Bölünmek mi, eklenmek mi?

DÜN yazdım "geniş oynamak"la ilgili yazacağımı,

Lütfen bu yazdıklarım "bir öneri" gibi değil, tartışılacak bir konu, bir "fikir jimnastiği" olarak okuyun,

Bazen çözümsüzlüklerin çözüm için en büyük imkânı sağladığını düşünün, Bu ülkeyi yoktan var eden kurucu ruh gibi hissedin kendinizi,

Önce iki soru sorarak başlayayım:

"Dünyanın en güçlü ülkesi ABD, bir üniter devlet midir?"

"Ya Avrupa’nın en güçlü ülkesi Almanya, üniter bir devlet midir?"

Peki bu iki ülkenin bir bölünme, bir ayrılık tehlikesi yaşadığını düşünüyor musunuz? O zaman "büyük düşünme" meselesine gelebiliriz,

Türkiye bugün Misak-ı Milli sınırlarına sahip mi?

Değil,

Olma şansı var mı?

Var,

Kuzey Irak diye tanımladığımız bölgede yaşayan Kürtlerin, Irak’ın geri kalanıyla "etnik" bir bağı var mı?

Yok,

Kuzey Iraklı Kürtlerin ve Türkmenlerin, Türkiye ile etnik bağları var mı?

Var,

Kuzey Iraklı Kürtler ve tabii onlarla birlikte aynı coğrafyayı paylaşan Türkmenler, hiç alakaları olmayan bir Irak’ın parçası mı olmak isterler, yoksa akrabalarının bulunduğu Türkiye’nin mi?

O zaman bir düşünün bakalım; Kürt sorunu Türkiye için bir tehdit mi, bir fırsat mı?

Misak-ı Milli sınırlarını kapsayan federatif bir çözüm Türkiye açısından "berbat" bir senaryo mudur?

Burada önemli olan tek şey, "tek ve ortak" bir silahlı kuvvetlere sahip olmaktır,

Küçülen değil, büyüyen bir Türkiye’dir bu, Bölünmeyi, kopmayı konuşmaktansa bunu tartışmak daha iyi değil midir!

Siz de düşünün, Fikirlerinizi yazın, Bunu birlikte konuşalım,

Ama dediğim gibi bunun tek şartı "tek, ortak ve güçlü" bir ordudur,


Anladınız mı?

Türkiye’de kendini demokrat diye tanıtanların biraz "haysiyetli" ve "tutarlı" olması gerekiyor,

Diyarbakır Belediye Başkanı "bölünmekten" bahsedince "demokrasi", ama sevmediğiniz Ertuğrul Özkök "bölünmekten" bahsedince "faşizm" derseniz kimse yemez,

Ya her ikisi de "faşistliktir" ya da her ikisi de "demokratlık", "

Sanmıyorum ama yine de sorayım: "Anladınız mı?"


Basiti zor yapmak

Sıradan bir iş olan Yüksek Askeri Şûra toplantısının bir gerilim nedeni olmasından, bu hale gelmesinden rahatsız oluyorum,

Yasalar çok açık, Kuvvet komutanlarının atanmasıyla ilgili yetki “siyasette”, Genelkurmay Başkanı öneriyor, Milli Savunma Bakanı, Başbakan ve Çankaya atıyor, Anayasal ve yasal durum bu, Genelkurmay Başkanı belirler, Milli Savunma Bakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı kabul eder diye bir hüküm yok,

Bu kadar basit ve açık yasal bir durumun bir “gerilim” konusu olması can sıkıyor,

Atanması muhtemel subayların “askeri bilgi ve yeteneklerine” göre değil de “darbeci” olup olmamalarına göre değerlendirmeye tabi tutuluyor olmaları da can sıkıcı ama o ayrı bir mesele,

Bir devletin en rutin, en sıradan işlerinden birinin karşılıklı “diş gösterme” ve hatta “diş geçirme” meselesine çevrilmesinden rahatsızım,

Burada vatandaşların da bir “taraf” tutması iyice garibime gidiyor, Size ne, bana ne?

“Kodumu oturtan paşanın” arkasından teneke çalanları hatırlayınca, bu taraf tutma meselesi iyice komik görünüyor,


Büyük takımların vakti yoktur

Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi’ne veda edince ortalık karıştı, Taraftar haklı olarak Aziz Yıldırım ve Aykut Kocaman’a kızgın, Spor yorumcuları ise Aykut Kocaman’ı korumaktan yana, “Aykut’a zaman vermek lazım” diyorlar, Aykut da “Enkaz devraldım” havasında,

Yazının devamı için tıklayınız

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
99 doğrumuza bedel 1 yanlışımız olmadığı zaman

Erişilebilirlik Araçları