Bir resepsiyondan izlenimler

BU sene Cumhurbaşkanı Gül’ün 29 Ekim resepsiyonuna gitme niyetim yoktu aslına bakarsanız, Kızımla havai fişek gösterisini izlemek daha cazip bir fikir gibi görünüyordu,

Ama resepsiyon sayısı ikiden bire düşüp de gerilimin dozu tırmanınca gazetecilik damarım "Gitmelisin" dedi, gittim,

Cumhurbaşkanlığı resepsiyon salonuna girerken yeni "dekorasyon" dikkatimi çekti,

Eski, neredeyse köhne giriş yenilenmiş, aslına pek de zarar verilmeden, çok hoş bej mermerlerle kaplanmış ve çok şık bir merdiven yapılmıştı,

Tavanlar yenilenmiş, tavana sade ama rahatsız edici olmayan freskler yapılmış,

Ana salon da tamamen yenilenmiş, biraz büyütülmüş, şık avizelerle donatılmıştı,

Gayet hoşuma gitti,

El sıkma faslı öncesi büyük bir uyanıklıkla kabul salonuna açılacak olan kapının önüne gittim, Böylelikle kapı açılır açılmaz içeriye ilk giren olacak, uzun ve sıkıcı bir kuyruğa takılmayacaktım,

Kapının önünde beklerken Başbakan ve bakanlarla sohbet etme imkânım da oldu,

Sonra kapı açıldı, İlk olarak Tayyip Bey girdi, Beklendiği üzere Emine Hanım yoktu, Ama kızı Sümeyye Erdoğan’la geleceği umulan Başbakan’ın yanında kızı da yoktu,

Yalnız gelmişti,

Başbakan’ın ardından TBMM Başkanı Şahin, Devlet Bakanı Cemil Çiçek, onların ardından da ben girdim "tokalaşma merasimine",

İçeride alkollü alkolsüz her türlü içki servisi yapılıyordu,

Kanepeler, küçük börekler, mini içli köfteler tabaklarla dolaştırılıyordu,

Ben kendi adıma en çok zeytinyağlı yaprak sarmasını beğendim, Aşçıya da tebriklerimi ilettim,

ERDOĞAN TEKE TEK’İ İZLEMİŞ

Sonra bir ara Başbakan Erdoğan’la sohbet ettik,

Bir gece önce Ertuğrul Özkök’ün konuk olduğu Teke Tek’i izlemişti, "Ben sizi kavgalı sanıyordum, Pek bir neşeliydiniz" diye takıldı, Oldukça neşeliydi, Resepsiyonun boykot edilmesine takılmıştı biraz,

Bu arada Başbakanlığın çekilir bir iş olmadığını bir kez daha gördüm,

Başbakan’la yan yana olduğumuz 10 dakika boyunca belki yüz kişi gelip bir şeyler anlattı, Herkesin bir derdi ya da söylemek istediği bir şey, tanıştırmak istediği bir kişi vardı,

"Ben kaçayım, Bu kadar dert dinlemek bana göre değil" dedim,

1 saat kadar sonra tokalaşma merasimi bitince Abdullah Gül, konuklar arasında dolaşmaya başladı,

BAHÇELİ NEŞELİYDİ

Sonra Devlet Bahçeli geldi, Protestoculara katılmamış, bence iyi de yapmıştı, Gülerek yanımıza geldi, "Dün Teke Tek’i izledim, Çok eğlenceliydi, Başka yönlerinizi de görmüş olduk" dedi, Hayli neşeli bir hali vardı,

Size bir şey söyleyeyim, siyasetteki gerilim salona pek yansımamıştı, Herkes neşeli ve keyifliydi, Bir ara askerlerin kendi aralarında yaptığı resepsiyon bitince Çankaya’ya gelecekleri dedikodusu dolaştı ortalıkta, Ama dedikodu gerçeğe dönüşmedi,

YIKIP YAPSAK DAHA İYİYDİ

Gül, bizim yanımıza geldiğinde, "Fatih Bey salonun yeni halini beğendiniz mi?" diye sordu,

"Eskisinden çok daha iyi ama bence yakıp yenisini yapmak daha iyi olrdu, Sonuçta bu binanın tarihi bir tarafı yok" dedim,

"Haklısınız, üstelik öylesi daha ucuza mal olurdu ama biliyorsunuz kızıyorlar, Biz de hassasiyetleri dikkate alıyoruz" dedi,

