Obama ile görüşme

ABD Büyükelçisi’nin, "Afganistan’da savaşacak asker istiyoruz" demesinin ve Başbakan Erdoğan’ın Obama ile önümüzdeki hafta yapacağı görüşmede bunun da gündeme gelmesinin muhtemel olduğunu söylemesinin ardından dün bir siyasetçi, "Tayyip Erdoğan, Beyaz Saray’a gidecek ve Obama ona bunları dikte edecek, Anlaşıldı" dedi telefon konuşmamızda,

Doğrusu ben hiç öyle düşünmüyorum,

Obama’nın ve Türkiye Başbakanı’nın kişiliklerini ve tarzlarını artık biliyoruz,

Bence tam tersi söz konusu olacaktır,

Başbakan Erdoğan, son dönemde özellikle uluslararası alanda bir "özgüven patlaması" yaşıyor,

Obama ile yapacağı görüşmede de böyle bir hava hâkim olacaktır,

Bölge meselelerine Obama’dan çok daha hâkim olan Başbakan Erdoğan, Obama’dan tavsiye almaz, Verir,

 

 


Zordur ama zorunludur

DÜN Başbakan Erdoğan’ın, köşe yazarlarının her gün yazı yazmasına ilişkin eleştirileri için "Başbakan haklı" dedim, Bizde böyle; haklıya haklı, haksıza haksız,

Bugün ise Babakan’ın eleştirilere verdiği sert tepkileri eleştirmem gerek,

Demokrasilerde Başbakan veya Cumhurbaşkanı veya herhangi bir seçilmiş olmak, bizimkilerin zannettiğinin aksine eleştirilere "tam olarak açılmak" demektir,

Demokrasilerde ne kadar yükseğe çıkarsanız, sizi eleştirme hakkı olanların sayısı o kadar artar,

En tepedeyseniz, altınızda kalan herkes sizi eleştirebilir, Evet, onca yüksekteyken, onca güçlüyken buna dayanmak, bunu kabullenmek zordur ama oyunun kuralı da budur,

Bırakın zaten işi eleştirmek olan gazetecinin, köşe yazarının eleştirmesini, hayatı boyunca bir taş üstüne taş koymamış aylakların da, hayatını köy kahvesindeki taburede geçiren vatandaşın da, 15 yaşındaki delikanlının da, 90 yaşındaki teyzenin de başbakanları, cumhurbaşkanlarını eleştirme hakkı vardır,

Gazetecinin bunlardan tek farkı, eleştirilerini şahsi çıkarları için yapmaması zorunluluğudur, Eğer gazeteci, şahsi veya kurum çıkarı için eleştiri yapıyor, eleştiri gücünü bir şantaj, bir menfaat aracı olarak kullanıyorsa, buna tepki göstermenin yanlış olduğunu söylemek mümkün değildir, Ama o tepki bile şahsi öfke şeklinde değil, yasal girişim olarak tezahür etmelidir,

Diğerleri, yani elinde medya gücü barındırmayan vatandaşlar, şahsi çıkarları için dahi ülkeyi yönetenleri eleştirebilirler,

Emrinizde onlarca bakan, binlerce bürokrat, yüz binlerce memur, işçi varken; özel uçaklar, makam araçları, korumalar ve neredeyse sınırsız bir güç sizin için seferber olmuşken, iki dudağınız arasından çıkan sözler kanunlaştırılırken elbette bu eleştirilere tahammül etmek zordur, ama zorunludur,

Tarihe geçen önemli siyasetçilere bakınca, hepsinin ortak özelliğinin, bu eleştirilere öfkeyle değil nükteyle yanıt verenler olduğu görülür,

 

 


Pamukoğlu izlenimleri

SON üç haftadır Teke Tek programında üç "yeni lideri" konuk ettim,

Abdüllatif Şener, Mustafa Sarıgül ve Osman Pamukoğlu,

Doğrusunu isterseniz en büyük sürprizi Pamukoğlu’nda yaşadım,

Daha önce "Türk bölücülüğü yapıyor" diye eleştirdiğim Pamukoğlu, program performansı açısından üçü arasında en "Lider" gibi görünendi,

En somut önerileri o getirdi, çözüm açısından en akılcı lafları o etti,

27 Mart Muhtırası verildiğinde Başbakan olsanız ne yapardınız diye sordum,

"Genelkurmay Başkanı’nı çağırır, istifasını isterdim, Etmezse görevden alırdım" dedi,

Darbe fikrinin bazı kafalardan artık silinmesi gerektiğini söyledi,

En sert eleştirileri askere yönelikti,

"Siz de askerdiniz" dedim, "Ben asker değildim, savaşçıydım" diye yanıtladı,

Türk bölücülüğü yaptığını söyledim,

"Kürt vatandaşlarımızı en iyi ben tanırım, Yıllarca onlarla beraber yaşadım, Kürt vatandaşlarımızla PKK ve DTP’yi aynı düşünmemek gerekir" dedi,

"Çanakkale’de Kürtler savaşmadı" cümlesinin bölücülük olduğunu düşündüğümü söyledim,

"Ben onu bölücülük olsun diye değil, PKK’lıların ve onların siyasi uzantılarının tarihi saptırarak politika yapmalarına yanıt olarak açıkladım" dedi,

Pamukoğlu ile yaptığımız sohbet ilginçti, Daha ilginci, çevresinde oldukça büyük bir kalabalık vardı ve tamamı kadınlardan ve gençlerden oluşuyordu,

Pamukoğlu siyasette ne yapar, fikrim yok,

Tek kişilik bir parti gibi duruyor, Türkiye’de bir duyarlılığa hitap ettiği kesin,

Oylarını alır mı?

Zannetmiyorum,

 

 


Saygılılar

ONUR Öymen’in saçmalamaları üzerinden birdenbire Alevi dostu kesilenlerin boyası üç günde döküldü,

Türkiye’nin en çok dağıtılan gazetesinde bir yazar, "Yüksek yargıda Alevi örgütlenmesi var, Sünni Müslümanlara Türkiye’de çektirilen azabın sorumlusu onlardır" diye yazmak için fazla sabredemedi,

Abisi iktidar saflarında siyaset yapan bir Alevi ise tartıştığı bir başka Alevi’ye, "Sizi Madımak paklar" dedi,

Ne oldu?

Hani demokratlık?

Hani düşüncelere, inançlara saygı?

Üç günlük müydü?

 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Kendi işini yapamayanlar başkasının işine karışmadığı zaman

Erişilebilirlik Araçları