Her gün yazı yazılır mı?

BAŞBAKAN Erdoğan haklı,

Köşe yazarı dediğin 6 gün yazmaz,

Köşe yazmaya ilk başladığım Güneş Gazetesi’nde haftada 1 gün yazardım,

Sonra Güneş battı, Ben de askere gittim,

Dönüşte radyoculuk deneyeyim derken bir yandan da gazetelerle görüşüyoruz, Hürriyet’ten yazarlık teklifi geldi,

Ertuğrul Özkök’le oturup konuştuk,

"Haftada 2 gün yazayım" dedim,

"Olmaz, en az 5 gün" dedi,

"Yapmayın Ertuğrul Bey, ben Sokrates miyim, Platon muyum? Haftada 6 gün kim fikir üretecek" dedim,

3 gün üzerinde mutabık kaldık,

Ancak gördüm ki, bizim memlekette haftada en az 5, hatta 6 gün yazmıyorsan, okur seni adam yerine koymuyor,

Konuk yazar muamelesi görüyorsun,

Yazarlığın raconu 6 günden az yazmamak, Ama bu yazarın değil, okurun tercihi, Bir süre sonra Özkök, "Gördün mü" dedi,

"Gördüm ama inadım inat" dedim,

Sonunda pes ettim, Haftada 6 gün Hürriyet’in orta sayfasına yerleşmek zorunda kaldım,

Ama Başbakan, köşe yazarlarının gereğinden fazla yazı yazdığı konusunda haklı,

Haftada 6 gün yazı yazmak insani değil, Zaten 6 gün yazsan da iyi yazı ya 1 tane çıkıyor, ya iki tane,

Gerisi laf kalabalığı,

Dünyanın başka yerinde de bu kadar yazan yazar yok,

Başbakan bu konuda Batı standardını istemekte haklı,

Ama bizim de aynı standardı siyasette isteme hakkımız var,

 

 


Biz inançlara ne kadar saygılıyız?

İSVİÇRE’deki cami referandumuna Türkiye’de din referanslı siyaset yapanlardan yoğun tepki var,

İsviçre kınanıyor, suçlanıyor,

Bense bunun nedenini anlamakta zorlanıyorum,

Avrupalıların, İsviçre’ye bu konuda hak vermeme hakkı var,

Ama aynı şeyi bizim memleket için söylemek zor,

Anadolu’da bir yerlerde kilise yapmak için referandum yapılsa ne sonuç çıkar falan demeyeceğim, Ruhban Okulu konusuna da girmeyeceğim,

Daha oraya gelmeye çok var,

Bu ülkedeki pek çok papaz, "misyonerlik faaliyeti yürüttükleri" gerekçesiyle takip edilmiyor mu?

Bırakın onu, kitabevleri bu yüzden basılmadı mı?

Yayıncılar öldürülmedi mi?

İncil dağıtanlar sokaklarda dövülmedi mi?

İsviçre’den inançlara saygı, inananlara özgürlük bekliyoruz,

Biz bunun ne kadarını becerebiliyoruz?

Not: Başbakan Erdoğan "Özgürlüklerin referandumu mu olur" diyor, Çok doğru, Ama bunu bize değil Melih Gökçek’e söylemeliydi, Ankara’da içki satılsın mı referandumunu yaptırmaya çalışırken,

 

 


Bit yavrusuna ne denirdi!

MARMARİS’te Kenan Evren adı, verildiği caddeden silinmiş,

Cadde, Cumhuriyet Caddesi olmuş,

Bu ne biçim iştir,

İktidarın doruğundayken, en yetkili ve etkili devlet başkanı ve cumhurbaşkanı iken adamın mabadını öpmek için sıraya gireceksin, ilçende yazlık aldı diye bayram edeceksin,,,

"Paşam ayağınızın altını öpeyim" diye peşinde dolaşacaksın, adam gözden düşüp gücü elinden gidince, adını tabeladan sileceksin,

Bunun adı vardır ama söylemeye burası uygun değil,

Tabii bu olayın bir de iyi yönü var,

Türkiye’de siyaset yapan, gelip geçici şöhretlerin ayaklarını yerden kestiği insanlara örnek olmalı,

Bugün yakalara bakıp kendinizi önemli zannedebilirsiniz, Yarın ise eşekten düşmüşe dönebilirsiniz,

Marmaris’teki ayıbın verdiği mesaj da budur,

 

 


Bu konuda konuşmaya hakkınız yok

DOĞAN Grubu gazeteleri dün, WAN ve IFRA’nın "Türkiye’de medyayı yıldırma vahim kaygı yaratıyor" açıklamasıyla çıktı,

Açıklamaya tek kelime itirazım yok,

Medya yıldırılmamalı,

Ancak bunu söylemeye en son hakkı olan grubun Doğan Grubu olduğunu söylememek haksızlık olur,

Bugüne kadar Türkiye’de medyayı en fazla yıldıran Doğan Medya Grubu değil miydi?

Rakip gördüğü medya kuruluşlarını yok etmek için hükümetlerle işbirliği yapan, hükümetlerle pazarlık eden Doğan Grubu değil miydi?

Bunun özeleştirisini yapmadan bu konuda konuşmaya hakkı olmayan medya, Doğan medyasıdır,

 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Kirli işlerine devleti paravan yapanlar, paravanın kaldırılmasına kızmadığı zaman.

Erişilebilirlik Araçları