Hayrünnisa Gül de dekorasyonla bizzat ilgilenmişti, Onu anlatıp, dekorasyonu ve restorasyonu yapan mimarları tanıştırdı,

Gül’e, davete yapılan protestoyu sorduk,

"Herkes burada, keşke olmayanlar da gelseydi" dedi, Üzgündü, Daha doğrusu buruktu,

Bunca yıldır Çankaya’daki resepsiyonlara giderim, Bu yıl tören sayısı teke indirilmişti ama açık söylüyorum, ortada çok garip bir durum yoktu, Beklendiği gibi bir türbanlı kadınlar kalabalığıyla karşılaşmadık, Bazı milletvekilleri başları örtülü eşleriyle gelmişlerdi ama sayıları çok değildi, Toplumun her kesiminden, azılı AKP muhaliflerinden bile geniş bir katılım vardı,

Belli ki, Cumhuriyet’e olan saygı ve sevgi, AKP’ye olan karşıtlığın ötesinde bir güce sahipti,

Bunu görmekten memnun oldum,

Altan Öymen’i ve hatta Ahmet Tan’ı da bu kapsamda değerlendirebilirim,

PROTESTOCULARA

Askerler ve CHP’liler, Çankaya’daki resepsiyona katılmadılar, Gelmediler,

Bence hata ettiler,

Sonuç olarak orada 87 yıllık bir gelenek, Cumhuriyet’in kuruluş yıldönümü kutlanıyordu, Kutlu Doğum Haftası veya Cumhurbaşkanı’nın yaş günü değil,

Geleneğe saygıdan gelmek gerekirdi en azından,

AKP’ye veya Cumhurbaşkanı’na karşıysanız bile gelmek gerekirdi,

En azından, "Bu Cumhuriyet sizin olduğu kadar bizim de" demek için bile gelmeliydiler,

Ama ne yazık ki bunu bile düşünemediler,

Kılıçdaroğlu, "Türbana takılmayacağız" dediği halde gelmedi,

Gelse müthiş bir şov yapmış olurdu,

CHP’li milletvekilleri de öyle, Gelselerdi CHP’nin kendi içinde demokratik olduğu mesajını verebilirlerdi,

En azından tanıdığım, bildiğim Umut Oran gelebilirdi,

Protestolara asla karşı olmadım,

Ama yerli yersizine karşı oldum,

Ve bazen bu gibi protestolar iyi sonuç vermeyebilir,

Bir gün yokluğunuz anlaşılmaz hale gelirse, protestonun da anlamı kalmaz,


Basın Konseyi, Ekşi’yi kınar mı?

CUMHURBAŞKANI’nın 29 Ekim resepsiyonunda en çok konuşulan konu, Erdoğan’ın Oktay Ekşi’ye olan öfkesiydi,

"Oktay Ekşi’nin yazdıklarını okudunuz mu?" diye sordu Erdoğan,

İşin vahimi, hemen hemen kimse okumamıştı Ekşi’yi,

Yazılanın ne olduğunu Başbakan anlattı,

"Bunlar analarını bile satarlar" diye tamamlamış AKP’ye yönelik eleştirisini Ekşi,

Biraz ağır olmuş doğrusu, Bu laf Türkiye’de ve hatta pek çok yerde kavga ve hatta cinayet sebebidir,

Başbakan, "Ben bunu söyleyenle savaşırım" diyerek öfkesini dile getirdi,

Herkes bir gerildi Oktay Ekşi adına,

Bense içimden, "Oktay Ekşi kantarın topunu kaçırmış, Bunu başkası yazsa Basın Konseyi mutlaka kınardı, Acaba Oktay Ekşi’nin Basın Konseyi, Oktay Ekşi’yi kınayacak mı?" diye geçirdim,

Hürriyet’te köşe yazarlarını denetleyen bir "Sansür Kurulu" olduğu biliniyor,

Gecenin geyiği, "Oktay Ekşi’yi sansürcüler bile okumadığı için kaçmış bu cümle" oldu,

Oktay Bey dün özür diledi ama yetmedi,

Ve dün akşam saatlerinde Ekşi, ben doğmadan önce başladığı "Hürriyet başyazarlığını" bırakmak zorunda kaldı,

Oktay Bey’i pek ender olarak okurdum, Ama yine de üzüldüm,

Böyle bitmemeliydi,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
İyi biten her şeyin iyi olduğunu zannetmediğimiz zaman

Erişilebilirlik Araçları