BUGÜN 1, sayfamızın tepesinde Ceyda Erenoğlu’nun inanılması güç bir haberi var,
Biliyorsunuz Türkiye’de hayatını diyalize bağlı geçiren on binlerce hasta bulunuyor,
Biz bunların böbrek nakli beklediğini ve böbrek bulunur bulunmaz nakil olacağını zannediyorduk,
Öyle değilmiş,
Öyle olmaması da Türkiye’nin “aslında ne durumda” olduğunun açık göstergesi,
Diyalize bağlı yaşayan bu böbrek hastalarının pek çoğu, uygun böbrek bulunduğu halde böbrek nakli ameliyatına yanaşmıyormuş,
Neden biliyor musunuz?
Böbrek yetmezliği nedeniyle bağlanan “malulen emekli” maaşını kaybetmemek için,
Peki bu maaş ne kadar biliyor musunuz?
450 TL,
Evet dört yüz elli Türk Lirası,
Bir kısım böbrek hastası, bu geliri kaybetmemek için böbrek ameliyatı olmuyor ve yıllarca diyalize bağlı yaşıyor, Ben bu haberi duyunca önce itiraz ettim,
“Kimse böyle bir şey yapmaz, 450 lira için bu eziyeti kim çeker” dedim,
Sonra Ceyda’nın hastalarla yaptığı röportajları okudum,
İnanamadım,
Aynen böyleydi, 450 TLmaaşı yitirmemek için diyalize bağlı yaşamayı kabul ediyorlardı,
Çünkü eğer böbrek ameliyatı olurlarsa “malulen emekli” olmaktan çıkıyor, maaşları kesiliyordu, İş bulma umutları da olmadığı için 450 TL uğruna diyalize bağlı yaşamayı sürdürmeyi tercih ediyorlardı,
Anayasa, babayasa, özgürlük, demokratikleşme falan bilmem ben,
Ama bu acıyı bilirim,
Türkiye’nin gerçeği budur,
450 TL için diyalize bağlanarak en önemli özgürlüğünden vazgeçen insanların ülkesinde yaşadığımızı unutmamak lazım,
Eğer siyaset yapacaksanız buna göre yapın,
Bunu bilerek yapın,
Bilmiyorsanız da yapmayın, Yaptığınız zaman zaten sonucu bu oluyor,
Kuzey Irak ve Türkiye
YENİ yazarımız Amberin Zaman, bugün sizlere merhaba dedi,
Amberin sadece uluslararası politikayı analiz ettiği yazılarıyla değil, röportajlarıyla, araştırmalarıyla, yazı dizileriyle de Habertürk’te olacak,
Amberin Zaman, gerçek bir aydın portresidir benim için, Belirli bir kitleye sırtını dayayıp karşı tarafa saydıran yazarlardan değildir, Doğruyu arar, Kimseden yana veya kimseye karşı değildir,
Amberin’in doğruyu arayışı içinde herkes onun hedefi olabilir, Taraf’ta yazarken Başbuğ’un hakkını teslim edecek kadar cesurdur,
Yarın tersini de yapabilir,
Öznelere değil, eylemlere bakar ki, benim için onu değerli yapan da budur,
Amberin Zaman, bugünlerde Kuzey Irak’ta, Röportajlar yapıyor,
Bugünkü ilk yazısında da önemli tespitleri var,
“Iraklı Kürtler, bağımsızlığa alternatif olarak Türkiye’ye bağlanmayı görüyor” diye yazdı ilk gün izlenimlerini,
Bu benim 1995’ten beri savunduğum tez,
O zamanlar Türk pasaportu taşıyan Barzani ve Talabani, Türkiye’den talepte bulunmuş ve değeri belirsiz Irak Dinarı yerine Kürt bölgesinde Türk Lirası kullanmak istediklerini söylemişlerdi, Yanlış hatırlamıyorsam telekom altyapısını da Türkiye’den talep etmişlerdi,
O zaman buna destek veren tek yazar ben olmuştum,
O zaman büyük fırsat kaçmış ve bu talep reddedilmişti,
Ben ise “Kuzey Iraklı Kürtlerin Irak’la ne etnik, ne dini hiçbir bağı yok, Oysa Türkiye ile akrabalar” diyordum, O gün bu kabul edilseydi, hırsız gürsüz, kansız bir şekilde Misak-ı Milli sınırlarına ilerlemiş olacaktık,
Amberin’in izlenimlerinden anlıyorum ki, bu durum hâlâ geçerli, Tabii cesaret ve öngörüyle,,,
Adamları akıllı olan uzun yaşar
BİR mafya babası, evli bir kadınla ilişki kurmuş,
Bir gece kocası yokken kadının evine gitmeye karar vermiş ve adamlarına, “Ben içeri girdikten sonra hemen büyük bir branda ayarlayın ve pencerenin hemen altına dört ucundan gerin” demiş,
Sonra da ne yapacaklarının talimatını vermiş: “Kadının kocası gelirse kapıyı bir kere çaldırın, ben aşağıya atlayacağım, yakalanıp karizmayı çizdirmeyelim,,, Tamam mı?”
Adamları, “Başüstüne patron” demişler, Mafya babası kadının evine girmiş, tam yatağa uzandığı anda evin kapısı çalınca bizimki kendini tereddütsüz pencereden donla 4, kattan aşağı fırlatmış, Kadın üzerine alelacele bir şey alıp kapıyı açmış ki karşısında patronun adamlarından biri,,,
“Yenge” demiş adam mahcup bir şekilde önüne bakarak: “Patrona söyle branda bulamadık!”
Sevgili okurlar, bu fıkraya kimse alınmasın,
Fıkralar bazen sadece fıkradır,