Köy çocukları Cumhuriyet’e minnet duymalı

PAZAR akşamı AKP İstanbul İl Başkanlığı’nın verdiği iftardaydım,

Allah biliyor ya, iftarlara asla katılmam,

Oruç tutmadığım için iftara gitmek “sahtekârca” bir tavır gibi gelir, Bu iftara da “Katılmayacağım” diye yanıt vermiştim,

Son dakikada bir dostum arayıp “Gelsene” dedi,

“Oruç tutmuyorum, Ne işim var iftarda” dedim,

Israr edince evde de yalnız olduğum için kalktım gittim,

Keşke gitmeseydim, “Gelmeyeceğim” dediğim için yerim yoktu, Neyse ki, bir yer bulup oturttular,

Her kesimden geniş bir katılım vardı,

Başbakan Erdoğan’ın konuşmasını dinledim, İyi konuşuyor, İkna edici, Müthiş bir hatip,

Bildik konulardan bahsetti, Seçim konuşmalarının bazı bölümlerini tekrarladı,

Ancak konuşmanın bir bölümüne çok fena “takıldım”,

Erdoğan, kendilerinden önceki zihniyeti anlatırken mealen şöyle dedi: “Bunlar kapıcı çocuğundan vali mi olur dediler, köylü çocuğundan hâkim mi olur dediler, işte oldurduk, Vali de oldular, hâkim de oldular, müsteşar da oldular, Gümbür gümbür oldular,”

İşte Başbakan’ın bu sözlerine katılmam, hak vermem asla mümkün değil!

Çünkü bu sözler Türkiye Cumhuriyeti’ne haksızlıktır,

En başta da kendisini ve yakın arkadaşlarını “inkâr” anlamına gelir,

Başbakan Erdoğan’ın söylediğinin tam aksine, bu ülke hep o “köylü, kapıcı, esnaf, gariban” çocuklarının üzerinde yükselmiştir,

Bu ülkeyi kuran Atatürk, bir memur çocuğudur, bir yetimdir, Onun en yakın arkadaşı Kürt kökenli bir köy çocuğudur, İnönü,

Adnan Menderes bir çiftçi çocuğudur,

Süleyman Demirel, “Çoban Sülü” lakabını ailesi Boğaz kıyısında bir yalıda oturduğu için almamıştır,

Turgut Özal da bir köy çocuğudur,

Bugün Türkiye’nin Başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan da, Rize’den göçüp gelmiş köy kökenli bir ailenin, kıyı kaptanı bir babanın evladıdır,

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de Kayserili, küçük esnaf bir ailenin çocuğudur,

Bugün Türkiye’nin en zengin, en varlıklı aileleri bile benzer kökenlerden gelip Cumhuriyet’in nimetleri sayesinde bugünkü konumlarına sahip olmuşlardır,

Ben bundan yıllar önce bütün bu isimleri yazmış ve “İşte beğenmediğiniz Cumhuriyet” demiştim,

Bugün de aynı şeyi tekrarlamak gerekir diye düşünüyorum,


Değişikliğe itirazlarım sürüyor

PROF, Burhan Kuzu ile karşılaştık,

Anayasa değişikliğiyle ilgili yazıma takılmış, “YÖK konusunda haklısın, Ama diğer konularda sana katılmıyorum, YÖK’ü bir dahaki sefere kaldırırız, Ama bu değişiklikler geçmezse, yani evet çıkmazsa bir daha elli sene kimse bu Anayasa’yı değiştiremez, cesaret edemez, O yüzden evet çıkmalı” dedi,

Güldüm,

“Merak etmeyin Burhan Hocam, hayır da çıksa evet de çıksa bu Anayasa yine değiştirilir, Değiştirilmek zorunda, Hayır çıkarsa niye değiştirilemesin, Değişir” dedim,

“Vallahi kimse cesaret edemez” dedi,

“Siz edersiniz en azından” dedim,

Güldü,

Ona da itirazlarımı sıraladım,

“HSYK’nın mevcut yapısının değişmesi gerektiği konusunda sizden daha ileri fikirlere sahibim, Ama yapılan değişikliğin HSYK’yı siyasi bir kurum olmaktan çıkarmayacağını düşünüyorum” dedim,

“Olur mu, ne alakası var!” diye itiraz etti,

Anlattım: “HSYK’nın bu dar yapısını beğenmiyorum, Genişlemesi doğru, Ama hâlâ bakan ve müsteşarı HSYK üyesi, Hâlâ aynı yetkilerle üyeler, Hâlâ müsteşar olmadan HSYK toplanamayacak, hâlâ gündemi bakan belirleyecek, Bu mu siyasetten çıkmak? AB’nin istediği dediğiniz bu mu?”

Hızımı alamayıp devam ettim: “Soruşturma yetkisi hâlâ Adalet Adalet Bakanlığı’nda, asıl tartışmalı yerlerde hiçbir değişiklik, hiçbir ilerleme yok, Bana uymadı bu,”

“Yapma, bu kadar da değil” dedi,

Anayasa Mahkemesi’yle ilgili yapılan değişikliklere itirazlarımı da anlattım:

“Anayasa Mahkemesi üyelerinin salt çoğunlukla seçilmesi de bana göre yanlış, Keşke nitelikli çoğunlukla seçilseydi, Olmayan uzlaşma kültürümüzün oluşmasını sağlar, Yüce Mahkeme’nin tartışılır olmasını engellerdi, Ayrıca bireysel başvuru hakkı nasıl kullanılacak emin değilim, Sanki yargılama sürecini uzatıp AİHM’ye başvuruları geciktirmek için yapılmış gibi, Artık Yargıtay’dan sonra 2 sene de Anayasa Mahkemesi kapısında bekleyecek vatandaş,”

“Yok o olmaz, Ön kurullar olacak, her başvuru değerlendirmeye alınmayacak, Almanya’da örnekleri var, 10 binde bir gibi bir şey çıkıyordu galiba tam hatırlamıyorum ama,,,” dedi,

Ben her yerde itirazlarımı anlatıyorum,

Belki bir dahaki değişiklikte faydası olur diye,


Kurumsal, bireysel

AVCILAR’da bir halt yendi,

CHP olayı araştırmadan suçu iktidara yükledi,

Sonra işin aslı anlaşıldı,

Haltı yiyen CHP’li Belediye Başkanı,

AKP olayı diline doladı, AKP’li belediye başkanı halt yiyince bireysel, CHP’li yiyince kurumsal, (Bakınız Rize Belediye Başkanı,)

CHP’li Belediye Başkanı diyor ki: “İl örgütü bunu yapmamı söyledi,”

İl Başkanı diyor ki: “Deli miyim ben, Bütün ilçelere gönderdiğim doküman, kampanya sloganları belli, Niye Avcılar’a böyle bir saçmalık göndereyim,”

CHP olayı soruşturuyor, Belediye Başkanı’na ceza verecekler belli ki!

Keşke önce soruştursalardı da komik olmasalardı,

Ama yine de bu durum basının ikiyüzlülüğünü ortadan kaldırmıyor,

Suç, adamına göre değişiyor,

Bazen bireysel, bazen kurumsal,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Haddini bilmeyenler, hadleri bildirildiğinde bozulmadığı zaman

Erişilebilirlik Araçları