmiş, Telefonunu bilgisayarına bağlayıp bir NASA sitesine girmiş, GPS’sini kullanarak yeri taramış, bir database ve logaritma ile doldurulmuş 60 excel tablosunu açmış ve 150 sayfalık bir rapor basmış, Ardından çobana dönerek;
"Tam 983 adet koyunun var" demiş,
Çoban da "Doğru" diye cevap vermiş, "Koyununu alabilirsin",
Genç adam koyunu almış ve cipinin arkasına koymuş, Bu kez çoban, genç adama dönüp;
"Peki, senin nerede ve ne iş yaptığını bilirsem, koyunumu geri verir misin?" diye sormuş, Adam da "Evet neden olmasın" diye yanıtlamış, Bunun üzerine çoban;
"Sen IMF uzmanısın" demiş,
Adam hayretle sormuş: "Nasıl oldu da bildin?" Çoban, "Çok basit" diye cevap vermiş, "Buraya çağrılmadan geldin, bu bir, İkincisi benim bildiğim bir şeyi bana söylemek için benden bir koyunumu istedin, Üçüncüsüne gelince, bir b,,tan anlamıyorsun, çünkü köpeğimi aldın,"
Fıkra bu,
Ama bir eksiği var,
IMF çalışanı genç adam, iddiayı kaybetmesine rağmen koyunu geri vermemiş,