Demek ki yoksulluk hep olacak!

KILIÇDAROĞLU’nun kurultayda yaptığı konuşmada “seçim beyannamesi” gibi algılanan ekonomik hedefleri, tartışma yarattı,

“Bunları yapabilir” diyen de var “Yapamaz” diyen de, Seçim vaatlerinin tamamını yapanı ben daha görmedim,

Ama en azından, “Kardeşim sadece eleştiriyorsun, alternatif sunmuyorsun” diyenlere yanıt verdi, Gerçi yanıtı beğenmediler ama bir yanıt aldılar,

Şimdi “olabilirliğini” tartışıyorlar,

Gördüğüm bir başka şeyi not etmeden geçemeyeceğim,

Kılıçdaroğlu’nun saydığı ekonomik vaatlerden “biri”, iktidarda ciddi rahatsızlık yaratmışa benziyor, Çünkü diğerlerine değil, o vaade yanıt verdiler,

Kılıçdaroğlu’nun “aile sigortası” dediği sisteme,

Bence çok medeni, Yeşil kart garabetini de, onur kırıcı bir hal almaya başlayan gıda, giyecek, yakacak yardımlarını da ortadan kaldırıp “doğru” bir sosyal devlet modeli yaratacak bir öneri,

Kılıçdaroğlu her aileden en az bir kişiyi sigortalı hale getirip maaş bağlamayı ve bu yolla hem aileye gelir temin etmeyi hem de sosyal güvenlik şemsiyesi altına sokmayı vaat ediyor,

Bunu Marka Konferansı’nda katıldığı “Teke Tek”te de söyledi,

Ben de haliyle sordum, “İyi hoş da bunun finansmanı nasıl olacak?” diye,

O da şöyle bir yanıt verdi:

“Bugün 10 kadar ayrı yerden kömür, gıda, yakacak, giyecek yardımları yapılıyor, Bunun devlete bir maliyeti yok mu? Yeşil kartın bir maliyeti yok mu? Biz bunların hepsini tek bir yerde toplayıp gerekli finansmanı sağlayacağız, O para bugün de harcanıyor ama onur kırıcı bir şekilde harcanıyor, Biz yardım değil maaş vereceğiz, Alsınlar parayı, istedikleri gibi harcasınlar, İnsanlara kendini kötü hissettirmeden, Üstelik de bu yardımları siyasi bir talebe bağlamadan, Bize oy vermeyene yardım yok demeden,”

Doğrusu ben makul buldum,

Sonuç olarak yine de “yoksulluğu ortadan kaldırmaktan” bahseden yok,

İktidarı da, muhalefeti de “yoksula yardımdan” bahsediyor,

Bu da bana dokunuyor!


Teşekküler Toyota

“Benim babam Toyota gibi adam” reklamıyla ilgili bana ulaşan tepkileri yazdığım günün ertesi, Toyota’nın Genel Müdürü, sevgili dostum Ali Haydar Bozkurt ziyaretime geldi,

Ben karşılaştığım olayı kendisine anlattım, Babasız çocukların annesinin bana söylediklerini, Gözlerim dolarak, hatta yanaklarımdan aşağı birkaç damla yaş yuvarlanarak, (Bu yaşlarda giderek daha da duygusal oluyoruz galiba, bilmiyorum,)

“Haklısın” dedi, “Biz de reklam filmini değiştirme kararı aldık, Aslında Amerika’da çok kullanılan ‘Toyota gibi adam’ lafından yola çıkıp bu filmi çekmiştik, Ama burada bazı yanlış anlamalar oldu, Şimdi biz de bunu farklı bir şekilde anlatmaya çalışacağız, Ajansımız bunun üzerinde çalışmaya başladı bile,”

Toyota’nın değişen reklam filmini hafta sonunda izleme fırsatı buldum,

Çok daha iyi, çok daha sıcak ve çok daha sorunsuz olmuş,

Bu duyarlılık için, yazıma gösterdikleri insanlık dolu tepki için Toyota’ya da, Ali Haydar Bozkurt’a da babasız çocuklar adına, kendi adıma teşekkür ediyorum,


Tarihin tanıkları

Dün Maraş olaylarıyla ilgili bir yazı dizisi başlattık,

Tarihi unutmamak, acılardan ders almanın önemine inandığımız için,

Bu toplumun değerleriyle, dengeleriyle oynamanın nelere mal olduğunu hatırlatmak için,

Yazı dizisini hazırlarken, çok eski bir dost aklıma geldi,

Taner Kutlay,

Maraş olayları veya Maraş katliamından sonra kente ilk giren gazeteci,

Taner Kutlay’la Cumhuriyet Gazetesi’nde birlikte çalıştık, Aynı odayı paylaşıyorduk,

O zaman anlatmıştı bana Maraş katliamında gördüklerini,

Kente girdiği zaman karşılaştığı manzarayı,

Yollarda, yol kenarlarındaki kanallarda cansız bedenlerin nasıl yattığını, askerlerin topladıkları ölüleri nasıl üst üste yığmak zorunda kaldıklarını,

Ertesi gün de o gün çektiği ve pek çoğunu asla yayınlayamadığı fotoğrafları getirdi,

Gözlerime inanamamıştım gördüğüm vahşet karşısında,

Şöyle demişti Kutlay o zaman: “Fatih, resmi olarak açıklanan ölü sayısı 111 ama bana sorarsan bu rakamı belki de 10’la çarpmak gerek, Aylarca kendime gelemedim gördüklerimden sonra,”

Diziyi hazırlarken, rahmetli Kutlay’ın eşi Afitap’ı aradık, Sağolsun, Kutlay’ın arşivini açtı bize,

Dizi sayfamızda gördüğünüz fotoğrafların altında Kutlay’ın imzası var,

Gazetecilik böyle bir şey işte, Tarihe tanıklık ediyorsunuz ve siz bu dünyadan gittikten sonra bile o tanıklık devam edebiliyor,

Sevgiyle andım Taner Kutlay’ı,

Kutlay’ın ilginç bir hikâyesi daha vardı aslında, Hayatta olsaydı yazabilir miydim bilmiyorum,

12 Eylül döneminde tutuklanmış, işkenceler görmüştü, Ağır işkenceler,

Çıktıktan sonra kendisine işkence yapanın kimliğini bulmak için uzun süre uğraşmış ve sonunda tespit etmişti,

İşkencecisini öldürmek için eline silahı almış, Harbiye’de, caddenin karanlık bir noktasında pusu kurmuştu,

İşkencecisi olan askeri vurmak için silahını doğrulttuğu anda karşıdan karşıya geçmekte olan işkenceci, hızla gelen bir otobüsün altında kalmış, orada can vermişti, Taner’in gözleri önünde,

“Silahı doğrultmuştum ama tetiği çekebilir miydim bilmiyorum, Ama Allah çok büyük, Beni katil olmaktan kurtardı” demişti yıllar sonra olayı anlatırken,

İlahi adalet gerçekten müthiş,

Kimsenin yaptığı yanına kâr kalmıyor,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Sığınılabilecek en güvenli limanın sevgi olduğunu anladığımız zaman

Erişilebilirlik Araçları