ABD’ye bilgi veren gazeteciler

ŞİMDİ herkes Wikileaks’te çıkması beklenen, "ABD’li elçilik görevlilerine konuşan gazeteciler listesini" bekliyor merakla,

Merak etmeyin, ben size söyleyeyim,

Adına biraz aşina olduğunuz gazetecilerin hemen hepsi Amerikan Elçiliği’nden birileriyle hasbıhal etmiştir,

Mesela, önemli gazetelerin Ankara temsilcilerinin hemen hepsi,

Önemli gazetelerin genel yayın yönetmenlerinin hepsi,

Büyükelçiler konuşmak isterse gazeteciler onlarla buluşur,

Burada önemli olan buluşmak, konuşmak değil, "Ne konuştuğun ve nasıl konuştuğundur",

Mesela, birkaç hafta önce Fransa’nın Ankara Büyükelçisi, Habertürk’e geldi,

İlişkilerin son durumunu anlattı, İki ülke arasında yaşanan sorunları anlattı, Çözüm için yapılan çalışmaları anlattı,

Epey bir anlattı, Türkiye’nin Avrupa Birliği perspektifinden uzaklaşır gibi olduğunu söyleyip bana, "Sizce eksen kayması var mı?" diye sorunca benim yanıtım net oldu: "Türkiye birileriyle ilişki kurmak zorunda, Yalnız yaşayacak halimiz yok, Siz kapıyı kapayınca, Sarkozy ve Merkel politikaları etkin olunca Türkiye de başka yöne doğru dönmek zorunda kaldı, Kabahati hükümette arayacağınıza kendi ülkelerinizde arayın,"

"Biz o politikayı artık bıraktık, Sarkozy çok değişti, Yakında Ankara’ya gelmesini planlıyoruz, Almanya için aynı şeyi söyleyemem ama Fransa artık o politikada değil" dedi,

Son görüştüğüm Amerikan Elçisi ise Ross Wilson’dı,

Sabah’ın yayın yönetmeni olduğum sırada ziyarete gelmişti,

Onunla epey sohbet ettik, Doğan Satmış’la beraber,

O anlattı, biz dinledik, Gittiğinde Doğan Satmış’a, "Amma boşboğaz büyükelçi, Hayatımda böylesini görmedim, Söyledikleri ‘off the record’ olmasa herhalde büyükelçilik hayatı biterdi" dedim, Irak meselesinde hükümete ağır eleştiriler yöneltmişti çünkü,

Onlar anlatır, biz dinleriz, Arada soru sorarız veya yol açıcı yorum yaparız,

Fazlası, gazeteciye "haramdır",

Sınırı aşmamak gerekir, Haber kaynağı ile aramızda bir cam duvar vardır aşmamamız gereken, Aştık mı cam kırılır, üst baş yırtılır, kesilir,

Haa, ne zaman bu iş "gazeteci-haber kaynağı" görüşmesi olmaktan çıkar?

Onu söyleyeyim,

Eğer bu görüşmeler bir "rutin" içinde yapılıyorsa,

Gazeteci bilgi almaktan çok veriyor, dinlemekten çok konuşuyorsa,

Asla yazamayacağı şeyleri anlatıyorsa,

Bu görüşmeleri gizli tutuyor, kimseyle paylaşmıyorsa,

O zaman gazetecilik değil "haber elemanlığı" veya muhabirlik değil "muhbirlik" yapıyor demektir,


Bunun adı yönetmekse

BİR kasım akaryakıt ürününe zam yapıldı yine,

İş kolay, Bütçede sıkıntı mı var?

Yap benzine, sigaraya, alkole zammı rahatla,

Halbuki bu kafayla bütçe toparlanmaz, benzini 10 lira yapsan ne fayda,

Kafadan kastım ne mi?

Benim işe gelip gittiğim yolun yanında bir yamaç var,

Geçen sene oraya birkaç metre eninde, birkaç yüz metre uzunluğunda ve beş-altı metre yüksekliğinde müthiş bir duvar yaptılar,

Yapımı aylar sürdü, Taş geldi, çimento geldi, demir geldi, kamyonlar harıl harıl taşıdı, işçiler harıl harıl çalıştı,

Ortaya muhteşem bir duvar çıktı,

Vallahi tam hatırlamıyorum ama bir de tabela vardı, "Keşif bedeli" yazan, Milyonlu bir şeydi,

Aradan beş veya altı ay geçti, aynı yere iş makineleri geldi,

O duvarı iki gün içinde yerle bir ettiler, Aynı yerde tünel ve üstgeçit yapmaya başladılar,

Ne bir planlama, ne bir öngörü,

6 ay içinde yıkılacak duvara milyonlarca lira harca,

Daha önce de yolu asfaltlamışlar, sonra kazıp boru döşeyerek yeniden asfaltlamışlardı,

Bu sadece benim yolumun üzerindeki örnek,

Ve bu sadece yollarla ilgili örnek,

Her yerde aynı plansızlık, programsızlık, sallapatilik,

Bunun tek adı var; savurganlık,

Sonra "bütçede sıkıntı" var,

Yap benzine zammı,

Buna da "yönetmek" de,

Varsa böyle yöneticilik işi ben de talibim,


Mustafa Pekin’in gözleri

BİRKAÇ gün önce Galatasaray’la ilgili hayli sert yazdım,

Kantarın topunu biraz kaçırdığımı biliyorum ama "zarafet" anlayana söker,

Gerçi anlamayan o yazıdan da anlamıyor,

Adnan Polat ve şürekası istifa etmemeye ve Galatasaray’ı 1 yıl 3 ay daha "batırmaya" devam etmeye niyetli görünüyorlar,

Camia buna ne kadar izin verecek bilmiyorum,

"Anane" diyerek, "terbiye" diyerek kenarda durmak Galatasaray’ı bitiriyor,

Bence Galatasaraylılar Derneği’nin, "Yahu biz lokanta değiliz" diyerek harekete geçmesi lazım,

Yazının devamı için tıklayınız

 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Hatayı saklamanın değil bedelini ödemenin adamlık olduğunu anladığımız zaman

Erişilebilirlik Araçları