TOPHANE saldırısı haberi gelince hiç düşünmeden manşete koydurdum, gecenin o saatinde ne kadar koyabiliyorsak,
Bence önemliydi, Ve ne yazık ki, dün bizim dışımızda hiçbir gazetenin bu olayın önemini anlamadığını gördüm,
Tophane’deki saldırı ilginç bir turnusol oldu,
Hani hep bahsettiğimiz "yaşam tarzlarımıza karşılıklı saygı"nın turnusolu,
Tophane bir süredir değişim içinde,
Dünyanın bütün büyük kentlerinde görülen bir değişim,
Şehrin merkezi, hani şu "down town" dedikleri yer önce çok popülerdir, Sonra eskir, Boşalır, Yoksulların, göçle gelenlerin yeri olur, Sonra gerçek değeri yeniden anlaşılır ve terk edenlerin torunları geri dönmeye başlar,
Ama değişen demografi buna izin vermek istemez, Olaylar çıkar, Bazen iş vandalizm boyutuna ulaşır, Ama bu değişim engellenemez,
Tophane’de yaşanan bu,
Benim gençliğimde Tophane’nin pek de iyi bir şanı yoktu,
Kötü alışkanlıkları olanların merkezi haline gelmişti,
Sonra göçle beraber farklı bir yapıya kavuştu, Sözünü ettiğim eski yapı ile göçle gelenler arasında paylaşıldı,
Ardından Galata ve Pera ile birlikte değeri ortaya çıktı, Özellikle sanatçıların, tasarımcıların, yabancıların ilgisini çekti, Bölgeye değer kazandıran unsurlar gelmeye başladı,
Tophane’ye bir şekilde gelip yerleşmiş olanlar buna tepki gösteriyor,
Benim tepki gösterenlere diyecek tek kelimem yok,
Temsilcilerini televizyonlarda izleyince yaptıklarını kendi kültürleri içinde normal karşılıyorum,
Ama Türkiye’yi yönetenlerin, bu şehri yönetenlerin ciddi bir sorunu olduğunu görüyorum,
Tophane’de olanlar "geliyorum" demiş,
Ve gelmiş,
Hiçbir önlem alınmamış,
Saldırı ilk değil ama ilk "büyük" saldırı,
Ne bir önlem ne başka bir şey,
Daha vahimi, İstanbul Emniyeti’nin yaptığı açıklama: "Ama onlar da sokağa taşmışlar, Orada içki içmişler,"
Yapmayın yaa!
Ne büyük suç,
Sorun olan Tophane’de saldıranlar değil, Onlardan her yerde çıkar,
Ama sorun bu kafa,
"Ama onlar da sokağa taşmışlar, ellerinde içki bardaklarıyla" kafası,
Sokağa elde içki bardağıyla taşmak suçsa buna polis bakar, belediye bakar, Varsa suç, vardır cezası keser,
Mahalleli suça ceza kesmez,
Keser ve bu emniyet tarafından basit gösterilmeye çalışılırsa, o zaman herkes kendi kafasına uymayana ceza kesmeye başlar,
Bunun nereye varacağını tahmin etmek içinse kâhin olmaya gerek yok,
Not: Allah göstermesin, bunun tam tersi bir olay yaşansaydı neler denirdi merak ediyorum,
Güldüm vallahi
TOPHANE’de saldırıya uğrayanlardan birinin olayla ilgili yaptığı yorum beni çok güldürdü,
Katıldığı galeri açılışı sırasında tartaklanan bir "entelektüelimiz" şöyle demiş:
"Vallahi hiç anlamadım, niye böyle yaptılar, Halbuki ben ‘Yetmez ama evet’çiydim,"
O zaman o vatandaşa tavsiyem, boynuna "Yetmez ama evetçiyim" yaftası asması,
Belki o zaman sergi açılışlarına daha rahat katılır,
Bağımsız yargının atadığı kayyum
SAADET Partisi’nin başına gelen tam bir rezalet, Türkiye’de siyasetin ve siyasetçilerin ne olduğunu gösteren mükemmel bir örnek,
Saadet Partisi’nin fikirlerine zerre katılmam,
Ama son dönemde gösterdiği değişimi ve gelişmeyi beğenerek izledim,
Türk siyasetindeki en düzgün adamlardan biri partinin başında ve partiyi bir yerlere götürmeye çalışıyor,
Temiz, parlak bir görüntü veriyor,
Ama "sağlık nedenleriyle" hapse girmekten Cumhurbaşkanı tarafından kurtarılan, partinin parasını cebe atmaktan sabıkalı, ayakta duramayacak hale gelmiş bir eski siyasetçi hâlâ o partiyi elinde tutmaya çalışıyor,
İnanılmaz bir hırs, akıl almaz bir ihtirasla,
Önce partinin kongresini sabote ediyor,
Sonra da kendi sabotajını delil göstererek yargıya gidiyor,
Peki "tarafsız ve bağımsız" yargı ne yapıyor,
Partinin yönetimini seçilen genel başkandan alıyor, kayyuma veriyor,
Hadi bu olur diyelim,
Peki kayyum diye atanan kim?
O inanılmaz hırslı, inanılmaz ihtiraslı, parti parasını cebe atmaktan hükümlü siyasetçinin "yakınları",
Vallahi bravo,
Türk siyasetiyle ilgili umutlarım her gün biraz daha yeşeriyor,
