TÜSİAD’ın son başkanı kimdi?

TÜRK Sanayici ve İşadamları Derneği’ni biraz tebessümle izliyorum,

Bir zamanlar Türkiye’nin kaderine yön vermeye soyunan dernek, şimdilerde acınacak halde,

İşadamlarının, derneğin başkanlık koltuğuna oturabilmek için birbiriyle yarıştığı, birbiriyle kapıştığı dönemler çook gerilerde kaldı,

Şimdinin TÜSİAD üyeleri, değil başkanlık için yarışmak, başkanlıktan kaçma yarışında,

Etek giymiş beyler, pantolonlu hanımların arkasına saklanmışlar tam siper,

Ümit Boyner’in yürekli çıkışı olmasa koca TÜSİAD başkansız kalacak,

Ümit Hanım’ın başkan olacağı ortaya çıkınca, eşi Cem Boyner uzun süredir vermediği bir siyasi mesaj vererek, "Biz AKP politikalarını destekliyoruz" demek zorunda hissediyor kendini,

Hey koca TÜSİAD, bir zamanlar gazete ilanıyla hükümet deviren TÜSİAD,

Dün şöyle bir düşündüm, "TÜSİAD’ın son okkalı başkanı kimdi?" diye,

Tek bir isim aklıma geldi,

Tuncay Özilhan,

Bana göre TÜSİAD’ın gelmiş geçmiş en parlak, en başarılı başkanıydı,

Demokratlıksa, bugün "Demokratım" diyenlerin alayından daha demokrattı,

Özgürlükçülükse keza,

Liberallikse kimse eline su dökemezdi,

Türkiye’nin en zor dönemlerinden birinde o koltukta oturdu,

Koltuktan güç almadı, koltuğa güç kattı,

En riskli konularda raporlar hazırlattı,

En aykırı sözleri söyledi,

Gerektiğinde hükümetlerle kavga etti,

Yol gösterdi,

Onun o gün söyledikleri, bugün herkesin kabul ettiği gerçekler, o zaman önerdiği çözümler bugün önerilen çözümler oldu,

Hiç kimseden korkmadan, siyasi, ekonomik veya askeri güç demeden doğru bildiğini söylemekten çekinmedi,

İş dünyasının değil, güzel bir Türkiye isteyen herkesin sesi oldu,

Tuncay Özilhan’dan sonra o koltuk boştur,

O koltuk boşsa, TÜSİAD bomboştur,

TÜSİAD Genel Kurulu toplanıp Tuncay Bey’e gitmeli,

Ebedi başkanlık önermeli,

Biz de etkili sivil toplum örgütü nasıl olur, yürekli sivil toplum önderi nasıl olur, bir kez daha görmeliyiz,

Çünkü epeydir unuttuk,

 

 


Dingonun ahırı

MISIR’da toplanan bir grup, Gazze’ye yardım götürmeye çalışıyor,

Aralarında bizim milletvekilleri de var,

Dün hep birlikte Mısır polisinden sopa yemişler,

Çok kızgınlar,

Oysa Mısır, sapına kadar haklı,

Neden mi?

Anlatalım,

Diyelim ki, bir grup yabancı, Alman, İtalyan, Fransız ve aralarında o ülkelerin milletvekilleri de olsun, Türkiye’ye gelseler,

Kalabalık bir konvoy oluştursalar, malzemeler toplasalar ve "Biz buradan Kuzey Irak’a, Kürdistan’a yardım götüreceğiz" deseler, Türkiye ne tepki gösterir?

Kendi toprakları üzerinde egemen bir devlet olarak buna ne der?

"Buyrun geçin, bu topraklar sizin" mi der, yoksa "Hoop beyler nereye, burası dingonun ahırı mı",

Eğer bizim topraklarımız dingonun ahırı değilse, başkasının toprağına da dingonun ahırı muamelesi yapamayız,

Hele hele milletvekilleri hiç yapamaz!

 

 


Birkaç adam daha

TÜRKİYE’nin durumunu anlatan hikâyeyi yazınca hikâyeler ardı ardına geliyor,

Bu da sonuncusu:

"Padişahın biri hazinenin tam takır durumuna çare ararken bir veziri, ‘Padişahım şu köprünün başına bir adam koyalım, her geçenden para alsın’ der,

Padişah, ‘Olur mu öyle şey! Halk buna çok tepki gösterir’ der ama başka çare olmadığı için denemeye karar verirler,

Köprünün başına bir görevli koyarlar,

Halktan hiç ses çıkmamıştır, Ancak hazine hâlâ deliktir,

Vezir, ‘Bir adam da köprünün çıkışına koyalım, o da köprüden çıkanlardan para alsın’ der, Olur mu olmaz mı derken, denemeye karar verirler,

Bir adam girişte, diğeri de çıkışta halktan paraları toplar,

Hâlâ bir itiraz yoktur, Ses seda çıkmaz,

Padişah hazinenin dolmasına sevinir ama bir yandan da işkillenir,

Bir halk nasıl bu kadar tepkisiz olur diye,

Vezir, ‘Hiç merak etmeyin’ der ve yeni bir deneme yapmaya karar verirler,

Köprünün ortasına da bir adam koyarlar, köprüden geçenleri becermesi için,

Ve birkaç gün sonra sarayın önünde bir kalabalık toplanır,

Padişah sorar, ‘Bu adamların derdi ne?’ diye,

Vezir, ‘Köprü meselesi için gelmişler’ deyince padişah, ‘Oh be, halkım sonunda bir tepki gösterdi’ diye sevinir,

Toplananların temsilcisini huzura alır,

Korka korka padişahın önüne gelen adama, padişah sorar: ‘Ne o, köprüdeki uygulamamdan bir şikâyetiniz mi var?’

Adam titreyerek yanıt verir: Padişahım bir şikâyetimiz yok da, köprünün ortasında tek görevli olduğu için çok sıra oluyor, Mümkünse oraya birkaç adam daha koysanız,"

 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Bir halkın en iyi fıkralardan anlayabileceğini anladığımız zaman.

Erişilebilirlik Araçları