Ben boğayı tutarım her zaman

DÜN köşe boştu,

Büyük bir ihtimalle dediniz ki, “Nerede bu adam,”

Merakta kalmayın, hemen söyleyeyim, Uzaklaştım,

Türkiye’nin yoğun gündeminden, hayatımızda hiçbir şeyi değiştirmeyecek olan bir Anayasa değişikliğinin tartışılmasından, liderlerin Anayasa’ya evet ya da hayır kampanyalarında Anayasa dışında her şeyden konuşup, Anayasa’dan bahsetmemesinden, sıcaktan, her şeyden uzaklaştım,

Aklınıza bile gelmeyecek bir yerdeyim,

Pireneler‘in unutulmuş bir köşesinde, birkaç yüz nüfuslu bir dağ köyündeyim,

300 yıl önce yapılmış bir çiftlik evinde,

Yazımı yazarken ayaklarımın dibinde bir çoban köpeği yatıyor,

Az önce yağan yağmurun kokusu yükseliyor, Dev ağaçların gölgesinde oturmuş, elli metre ötemde dolaşan 5 atın ayak sesleri düşüncelerimi bölüyor ara ara,

TELEFON BİLE YOK

Kıskanacaksınız belki ama sıcaklık 22 derece,

Arada hafif yağmur çiseliyor,

Yazı bitince bisikletle köye gidip meyve sebze alacağım akşam yemeğini hazırlamak için,

Huzur içindeyim,

Keyfimi kaçıracak hiçbir şey yok, Telefon bile çekmiyor burada,

Akşam üzeri epey bir yol gidip Pau‘ya varabilirsem siz de bu yazıyı gazetede okuyor olabileceksiniz,

CORRİDA

Diyeceksiniz ki, “Be adam deli misin, ne işin var oralarda diye,”

Merak etmeyin niye buralarda olduğumu da anlatacağım size,

Ama kızmak yok,

İyice okumadan, anlamadan niye geldiğimi, içimdeki dürtüyü hissetmeden kızmak yok,

Corrida için geldim buralara, Yani boğa güreşi izlemek için, İçinizden geçeni tahmin edebiliyorum, “Boğa güreşi gibi kanlı, rezil, utanç verici bir şeyden nasıl zevk alır, izlemek için onca yol gidersin” diyorsunuz muhtemelen,

Ama size hiç katılmıyorum,

Düşündüklerinizin hepsi içinde de olsa Boğa Güreşi benim için çok önemli, kıymetli bir iştir,

Yanlış anlamayın, kendimi asla bir matadorun yerine koymadım, Bana göre değil matadorluk,

Arkana on binlerce taraftarı alıp, elinde boğayı kandırmaya yarayan kırmızı bir bezle, picadorların zaten delik deşik ettiği ve yorgunluktan ve kan kaybından ayakta duramaz hale getirdiği bir boğayı, son bir kılıç darbesiyle öldürmenin hiçbir güzelliği olduğunu düşünmüyorum,

Ben o arenada hep boğayı düşünürüm, Boğa olmayı,

Adaletsiz, vahşi, hiç de centilmence olmayan bir ölümdür boğanınki, Ama diyorum ya kendimi hep boğa yerine koyarım ve bir tercih yaparım,

MEZBAHA MI ARENA MI?

Mezbahada, kafama vurulan bir tokmakla kendimden geçtikten sonra boğazımın kesilmesini mi tercih ederim, yoksa her ne kadar adil olmaktan uzak olsa da, her ne kadar bire karşı 6 adam ve iki atla mücadele edenin kazanma şansı düşük olsa da mezbahadansa arenayı mı!

Elbette ki, arenayı, Siz olsanız öyle yapmaz mısınız? Karanlık bir mezbahanın beton zemininde ölüp, kanlarımı kanalizasyona akıtmalarındansa, bir arenada kahramanca savaşıp kanımın arenanın toprağına karışmasını tercih ederim,

Üstelik arenada az da olsa bir şansınız vardır, Matador ne kadar güçlü olursa olsun, yardımcıları ne kadar acımasız ve usta olursa olsun, arenadaki on binler her ne kadar matadordan yana görünürse görünsün boğanın da bir şansı vardır,

Zaten arenanın basamaklarını dolduran ve matadordan yana görünenlerin bir bölümü de içinden boğayı tutmaz mı?

Hele hele  kahramanca dövüşen, kendine ayrılan yirmi dakikalık ölüm kalım mücadelesi sırasında başını öne düşürmeyen, matadorun kılıcını saplaması için gereken o acıyı bir türlü vermeyen bir boğaya matador bile saygı duymaz mı?

Üstelik de önüne uzatılan muletanın bir gölge olduğunu anlayıp, arkasındaki asıl hedefin matadorun bedeni olduğunu gören bir boğaya karşı, isterse tribünlerde on binlerce taraftarı, en gaddar ve en yetenekli picador’lara sahip olsun bir matadorun ne şansı olabilir ki!

Muletanın her dalgalanışında içinden boynuzlarını savurarak geçen boğa duyduğu “Ole” seslerinin matadorun becerisine olduğu kadar, kendi savaşçılığına övgü olduğunu anlamaz mı zannediyorsunuz?

BELKİ BİR KULAK, BELKİ BİR KUYRUK

İşte ben buraya o boğaları alkışlamaya geldim, 20 dakika boyunca kendilerine karşı kurulan her komploya, bire karşı 6 kişiye verdikleri savaşa, sonunda öleceklerini bilmelerine rağmen asaletle verdikleri mücadeleye, kanlar içinde kalsalar bile boyun eğmemek için gösterdikleri çabaya, kalplerine saplanan kılıca rağmen ayakta durmalarına ve en sonunda ense köklerine saplanan bir bıçakla ölürken arenayı dolduran on binlere vakur ve öfke dolu bakışlarına saygımı göstermeye geldim, Kahramanca savaşan bir boğanın arenadan iki at tarafından çekilerek çıkarılırken, matador için orada olanlar tarafından bile saygıyla alkışlanmalarını görmek için,

Bir boğa güreşinden sonra matadora kalan nedir ki zaten,

Belki bir, belki iki kulak, Hadi çok iyiyse bir de kuyruk,

550 kiloluk bir bedenden ona kalan sadece bunlar olabilir,

Tabii bir de boğanın o renkli, işlemeli giysilere bulaşan ve asla çıkmayacak olan kanı,

O da yeterince cesur, boğaya yaklaşmaktan korkmayacak bir yüreğe sahip, cesur bir matadorsa, O kadar,

Boğa ise gelecek nesilleri kurtarır,

İyi savaştıysa, kahramansa onun çocukları da arenada kahramanca ölmek üzere yaşar,

Yok korkak bir boğaysa, çocukları mezbahaya gider,

Onun kanından geldikleri için,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Sevdiklerimize verilecek en iyi hediyenin zaman olduğunu anladığımız zaman

Erişilebilirlik Araçları