Amatör seviciyim ben

 

“PEK konuşmayacağım, Beni öyle pek sık göremeyeceksiniz” diye yola çıkan Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, belki de şartlar gereği en çok konuşan Genelkurmay Başkanı unvanını kazandı,

İlker Bey’in canı çektiği için konuştuğunu zannetmiyorum, Ordunun kendini “sahipsiz” hissetmemesi için konuşuyor büyük ihtimalle,

Ama yine de bu kadar konuşmasına gerek yok, Hele hele arkasında duramayacağı sözler söylemesine hiç gerek yok,

Tabii bunlar kendi bileceği şeyler,

Mutlaka ki bir stratejisi vardır, Ya da inşallah vardır,

Fakat, geçen gün yaptığı konuşmayı kendim ve gazetem adına kabul etmem mümkün değil,

Başbuğ, hiçbir ayrım yapmaksızın, hiçbir isim zikretmeksizin, tüm gazeteleri hedef aldığı izlenimi veren bir açıklama yaptı ve “Bunlar mütareke basınından beter” dedi,

Yani hepimizi “vatan hainliği” ile suçladı neredeyse,

Böyle suçlamalarda bulunmak kolay değildir,

Toptancı suçlamalar bir anlam ifade etmez,

Yüreği olan, bizim yıllardır bu köşede yaptığımız gibi “adıyla sanıyla” itham eder,

Sonuçlarına katlanmak pahasına, Ordudan bir general sahtekâr çıksa, “Türk generalleri sahtekârdır” diyemeyeceğimiz gibi, bazı gazetelerin hain olduğunu düşünüyorsak onun da adını vermek gerekir,

Böyle toptancı bir suçlama yapılamaz,

Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ bilmelidir ki, gazetemdeki her bir fert ve ben, bu ülkeyi en az İlker Başbuğ ve silah arkadaşları kadar seviyoruz,

İçimizde tek bir hain yok,

Bize de kimse mütareke basını falan diyemez,

Yıllar önce ismi lazım değil, çoktan emekli bir paşa ile böyle bir tartışma içindeyken söylediklerimi buraya yazmak isterim,

O paşa ile Ankara’da yaptığımız bir sohbette, “Siz bu vatanı bizim kadar sevemezsiniz” diye talihsiz bir cümle kullanmıştı,

Ben de ona, “Kimsenin elinde vatansevermetre yok ama ben bu vatanı en az sizin sevdiğiniz kadar severim, Üstelik de ben bunu amatör olarak yapıyorum, Vatanı sevmek için para almıyorum” demiştim,

İşin özü de budur,

Ben bu vatanı ve bu milleti “amatör” bir aşkla seviyorum,

“Vatan sevme maaşı” bitince ne bir Audi için, ne de bir holdingde yönetim kurulu üyeliği için sevgimin bir bölümünü çöpe atmıyorum,


Hırsız hırsızı sever sonunda

MAL varlığı tartışmalarına çok gülüyorum,

Bir dönem bir başbakan vardı, “Malı havuduyla götürdü” zannederdik,

Hakkında epey haber falan da yapmıştık,

Şimdilerde bakıyorum, Meteliğe kurşun atıyor denemez ama ortada pek bir şey de yok,

Haksızlık etmişiz,

Gücün verdiği şevk ve şehvetle kendini padişah zannedip etrafa ulufe dağıtır gibi devletin malını dağıtmış ama cebine bir şey koymamış,

Tabii tam tersini de gördük, Devletin tablolarını evine götüreni, eşini görmeden iş yaptırtmayanı da,

Sadece profesyonel siyasetçiler mi?

Dünyanın en zengin generali de bu topraklardan çıkmadı mı!

Hâlâ hayatta mı acaba?

Yıllardır ortalıkta yok, Kimbilir hangi kayalara kondu, leş yiyen bir şahin misali,

Bitmeyen bir tartışmadır bu mal varlığı meselesi,

İşin özü şudur: Minareyi çalan kılıfını hazırlar, Ya borsadan kazanılmıştır, ya dolar paritesinden, ya mirastan,

Ya da çocuklar çalışmıştır çok,

Bir şey çıkmaz mal varlığı işlerinden,

Hele bu memlekette hiç çıkmaz,

Bu ülkede herkes hırsıza kızar, Ama 3 lira çalan 5 lira çalana hırsız der, 5 lira çalan da 10 lira çalana,

Hiç çalamayan da vardır,

Onların bir bölümü de çalabilecek bir konumda olmadıkları için kızar,

Geri kalanı da hakikaten namusludur,

Ama onların tavrı da bir şeyi değiştirmez,

Hırsız hırsıza kızar ama sonuçta yine de aynı kandan olduğu için onu sever, onu tutar,

O yüzden boşverin bu mal varlığı tartışmalarını,

Hiçbir şey olmaz,

Havanda su döversiniz de hırsızı dövemezsiniz,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
1 lira çalana da bin lira çalana da hırsız denmesi gerektiğini unutmadığımız zaman

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları