Aşı olmayan hamileler domuz gribi olursa ölür

HABERTÜRK’ün dünkü manşeti üzerine sabah ilk arayan Sağlık Bakanı Recep Akdağ oldu,

Manşeti hatırlıyorsunuzdur,

Sanofi Pasteur’un ABD’de üretip ABD’de dağıttığı hamile ve çocuklara yönelik adjuvansız aşıların bir bölümünün etkisiz olduğu anlaşılmış ve ilaçlar üretici firmaya iade edilmişti,

Bakan Akdağ bu haberimiz üzerine aramıştı,

"Fatih Bey, siz bu ülkedeki en sorumluluk sahibi gazetecilerden birisiniz, Başından beri de bu H1N1 konusunda çok doğru yayınlar yaptınız" dedi,

Lafın nereye geleceğini tahmin ediyordum,

Gecikmedi, "Biliyorsunuz, bu aşı meselesinde kafalar çok karıştı, Bugünkü manşetiniz işimizi daha da zorlaştıracak" dedi,

"Sayın Akdağ, haberimizde sorunun ABD’deki aşılarda olduğunu söyledik, Bizimki Türkiye’ye yönelik bir uyarı, Dikkat çekme haberi" dedim,

"Biliyorum, Haberi okuyunca o gayet net anlaşılıyor ama Türkiye’de kaç kişi haberin detayına bakar, O başlığı gören, içini okumayacak, Zaten zorlandığımız aşı işinde daha da zorlanacağız, ABD’deki aşıların bir bölümünde yüzde 6’lık bir antijen eksikliği görülmüş, Ancak aşılananların yeniden aşılanması gerekmediği açıklandı" dedi,

Bakan Akdağ, Türkiye’de gebelik ölüm oranlarının yüz binde 70 olduğunu, son yıllardaki yoğun çalışmalarla bunun yüz binde 16’ya kadar düştüğünü anlattı,

Ancak domuz gribi nedeniyle hamile ve loğusa ölümlerinde çok ciddi bir artış gözlemlendiğini söyledi,

"Fatih Bey, domuz gribine karşı hamileleri aşılamak lazım, Ebelerimiz Anadolu’da ev ev dolaşarak hamile kadınlarımızı, loğusalarımızı aşıya ikna etmeye çalışıyorlar, Bakın domuz gribinden kaybettiğimiz hamile ve loğusa sayısı 27 kişi oldu, Biz bunun artmaması için uğraşıyoruz" diyen Bakan Akdağ şöyle devam etti: "Sorumlu bir gazeteci olduğunuzu bilmesem aramam, Ama şunu bilmenizi isterim Fatih Bey, domuz gribi hamileler için ciddi bir tehlikedir, Şakaya gelir tarafı yoktur, Hamile kadınlarımız eğer aşı olmamışlarsa mikrobu kaptıkları zaman ölürler, Bu çok büyük bir sorumluluktur,"

Bakan Prof, Dr, Recep Akdağ’ın bu kesin cümlesi karşısında benim de bunu duyurmaktan başka çarem yok,

"Hamile hanımlar domuz gribi aşısı olmalı, Yoksa,,,"

 

 


Savcılık: Suçları mahkeme akladı

33 er olayı 16 yıl sonra yine kafamı meşgul etmeye başladı,

O zaman da konuyu çok ciddi araştırmış, çok eğilmiştik, Ama gazetecilik hastalığı güncele kapılıp unuttuk, peşini bıraktık,

Şimdi yine gündemde,

O gün kafamı en çok meşgul eden sorulardan biriydi; olayla fazla bağlantılı görülen otobüs şoförlerinin nasıl olup da serbest kaldığı, yargılanmadığı, Ve tabii ihmal değilse bile salaklığı net olan Malatya’daki sorumlu komutanların bu işten nasıl sıyrıldığı,

O dönem olayı soruşturan ekipte yer alan savcı dostlarımdan biriyle tekrar konuştum konuyu:

"Hatırlıyor musun soruşturmayı?"

"Hatırlıyorum, 16 yıl oldu ama pek çok olayı hatırlıyorum,"

"Senin kafanda bunu kimin yaptığıyla ilgili bir soru işareti var mı?"

"Katiyen yok, Terör örgütünün işi olduğu kesin, Şu olabilir; terör örgütü içindeki bir kanadın, daha şahin bir grubun işi olabilir, Ya da terör örgütü, o dönem böyle bir görüntü olsun istemiş olabilir ama terör örgütünün işi olduğu kesin,"

"Peki bu kadar açık ihmallerin, sorumsuzlukların olduğu bir davada nasıl oldu da kimse ceza almadı?"

"Ona ben de şaşkınım, Çünkü biz uzun bir araştırma ile çok iyi bir dosya hazırlamıştık, Yanlış hatırlamıyorsam, Askeri Ceza Kanunu’nun 87, maddesinden, ‘Çok büyük zararlar doğuran görev ihmali’ suçlamasından dava açmıştık, Çünkü o dönemde ortada bir suç vardı, Bu askerlerin nakli, çok açık belirtilmesine rağmen gerekli güvenlik önlemleri alınmadan yapılmıştı, İlgililer hakkında ceza istedik, Dava gitti geldi, Önce yetkisizlik kararı verdi askeri mahkeme, Dava sivil mahkemeye gitti, Sonra askeri yargıtay, ‘Askeri mahkeme yetkilidir’ dedi, Geri geldi, Sonra da herkes beraat etti,"

"Şoförler de mi?"

"Herkes,"

Sorun burada değerli okurlar,

Yargı doğru işlemedi mi, yargı aklama mekanizması gibi çalıştı mı, yargı kolun yenin içinde kırılmasını istedi mi sonra böyle oluyor,

O gün tecelli etmeyen adalet, yıllar sonra adaletin ve devletin üzerine karabasan gibi çöküyor,

 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Adaletin kılıcının karanlığı da kestiğini anladığımız zaman

Erişilebilirlik Araçları