Özkök ve Büyükanıt’ı koruyan gizli el kimin?

Kemal Kılıçdaroğlu, eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın 27 Nisan e-muhtırasını AKP’yi iktidar yapmak için verdiğini söyledi ya, ben buna zerre ihtimal vermiyorum,

E-muhtıra verildiği zaman ortada ne seçim vardı, ne başka bir şey,

Muhtıra verildiği zaman AKP karşıtlarını ciddi bir sevinç sarmıştı,

AKP şöyle bir sallanmıştı,

Ama beklenen olmamış, Başbakan Erdoğan “dik durmuş”, bu dik duruş sonrası Gül’ün cumhurbaşkanlığı adaylığı kesinleşmiş ve ardından AnayasaMahkemesi’nin “garip” 367 kararından sonra erken seçime gidilmişti, Başbakan Erdoğan dik durmasa ve muhtıra yemiş her siyasetçi gibi “şapkayı alıp gitseydi”, siyaset bugün hâlâ çok farklı olurdu,

Ama olmadı, Başbakan direndi, Muhtıra çöp oldu,

Şimdi aradan 3 yıl geçince, “AKP’ye yarasın diye verildi” demek boş laf,

Hele hele “Büyükanıt, Erdoğan’la anlaşıp verdi” demek iyice saçmalık,

Bana sorarsanız, e-muhtıradan Büyükanıt’ın haberi bile yoktu, Öğrendiyse son dakikada öğrenmiştir, Yazanın o olmadığı da kesin, Zaten Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ezberini bozan da o meşhur e-muhtıra oldu,

Baksanıza o gün bugündür kendilerine gelemiyorlar,

Umdukları kadar güçlü olmadıklarını, arkalarında “ABD” olmayınca darbe yapmanın mümkün olmadığını gördüler,

27 Nisan’dan bu yana yapamadıkları darbenin hesabını veriyor bazıları,

Garabet de burada başlıyor zaten,

Türkiye’nin yakın tarihte iki darbe tehlikesi atlattığı iddia ediliyor,

Biri 2003’le ilgili bir iddia, diğeri ise muhtırayla ortaya çıkan iki darbe tehlikesi, Garabet dediğim de burada,

Bu iki darbe girişimiyle ilgili yargılamalar yapılıyor, darbeyi aklından geçirmiş veya emir komuta zincirinde bu işe dahil olmuş yüzlerce subay yargılanıyor,

Her rütbeden hem de,

Teğmenden kuvvet komutanına kadar,Ama her ne hikmetse iki kişi bu işten “vareste”, Ve bu iki kişi, disiplini, hiyerarşisi çok katı olan TSK’nın en tepesinde olan isimler,

Biri Hilmi Özkök, Çok açık bir şekilde onun döneminde darbe girişimleri olmuş, Bunu ben söylemiyorum, bugünün iktidarı, yargısı iddia ediyor,Ama o dönemin komutanı bırakın yargılanmayı, soruşturmaya dahi dahil edilmiyor,

Sanki “gizli bir el” tarafından korunuyor, Hilmi Özkök’ün etrafında onu koruyan bir “güç kalkanı” var gibi duruyor,

Diğeri ise Yaşar Büyükanıt, O da aynı şekilde, döneminde darbe fikirleri üretenler yargılandığı halde, hadi onu bırakın açık ve net bir şekilde demokrasiye müdahale anlamına gelen bir muhtıra verdiği ve bunu kabul ettiği halde en küçük bir şekilde hesap vermiyor, hesap sorulmuyor, O da gizli bir el tarafından korunuyor, Hatta 1 milyon Euro’luk otomobille ödüllendiriliyor,

Bence e-muhtırayı değil de, bu kişilerin neden korunduğunu sorgulamak lazım,

Darbe iddiaları döneminde TSK’nın en tepesinde olan bu iki isim “neden ve ne karşılığı” korunuyor,

Bunu gerçekten çok merak ediyorum,


TÜRKLERE İLGİ YOK

Rodos’ta Türk azınlıkla konuştuğumu yazdım dün,

Dertliler, Türkiye’nin ilgisizliğinden, Rumların AİHM’de elde ettikleri hakları kendilerinin kazanamamasından yakınıyorlar,

Birkaç yıl önce Rodos’taki bir Türk okulunu yeniden açmak istemişler, Yunan hükümeti türlü zorluk çıkarmış, Kendi aralarında para toplamışlar, Batı Trakya Türklerinden öğretmen temin etmişler, Ancak yine de okulu açmalarına izin verilmemiş,

Türkiye’nin Atina Büyükelçiliği dertlerini dinlememiş bile, Konsolosluk ise hiç ilgilenmemiş,

"Türkiye Ruhban Okulu’nu açmayı kabul ediyor, Her türlü Rum malı, vakfı iade ediliyor, paraları veriliyor, Burada ise bize bunların hiçbiri sağlanmıyor, Türklere ait mallar talan edilmiş, Açacağımız öyle bir din okulu falan değil, Sadece buradaki gençlerimizin kendi kültürlerini unutmalarını engellemeye çalışıyoruz, Ama Türkiye’den en küçük bir ilgi, destek görmüyoruz" diyorlar,

Ben de onlara bir akıl verdim,

"Hatanızı itiraf ediyorsunuz, Din okulu falan değil diyorsunuz, Bakın burada imam hatip okulu açacağız deyin, Türkiye’den nasıl büyük bir ilgi görürsünüz, Dışişleri Bakanlığı da, Milli Eğitim Bakanlığı da yardımınıza koşar, Siz hatayı orada yapmışsınız" dedim,

Güldüler,

Haklı olduğumu biliyorlardı çünkü,


TWITTER’CI MISINIZ, GAZETECİ Mİ?

Twitter denilen şey Türk basınının boyasını döktü,

Fikirlerini dostlarıyla veya bu fikirlere ilgi duyan insanlarla kısacık mesajlar aracılığıyla paylaşmaya çalışan kişileri anlıyorum da, her gün yüz binlerce satan gazetelerin yazarlarının bir de bu Twitter işine girmesini anlamıyorum, Elinizin altında koca koca köşeler var,

Canınızın istediği, üstelik de herhangi bir uzunluk limiti olmadan yazıyorsunuz,

Bu yetmiyormuş gibi bir de Twitter’a dalmanın, orada da etrafa bulaşmanın âlemi ne,

Üstelik de Twitter’da yazdıklarınız, yazılarınızın arkasındaki gerçek kişiliği ele verir nitelikte oluyor, Twitter’daki karakter sınırlaması, sizler için pek geçerli olmuyor, Karakterinizdeki negatiflikler hemen ortaya dökülüyor,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Mutsuzluğun bir durum değil bir ruh hali olduğunu anladığımız zaman

Erişilebilirlik Araçları