YAKIN zamana kadar hükümetten gelen açıklamalara ve “açılım” senaryolarına göre kısa zaman içinde sorun çözülecek, ortalıkta terör merör kalmayacaktı,
Hatta tek sorun olarak “teslim olacak teröristlerin ne yapılacağı” görülüyordu,
Cumhurbaşkanı Gül bile “Yakında çok güzel şeyler olacak” demişti,
Güzel şeyler beklentisi boş çıktı, Tam aksine terör hortladı,
Ve şimdi konuştuğumuz “teröre karşı özel ordu” ya da “profesyonel sınır birlikleri”,
Adı her ne ise, bu konudaki çalışmalar ve açıklamalar beni umutsuzluğa sevk etti,
Çünkü oluşturulacak “profesyonel” askeri yapılanmada görev alacak “profesyonel askerler” için öngörülen görev süresi 10 yıl olarak açıklanıyor,
Daha doğrusu, bunlar 10 yıl süreyle görev yapacak, 10 yıl boyunca dağlarda teröristlerle benzer koşullarda yaşayacak ve savaşacakmış,
Öyle diyorlar,
Bunun anlamı açık,
En az 10 yıl daha terörle birlikte yaşayacağız,
“Pek yakında olacak güzel şeyler”, en az 10 yıl daha olamayacak galiba,
Seçim öncesi aynı konu
ADALET ve Kalkınma Partisi, hiç kuşku yok ki Türkiye’nin en iyi iç siyaset üreten partisi,
Sınırlarda görev yapacak profesyonel ordu tartışması, bunun en güzel örneklerinden biri,
Hatırlayın 2007 seçimleri öncesini,
O zaman da Büyükanıt üzerinden böyle bir konu ortaya atılmış ve dahası “teröre savaşsız çözüm” tartışmaları da yanı sıra başlatılmıştı,
Bu durum hem bir gündem oluşturmuş, hem de Adalet ve Kalkınma Partisi, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde oyunu artırıp, sayıları 500 bini bulan asker ailelerinin ve yakında oğullarını askere yollayacak ailelerin oylarını kazanmıştı,
Şimdi de seçime en fazla 1 yıl kala benzer bir durumu tartışıyoruz,
Acaba tesadüf mü?
Mel Gibson’ın çilesi
MEL Gibson’a acıyorum,
Yıllardır dünyanın en efendi aktörü olarak tanıdığımız adamın düştüğü hale bakın,
Tam bir “rezil” pozisyonuna düştü,
Amerikan medyası, Gibson’ı “berbat bir adam portresi” olarak her gün ortaya koyuyor,
Şöyle bir baktım da Gibson’ın talihi nerede dönmüş diye, Gibson’ın berbat bir adam olarak tanıtılmaya başlaması, yapımcı ve yönetmen olarak imza attığı bir filmin hemen ertesine rastlıyor “İsa’nın Çilesi” adlı filmin,
Büyük gürültüler koparan bu film, İsa’nın son günlerini anlatıyordu,
Filme Yahudiler büyük tepki göstermiş, Yahudi halkının peygamber katili olarak tanıtıldığını söyleyerek filme isyan bayrağı açmışlardı,
Yahudi toplumunun büyük öfkesi Gibson’ı köşeye sıkıştırmış ve ardından bir de Yahudilere küfrettiği bir gizli çekim ortaya çıkmıştı, İşte Gibson’ın talihi bu filmden sonra döndü,
O zamana kadar “şahane aile babası” olan Gibson, o günden bu yana Rus manken sevgilisi için ailesini terk eden, porno meraklısı, sevgilisini döven, şiddet yanlısı berbat bir herif olarak gösteriliyor,
Acaba Gibson “İsa’nın Çilesi”ni çektiğine pişman mıdır?
Çünkü İsa’nın çilesi,Mel’in çilesine dönüştü,
Galatasaray rezaleti
GALATASARAY Kulübü, Guinness Rekorlar Kitabı’na girmeyi hak ediyor herhalde,
Bir kulüp düşünün ki, çok kötü yönetiliyor,
Ardından gelen yönetim, ondan çok daha kötü olabiliyor,
Yazının devamı için tıklayınız
Kardak meselesi
SEVGİLİ okurlar, Kardak krizi yine gündeme gelince çokça mesajınız geldi, “Sen oradaydın, Asıl senin yazman gerekir Kardak’ı” diye,
Haklısınız,
Kardak olayından sıkıldım,
Daha iki hafta önce HT Bloomberg’de bütün detayıyla anlattım Kardak krizini, Faruk Bayhan’ın konuğu olduğum İkonoskop programında,
Ama söz, yarın Kardak’ta olan biteni bildiğim, gördüğüm kadarıyla bütün detaylarıyla, önüyle arkasıyla yazacağım,