Türkiye ne zaman normalleşir

ADALET ve Kalkınma Partisi ya da iktidar, Türkiye’de sivil bir faşizm mi uygulamaya başladı veya Türkiye bir tek parti rejimine doğru mu gidiyor?

Son günlerin popüler "muhalif" sorusu bu,

Bu soruyu ben de kendi kendime sordum,

Vardığım sonuç net,

Türkiye’de böyle bir tehlike yok ve bence Türkiye’de faşist bir baskıdan söz etmek mümkün değil,

En azından şu an için değil ve şu an için böyle bir tehlike yok,

Nedeni basit,

Türkiye’de canlı bir siyasi ortam var,

En aykırı parti bile TBMM çatısı altında temsil edilebiliyor, Muhalif partiler var, canlarının istediği gibi konuşabiliyorlar, yandaşıyla, muhalifiyle rengârenk bir basın var,

Bunlardan daha net olanı ise Türkiye’de seçimler yapılabiliyor, Seçimlere isteyen her parti katılabiliyor,

Bunlar demokrasinin iyi kötü, kör topal işlediğinin göstergeleri,

Peki Türkiye’de iktidarın bir baskısı hissediliyor mu?

Hissedilmez mi, elbette hissediliyor,

Ama bu ille de faşizm anlamına gelmiyor,

Sadece Türkiye’de örneğini siyaset dahil her alanda gördüğümüz bir duruma işaret ediyor,

Türkiye’de güçlü olan ve gücünden emin olan bu gücü kullanmaktan çekinmiyor,

"Check and balance" yeterli olmadığı için de bu duruma kimse müdahil olamıyor,

Bu yalnızca siyaset için geçerli değil,

Özhan Canaydın Galatasaray’ı böyle yönetmişti, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım Fenerbahçe’yi böyle yönetiyor, Çünkü sandıktaki güçlerinden eminler,

Güçlü şirketlerin güçlü patronları da şirketlerini böyle yönetiyorlar,

Güçlü medya patronları da çalışanlarına ve rakiplerine karşı böyle davrandılar,

Sadece siyasetçilerin değil, hepimizin gücü kullanma konusunda sorunlarımız var,

Siyasette güç fazla olunca kullanma biçimi daha fazla göze batıyor, Sorun bu,

Bu sorunun aşılması belki de bir veya iki nesil daha gerektiriyor,

Türkiye’nin bugün çok normal olduğunu söylemek mümkün değil elbet,

Ama söylenildiği gibi bir faşizm tehlikesi de söz konusu değil,

Bunu kesin olarak ne zaman anlayacağız biliyor musunuz?

AKP seçimi kaybedip, iktidarı bir başka partiye teslim ettiği anda,

Ne zaman olur bilemem, Ya ilk seçimde, ya sonrasında,

Ama yerine gelen aynı güçle gelirse yine aynı konuları tartışacağımızdan emin olabilirsiniz,

 

 


Anayasa Mahkemesi’nden istifa etmeli

DÜN üç gazetenin manşetinde aynı isim vardı,

Anayasa Mahkemesi raportörü Osman Can,

Taraf, Yeni Şafak ve Vakit gazeteleri aynı gün Osman Can’la yaptıkları röportajları yayınladılar,

Osman Can bildiğiniz bir isim,

Anayasa Mahkemesi’nin Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kapatılmasıyla ilgili davanın raporunu hazırlayan hukukçusu,

Can raporunda AKP’nin kapatılmamasını istemiş ve Yüce Mahkeme de bu talebe uymuştu,

Can’ı uzun süredir okuyor, izliyorum,

İzlenimim şu,

İyi bir hukuk adamı, Hukuk felsefesine hâkim, Liberal, Hem de aşırı liberal, Ancak hukuk nosyonu kuvvetli ve kendi içinde tutarlı, İdeal bir hukuk ortamı düşlüyor, Biraz ütopik, Ütopikliği, hukukçu olarak saygınlığını lekeleyecek düzeyde değil,

Osman Can dünkü üç röportajında "Anayasa Mahkemesi üyelerini parlamento seçmeli, TBMM HSYK’ya üye seçebilmeli, yargı ve yargıçlar toplumla ilişki kuramıyor, Kafes içindeki yargı adalet dağıtamaz" diyor,

Üç gazete bunları öne çıkarmış,

Osman Can’ın söylediklerini tartışacak değilim,

Ancak şunu söylemem şart,

Osman Can hemen ve acilen Anayasa Mahkemesi raportörlüğünden ayrılmalıdır,

Üniversitede çok başarılı olabilir, Yeni bir Anayasa hazırlığında, komisyonda görev alması çok faydalı olabilir,

Ancak bu röportajlarda söylediklerinden sonra Anayasa Mahkemesi çatısı altında görev yapmamalıdır,

Görevini sürdürmesi, Anayasa Mahkemesi’ni tartışmalı hale getirir,

 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Telefon dinlemeleri masum vatandaşları yakma aracı haline getirilmediği zaman

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları