Hâlâ devlet miyiz!

ÜLKENİN bazı açılardan iyi yönetildiğini söylememek ayıp olur,

AKP iktidarı belirli konularda çok başarılı oldu,

Ancak bir konuda çok ama çok başarısız, O da “devletin devlet olması” konusu,

AKP iktidarı döneminde devlet, devlet olmaktan çıktı,

Devlet ciddiyeti diye bir şey kalmadı, Bunun en güzel örneklerinden biri, önceki gün gazetelerin manşetlerindeydi,

“Bağımsız” Türk yargısı, Balyoz Davası diye bilinen davada bazıları eski kuvvet, bazıları eski ordu, bazıları ise halen ordu, kolordu komutanı pek çok general hakkında “tutuklama” kararı aldı,

Bu karar elbette bu kişilerin suçlu olduğu anlamına gelmez, Yargılama sonucunda beraat edebilirler, Bilemeyiz,

Ama bugün için, rütbeleri, görevleri, önemleri ne olursa olsun yargı karşısında “aranan” şahıslardır,

Adalet, Anayasa gereği kimse arasında ayrım yapamayacağı için de, kolluk kuvvetleri tarafından görüldükleri yerde tutuklanmaları gerekir, 

Ama gelin görün ki, onları gördüğü yerde tutuklaması gereken kolluk kuvvetlerinin amiri pozisyonundaki İçişleri Bakanı, “aranan” generallerden biriyle yan yana bir kenti dolaşıyor, Aranan generalden brifing alıyor ve bir de talep iletiyor “aranan” generale,

“Amanoslar’daki terörü bitirin lütfen,”

“Aranan” general, bu talebe ne yanıt verdi bilmiyorum,

Yanıt verip vermediğini de bilmiyorum,

Ama bildiğim bir şey var,

“Bir nebze” bile olsa “devlet olma” özelliğini koruyan herhangi bir yerde böyle bir şey olmaz, böyle bir manzara görülmez,

Bu manzarayla yargının bağımsızlığı ayaklar altındadır, İçişleri Bakanlığı ciddi bir görev ihmali içindedir,

İçişleri Bakanı’nın, aranan herhangi bir sanıkla birlikte çekilmiş fotoğrafı, kabul edilebilir bir konu değildir,

Böyle bir duruma düşmüş, düşürülmüş devlete devlet denemez,

Pek beylik olacak ama Patagonya’da bile,


Ne oldu Mavi Marmara, unuttuk mu!

MAVİ Marmara baskınının ve 9 vatandaşımızın öldürülmesinin üzerinden epey bir zaman geçti, Dün Dışişleri Bakanımız Davutoğlu’nun, Alman meslektaşı ile şen şakrak fotoğraflarını görünce aklıma geldi Mavi Marmara "katliamı",

Ülkemizi yönetenler esip, yağıp gürlemişlerdi, Hem de öyle bir anlık falan değil, Günlerce bağırıp çağırdılar,

Türk hükümeti, eğer özür dilemez, yaptıklarından pişmanlığını vurgulamaz, olayın soruşturulması için uluslararası bir komisyona "Evet" demezse İsrail’i "çok kötü yapacaktı",

Ben hükümetimizin kararlılığını görünce, "Yazık olacak şu zavallı İsrail’e, Eğer özür dilemezlerse bizimkiler bunların ağzını burnunu kırar" diye düşünmüştüm,

İçimden, "Netanyahu’nun yerinde olmak istemezdim doğrusu" diye geçirmiştim,

Aradan 2 ay falan geçti herhalde değil mi?

Ne oldu?

İsrail özür falan dilemeyeceğini çok net bir dille açıkladı, Hatta, "Siz özür dileyin" dedi,

Biz ne yaptık? Hiiiiiiiiiiiiiiiiç!

Evet hiçbir şey yapmadık, Tam aksine, İsrailli bakanlarla gizli buluşmalar organize ettik,

Anlaşmalar tam gaz devam etti,

Hatta bilmiyorum ama belki gizlice yenilerini de imzalamışızdır, Duyarsam hiç şaşırmam, Dışişleri Bakanımız ise balık hafızalı milletimize güvendiği ve inandığı için konuyu yaladı yuttu, İngiltere Dışişleri Bakanı ile pek bir keyifliydi dün gördüğüm fotoğraflarda, Mavi Marmara’yı unutmuş, unutturmuştu, Ölen ölmüştü, Kalan sağlar bizimdi, Biraz bulgur, biraz pirinç, bir torba kömür, bilemedin bir buzdolabı, bir çamaşır makinesi karşılığında,


Yunanistan’ı teğet geçmemiş

BAŞBAKAN Erdoğan "Kriz teğet geçer" dediğinde kimimiz kızdık, kimimiz güldük,

Ama hiçbirimiz inanmadık teğet geçeceğine,

Galiba geçti, En azından şimdilik, Bunu en net bu hafta sonunda gördüm, Yunanistan’daydım hafta sonu, Sağda solda ölmüş bankalar, Kapalı,

Ülkede üretim zaten yoktu ama ticaret de bitmiş, Esnaf kan ağlıyor,

Konuştuğum biri, "Şimdi turistler var, Yaz bitsin daha da kötü olacak her şey, Siz şanslısınız, Biz ise bittik, Kolay kolay da toparlanamayız" dedi,

Bir başkası ise yolsuzluklardan yakınıyordu,

"First corrupt, then bankrupt" diyerek yolsuzluk yapanlara yıktı suçu, Ama Türkiye konusunda farklı düşünüyordu, "Sizde de çok yolsuzluk var, Sizin de sonunuz böyle olur" diyordu,

Sonra Rodos’a geçtim,

Çok keyifli bir görüntü vardı,

Yüze yakın yelkenlinin katıldığı bir regatta,

"Türkler" dedi kıyıdaki birisi, 

Rahmi Koç’un bir organizasyonuydu, 

Zaten Nazenin-5 de oradaydı bütün haşmetiyle, Yunan adasına canlılık getirmek Türklere kalmıştı, Ardından adada yaşayan Türk azınlıkla konuştum,

Çok dertlilerdi,

Onları da yarın yazarım artık,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Yapamadığımız işi yapmaya devam etmek için ısrar etmediğimiz zaman

Erişilebilirlik Araçları