Louis Vuitton’a Atatürk etkisi

DÜNYANIN en önemli "lüks markalarını" bünyesinde barındıran Louis Vuitton’un CEO’su Yves Carcelle dün İstanbul’daydı,

Hem yeni mağazalarının açılışı için gelmiş, hem de mevcutları görüp denetlemeye,

Bir grup gazeteciyi de öğle yemeğine davet etmişler,

Hemen hemen hepsi kadın gazeteciler, Hemen hemen değil, hepsi,

Gittim, Kadın meslektaşlarımızın arasında tek başıma, Vallahi biraz tedirgin oldum, Dayanamadım sordum, "Benden başka erkek davetli yok mu?" diye,

Bir de Özkök varmış ama yurtdışında olduğu için gelememiş,

Epey sohbet edildi,

Detayları ekonomi sayfalarında, moda yazarlarının köşelerinde göreceksiniz, Zaten Habertürk’e özel bir de röportaj verdi Carcelle,

Benim anlatacağım başka bir şey,

Yves Carcelle’in anlattığı ilginç bir olay,

Biliyor musunuz, Louis Vuitton’un Asya’ya, özellikle de Çin’e ve Türkiye’ye açılmasındaki en önemli etkenin Atatürk’ün olduğunu?

"Ne alakası var" diyeceksiniz,

Demeyin anlatayım,

1980’lerin ilk yıllarında Carcelle’in yakın arkadaşı olan bir yazar-siyasetçi, Çin’e ziyarete gittiği sırada Çin Devlet Başkanı Deng Xiaoping ile buluşmuş,

Yemek sırasında Deng Xiaoping, Fransız profesöre Atatürk’ü anlatmaya başlamış,

Çinli lider, "Türklerin devrimini gerçekleştiren Atatürk’ün hayran olunacak bir hayat öyküsü ve başarısı var, Onun kendi yazdıklarını ve hakkında yazılan her şeyi okudum, Mucizevi bir adam, Türkiye’yi dönüştüren bir dâhi, Ben de onun izinden gidip Çin’i dönüştürmek istiyorum, Mesela, Atatürk Arap alfabesini kaldırıp Latin alfabesine geçerek büyük bir dönüşüm yaratmış, Ben de aynısını Çin’de yapmak istiyorum, Çin’i modern, dünyaya açık ve bağlantılı bir ülke haline getirmek istiyorum" deyip Fransız profesörün fikirlerini sormuş,

Fransız yazar da dönüşte bu konuşmayı Yves Carcelle’e anlatmış,

Louis Vuitton’un Çin’de yatırım yapma ve Türkiye’de mağaza açma fikri de bundan sonra oluşmuş,

Carcelle, "Xiaoping’in Atatürk’ü örnek aldığını öğrenmeseydik, asla Çin’e gitmezdik, Ama Çin’in dönüşüm yapacağını, Atatürk’ü örnek almalarıyla öğrendik, İlk mağazamızı açtığımız günden bu yana her yıl yüzde 40 büyüdüğümüz bir pazar oldu Çin ve bunu Atatürk’e borçluyuz" dedi,

Bunu niye mi anlattım?

Atatürk’ün dünya için ne anlam ifade ettiğini herkes görsün diye,

Hani bir grup "serseri" var ya, "Biz 10 Kasım’da herkes dururken yürümeye devam ettik" diye yazıyorlar sağda solda, iyi halt yemişler gibi,

Kimi hazmedemediklerini görsünler diye,


İlkokulda türban, eğitim birliği bırakmaz

PROF, Burhan Kuzu bugün bir düzeltme yaptı, "İlkokulda türban konusu Anayasa ile ele alınacak konu değildir" diye ama perşembenin gelişi çarşambadan bellidir,

Hele hele "Ömer" demeye hazırlananı ağzını büzüşünden anlamak bizim işimiz,

Türban ya da başörtüsü, adı ne olursa olsun ilköğretim için de gündeme gelecek,

Üniversite için niye geldiyse aynı nedenle,

Baş niye örtülüyor? İnanç gereği,

İnanç, baş örtmeyi ne zaman emrediyor? Kız çocuklar ergenliğe girince,

Yani 11-12 yaşında, Bilemedin 13,

İnanç gereği örtülüyorsa bunun ilki, ortası, lisesi, üniversitesi mi olur?

Belli ki, ilkokulda da isteyecekler,

Bunun sonucu ne olur biliyor musunuz?

Ben size söyleyeyim,

Tevhidi tedrisat ortadan kalkar,

Mecburen ikili eğitime geçilir,

"Din ağırlıklı eğitim veren okullar" ve "Laik eğitim veren okullar" diye bir bölünmeye gidilir,

Tabii bu da sorunu tam olarak çözmez,

Çünkü Türkiye’nin batısında, büyük metropollerde bu sistem belki işler ama küçük yerlerde ve özellikle de Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da laik eğitim veren okullar kalmaz,

Çünkü aileler üzerinde ister istemez bir "sorgulama" başlar,

Pek çok aile mecburen, kendini rahat veya dışlanmamış hissetmek için çocuklarını din ağırlıklı eğitim veren okullara yollamak zorunda kalır,

İlköğretimde başı örtülülüğe onay çıkarsa olacağı budur,

Başka bir şey değil,


Yeterince Müslüman

DİYANET İşleri’nin 8 yıldır görev yapan ve bence başarılı olan başkanı Ali Bardakoğlu görevden alındı,

Aslına bakarsanız 8 yıl az uz bir zaman değil,

Görevden alınmasında da bu açıdan bir şey yok, Normal ama bilirsiniz ki, bazen algı gerçeğin önüne geçer,

Burada da öyle oldu,

Bardakoğlu’nun hükümete yeterince yakın olmadığı için görevden alındığını düşünenlerin sayısı hayli fazla,

Son dönemdeki söylemlerinin, ki bunlardan en etkilisini bize verdiği röportajda söylemiş ve türbanın siyasilerce çözülmesi gereken bir sorun olduğunu anlatmıştı, iktidar partisi tarafından beğenilmediği biliniyordu,

Daha doğrusu saklanmıyordu,

Bence bunda da bir şey yok,

İktidarlar bütün bürokratları değiştiriyor, sesimiz çıkmıyor, çıkamıyor da, Diyanet İşleri Başkanı değişince mi "Vay" diyeceğiz?

Ancak dediğim gibi algı çok önemli ve Almanya’nın en oturaklı gazetesi Die Welt, Bardakoğlu’nun görevden alınmasını "Yeterince Müslüman değildi" diye yorumluyor,

Diyanet İşleri Başkanı’nın "yeterince Müslüman bulunmadığı" bir ülkede Müslümanlık tarifinin ne olduğunu doğrusu merak eder oldum,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
“Benim küfürbazım iyidir” demediğimiz zaman

Erişilebilirlik Araçları