Herkesin doğrusu kendine

WIKILEAKS’in yayınladığı belgeler "yandaş" diye tanımlanan medyanın "gazetecilikte" bir kez daha sınıfta kaldığını gösterdi,

Ben başından beri ABD Dışişleri’nin bu belgelerini "dedikodu" düzeyinde gördüğümü söyledim,

Büyükelçilikler kulaktan dolma, belgesiz, dayanaksız bilgilerle raporlar hazırlamışlar,

Hepimizin bildiği, duyduğu şeyler,

Zaten Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de "Duyduğumuz şeyler" diyor,

Ortada ciddi bir belge, ciddi bir araştırma sonucu bulunmuş bir şey yok,

Yerel kaynakların dedikoduları toparlanıp rapor edilmiş, Şimdi de ortaya dökülüyor,

Yandaş medyanın bakışı ise ilginç,

Ortaya dökülen belgeleri iki sınıfa ayırmışlar,

İktidarın lehine olanlar,

İktidarın aleyhine olanlar,

Ve yayınlarını buna göre yapıyorlar,

Mesela, İsrail’in Türkiye’de darbe istediği yolundaki bilgileri hiç tartışmadan "doğru" kabul ediyorlar ama Başbakan Erdoğan veya AKP hakkında yazılanları yalan olarak sınıflandırıyorlar,

Buna gazetecilik denmez,

Adınızın önünde hangi tanım olursa olsun,


Biz bu işlere bakmıyoruz

ÖNCEKİ akşam Ajans Habertürk Genel Müdürü Ramazan Kurnaz aradı,

"Muhabir arkadaşlarımız, İsmailağa Cemaati’ne yakın birilerinden bir telefon almışlar, Buluşmuşlar, Bir bilgisayarla getirdikleri görüntüler varmış, Görüntüler, Cübbeli Ahmet Hoca’nın iki farklı zamanda kaydedilmiş ilişki görüntüleriymiş, Bu görüntüleri pazarlıyorlarmış, 50 bin dolar da para istiyorlarmış" dedi,

"Siz ne yaptınız?" diye sordum,

"Ben ilgilenmediğimizi söyledim ama yine bir size sorayım dedim" yanıtını verdi,

İşte Habertürk bu,

İlkelerimiz hepimizin içine sinmiş, Hem de kısa sürede,

Biz kimsenin özel hayatına girmeyiz,

Kimsenin kendi içindeki hesaplaşmalara alet olmayız,

Çirkin görüntülerden medet ummayız,

Bizi ilgilendirmez,

Değil para vermek, bu görüntüleri gelip kapımıza bıraksalar yayınlamayız,

Bir yolsuzluk, bir hırsızlık belgesi varsa, getirin sonuna kadar gidelim,

Ama bu işlerde biz yokuz,

Bilesiniz,

Eskiden derin devleti böyle işler yapmakla suçlayanların, şimdi kendi iç hesaplaşmaları için aynı şeyleri yapıyor olmaları da ayrı bir mevzu ama değinmeye değmez,


Sıfır sorun bitti

BİRKAÇ gün öncesine kadar, "Gittiğim yerlerde artık bana ‘Mister Zero problem’ diyorlar" diyen ve "Sıfır sorun" adlı ütopik politikayı Türkiye’nin dış politikası haline getirme çabası içinde olan Dışişleri Bakanımız Davutoğlu, Wikileaks’in yayınladığı belgelerden sonra mıdır bilinmez dün ani bir dönüşle "Sıfır sorun mümkün değil" demiş,

Bu durumda Wikileaks belgelerinin en azından Ahmet Davutoğlu’na bir şeyler öğretmeye yaradığını söyleyebiliriz,

Bu andan itibaren ben de Dışişleri Bakanı’mıza artık daha fazla güveniyorum,


Bekri Mustafa

SON günlerde en çok güldüğüm konulardan biri, Libya Lideri Albay Muammer Kaddafi’nin kendi adına bir "Barış Ödülü" veriyor olması,

"Muammer Kaddafi Barış Ödülü,"

Çok güldüm; çünkü bana bir fıkrayı hatırlattı,

Belki bilirsiniz ama ben yine de anlatayım:

Köyün birinde imam ölmüş, Cenaze namazını kaldıracak adam yok,

O sırada köye Bekri Mustafa’nın yolu düşmüş,

Sakallı, kelli felli Bekri Mustafa’yı gören ahali, "Bizim imam Hakk’ın rahmetine kavuştu, Namazını kıldıracak imam yok, Sen oturaklı bir adama benziyorsun, Bize imamlık yap da cenazeyi kaldıralım" demişler,

Bekri Mustafa şaşırmış, "Yahu benim adım Bekri Mustafa" demiş ama köylü oralı olmamış, "Adından bize ne, Sen şu cenazeyi kaldır yeter" demişler,

Bunun üzerine Bekri Mustafa, namazı kıldırmış, Tam cenazeyi musalladan alacakları sırada mevtanın kulağına eğilmiş bir şeyler fısıldamış,

Cenazeden sonra Bekri’yi köy kahvesine davet etmişler, Çaylar içilirken biri sormuş: "Her şeyi anladık da, mevtanın kulağına eğilip bir şey söyledin, O neydi, daha önce hiç görmedik?"

Bekri Mustafa gülmüş,

"Mevtaya ‘Öbür tarafa gittiğinde dünyada durum ne’ diye sorarlarsa, cenaze namazımı Bekri Mustafa kıldırdı de de dünyanın ne halde olduğunu anlasınlar dedim" demiş,

"Kaddafi Barış Ödülü" de bence o hesap,


Bilerek mi yakalanıyor

GEÇENLERDE Cem Uzan’ın arkadaşlarından biriyle sohbet ediyorduk,

İlginç bir şey söyledi,

Cem Uzan’ın basına da yansıyan aşk hayatıyla ilgili olarak yakın dostları birkaç kez "Dikkatli ol!" diye uyarmışlar,

Ancak Cem Uzan bu uyarıları fazla ciddiye almamış,

Son olarak da Derin Mermerci ile yakalanınca iyice şaşırmışlar,

Çünkü bayram tatilinde, binlerce Türk vatandaşının gittiği Paris’te, Paris’e giden her Türk’ün kesin olarak uğradığı L’Avenue’de Derin Mermerci ile samimi pozlar vermesinin "göstere göstere yakalanmak" olduğunu düşünüyorlar,

Cem Uzan’ın bunu bilerek yaptığını, bu yolla Türkiye’de gündemde kalmak istediğini düşünüyorlar,

"Türkiye’yi çok özlüyor, Burada unutulmak istemiyor, O yüzden de bunu magazin basını vasıtasıyla sağlamak istiyor" diyorlar,

Bana da mantıksız gelmedi,

Ne kadar paran olursa olsun "sürgün"de yaşamak çok da hoş değil,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Yanlarında ruh hastalarını dolaştıranlar, ruh hastalığının da bulaşıcı olduğunu anladıkları zaman

Erişilebilirlik Araçları