Çocuklar

GALİBA 1994 yılıydı,

Terörün zirve yaptığı yıllar,

Ne yalan söyleyeyim, kendini devlet yerine koyan bazıları da, teröre karşı devlet terörü uygulamayı marifet zannediyorlardı,

Bir kente, Tunceli’ye, Tunceli’yi de sınırları içinde barındıran Türkiye Cumhuriyeti tarafından ambargo uygulanıyordu,

Kente temel gıda maddelerinin girişi engelleniyordu, Gerekçe, bunların teröristlerin eline geçmesiydi,

Tunceli’ye yapılan ambargo kanıtlanamıyordu ama fısıltı gazetesi böyle bir ambargonun varlığını yayıyordu,

Ben de "Olmaz böyle şey" diyerek Tunceli’ye gitmeye, olan biteni gözümle görmeye karar verdim,

Diyarbakır’a gittim, Oradan bir otomobil kiralayıp Tunceli’ye doğru yola çıktım,

O dönemin OHAL Bölge Valisi Ünal Erkan aradı, "Yapma, Başına bir iş gelir, Yollar tekin değil" dedi,

Dinlemedim gittim,

Yolda 40 kere durdurulduk, Sonunda Tunceli’ye vardık,

Kentin girişindeki köprünün önünde iki polis otosu ve emniyet müdürünün makam aracı yolu kesmişti,

"Giremezsiniz" dediler, Tartıştık ve girdik, Ambargoyu gördük, belgeledik, Ve o gün teröristlerin bulunduğu bir evin basıldığına, 7 teröristin öldürüldüğüne ve daha sonra da tüm mahallenin yerle bir edildiğine şahit olduk,

Döndük,

Hürriyet’te bir yazı disizi, Show TV’de bir program yaptık konuyla ilgili,

Yazı dizisi, ABD Kongresi’nin "İnsan Hakları Raporu"nda 6 sayfa halinde yer aldı,

Bu yazılar sonrasında ambargo kalktı, 10 gün sonra Ünal Erkan’ın davetiyle gittiğimiz Tunceli’de, OHAL Valiliği tarafından yaptırılacak olan cemevinin temelini attık,

Yazı dizisinde de, televizyon programında da bir şeyi vurgulamaya dikkat ettim,

O yıkılan mahallede, yıkıntılar arasında genç bir kadın ağıtlar yakarak enkaz altında kalan eşyalarını toplamaya çalışırken ve dantellerini, yastıklarını, yorganlarını çamurlu enkazdan çıkarırken sırtında birkaç aylık bebesi, yanında ise 4 yaşındaki çocuğu vardı,

Ve şunu yazdım o zaman: "Bu terör bir gün biter elbet, Ama o çocukların içindeki acı sonsuza kadar bitmez, Bu acıları yaşatmayalım o çocuklara, Çocuklar acı yaşadıkça bu iş bitmez,"

15 yıllık hurmalar, şimdi nereden çıktı diyeceksiniz,

Polise taş atan 5 çocuk için 305 yıl hapis istenmiş ya, oradan çıktı,

Öcalan’a neredeyse havuzlu villa verecekler, çocuklara 305 yıl,

Tam oradan çıktı,

 

 


Nereden bulacağız 40 haramiyi

DÜN toplumdaki sessizliğin hayra alamet olmadığını yazınca bir kurum bir hikâye yollamış,

Paylaşmakta beis yok,

"Geçmiş zamanda bir kentten diğer bir kente mallar deve kervanlarıyla taşınırmış,

Çoğunlukla da dağlardan geçilirken soyulurmuş kervanlar,

Kervancıbaşı, taşıyacağı değerli eşyalar nedeniyle kendine koruma aramaya başlamış,

Bulacağı bir yiğit, kervanın güvenli şekilde dağdan geçişini sağlasın istiyormuş,

Sonunda boylu boslu yiğit görünümlü birisi talip olmuş koruma işine,

Kervan yola koyulmuş, dağın doruğuna geldiklerinde, haramiler saldırmış kervana,

Güvenlik görevini alan yiğit seyrediyormuş olanı biteni,

Haramilerin başı, ‘Sen kim oluyorsun’ diye sormuş bizim yiğide,

‘Ben güvenlik görevlisiyim’ demiş,

Haramilerin başı dönmüş adamlarına ‘Yatırın şu adamı, sırayla becerin’ demiş,

Haramiler yatırmışlar adamı, bir iki üç sırayla başlamışlar,

Tam kırkıncı harami işini bitirirken, bir gürleme yükselmiş bizim yiğitten, ‘Savulun ulan, yettiniz be’ diye, çekmiş kılıcını, haramilerin hepsini kılıçtan geçirmiş,

Kervancıbaşı şaşırmış olanlara,

Kervan toparlanıp yola koyulmuş,

Mal güvenli biçimde yerine ulaştırılmış,

Geri dönüş hazırlıkları başlamış, yine değerli yükler alınıp yüklenmiş develere,

Bizim yiğit bakmış, kendisiyle ilgilenen yok,

‘Sana yardımcı olmamı istemiyor musun’ demiş kervancıbaşına,

Kervancıbaşı şöyle bir bakmış bizim yiğide,

‘İyi hoş da her zaman seni sinirlendirecek kırk kişiyi nereden bulacağız?’ demiş,"

Okurum diyor ki, "Bazılarının kızması geç oluyor, Geç oluyor ama güç olmuyor",

 

 


Reklam mı önemli, okur mu?

HABERTÜRK’le yola çıkarken size verdiğimiz bir söz vardı, "Gazeteyi reklamverenler için değil, sizin için hazırlayacağız" diye,

Dün gazeteleri elime alınca, o sözü anımsadım,

Dün HABERTÜRK, her zaman olduğu gibi 5 gazete ve 24+12+12+12+12= 72 sayfaydı, HABERTÜRK çıktığından beri büyük kentlerde hiçbir zaman bu sayfa sayısının altına inmedi,

Reklam gelince üzerine çıktı ama asla altında kalmadı,

Dün diğer gazetelere şöyle bir baktım,

Ocak ayında reklamlar azalınca bakın nasıl çıkmışlar,

Hürriyet: 30 sayfa + 8 sayfa magazin eki,

Vatan: 26 sayfa,

Milliyet: 24 sayfa + 12 sayfa magazin eki,

Sabah: 30 sayfa + 12 sayfa magazin eki,

Şunu anladım ki, bizim dışımızdaki gazeteler için reklam, okurdan önce geliyor, 

 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Şıracıyla bozacı arasındaki ilişkiyi anlayabildiğimiz zaman

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları