Rektör olamazsın demedim

Manisa Celal Bayar Üniversitesi Rektörü Mehmet Pakdemirli’ye hayran oldum doğrusu,

Gençler, Arınç’ı protesto etmek istiyorlar,

Yumurtalı mı, sade mi bilmiyorum ama bir protesto var,

Rektör Pakdemirli hemen olaya el koyuyor,

Olay çıkmasın diye gayret etmesi normal ama söylediği sözler anormal,

Öğrenciler, "Atatürk bu cumhuriyeti bizlere emanet etti" deyince Rektör Pakdemirli kızıyor,

"Size mi kaldı cumhuriyeti korumak, Ben kimseye böyle bir görev vermedim, Korunması gerekirse biz koruruz, Hemen dağılın  okuldan attırırım,"

Vay vay vay, Bu ne şiddet bu celal,

"Cumhuriyeti korumak size mi kaldı" diye bir laf olur mu?

Ama oluyor işte, Koltuk sevdalısı bir rektör bunu rahatça, fütursuzca söylüyor,

İşte üniversitelerimizin neden başarısız olduğunun fotoğrafı,

Böyle bir rektörle üniversite mi olur, başarı mı olur?

Beni asıl üzen, o rektörün soyadı,

Mehmet Pakdemirli tanıdık bir ismin, eski Bakan Ekrem Pakdemirli’nin oğlu,

Acaba Ekrem Bey, oğluna o meşhur hikâyeyi anlatmış mıdır küçükken,

Hani, "Oğlum ben sana vezir olamazsın demedim,,, " diye başlayan hikâyeyi,


Özal’ı kim öldürdü?

Özal’ın ölümünün üzerinden iki cumhurbaşkanı geçti, Üçüncüsü 3, yılında,

Biz hâlâ ölümünü tartışıyoruz, O günlerde susanlar bugünlerde bağırıyor,

Öldü mü, öldürüldü mü?

Emin olun ben de net olarak bilmiyorum,

Bildiğim, öldüğü sırada 67 yaşında olduğu, 67 kimileri için genç bir yaş, Ama Türkiye’de bu yaşta eceliyle ölen ilk insan değil rahmetli,

Hele hele şöyle bir baktığınız zaman, doktorların “Dikkat!” dediği her türlü unsuru üzerinde barındırıyor,

Kilosu var, Yediğine içtiğine dikkat etmediği malum, Zaten by-pass’lı, Üstüne bir de çok çalışıyor, Kendini yoruyor,

Yani komplo teorisi kurmaya pek ihtiyaç yok gibi,

Gazeteden bir arkadaşımız, Özal’ın ölümünden sonra ilk müdahaleyi yapan sağlık ekibinden bir görevliyle yakın dost, O günlerde kendisine anlatılanları aktardı, Hatta kısaca yazdı da,

Özal öldüğü gün kendisine ilk müdahale için gelen ambulanstaki sağlık ekibi, Özal’ı evde eşofmanlı, üzeri çıplak bir şekilde buluyor,

Öyle koşu bandında falan değil, Sağlık ekibi Köşk’e ulaştığı sırada zaten “cardiac arrest” gerçekleşmiş,

Yani kalp durmuş, Daha ilginç bir ayrıntı da var, Rahmetlinin taktırmış olduğu bir aksesuvar çalışır halde,

Ne olduğunu sormayın, söylemem, Özal hastaneye o halde kaldırılmış,

Sağlık ekibindeki görevlinin dedikodusuna göre, çalışmakta olan aksesuvarı devre dışı bırakıp Özal’ı normale döndüren ilk müdahaleyi yapan Prof, Bozer olmuş,

Bunu Prof, Bozer’e sordurdum hemen,

“Onu bilmiyorum ama bize geldiğinde tüm yaşam fonksiyonlarını yitirmişti, Yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu” yanıtını verdi,

Özal öldürüldü mü bilmiyorum,

Ama bildiğim şu, Nur içinde yatsın, kendisini öldürmek için epey gayret sarf ettiğini hepimiz görüyorduk,

Başkasına ihtiyacı yoktu sanki!


 

Hediye sınırlama

Yılbaşı geldi,

Yıllardır yazar dururum ama bir türlü baş edemedim,

Her yılbaşı gazetelere, gazetecilere hediye yağar, Bir ara yaza yaza bir hale yola sokmuştuk ama son zamanlarda yine işin cılkı çıkmaya başladı,

Habertürk çalışanlarına hediye yollayan, yollamaya niyetli dostlarımızdan rica ediyorum,

Lütfen "abartmayın", Bir çikolata, bir pasta tamam,

Ama daha fazlasına lütfen yeltenmeyin, Bizi düşünmeniz elbette arkadaşlarımı mutlu ediyor ama ölçüyü kaçırdığınız zaman mutsuz oluyoruz,

Bu yüzden de belirli bir sınırlama getirdik,

Burada yazmayı zül addediyorum ama abartılı hediyeleri sizlere iade etmek zorunda kalacaklar, kalacağız,

Bize hediye yollayacağınıza, eğitim kurumlarına, vakıflara bağış yapın, Bize de makbuzunu yollayın, Buna daha çok seviniriz, Lütfen,


 

Parayı sakın unutmayın olur mu?

BDP / PKK giderek zıvanadan çıkıyor,

İki dillilik, demokratik özerklik falan derken şimdi de "güvenlik gücü ve ayrı bayrak" da demeye başladılar,

Diyorum ya zıvanadan çıktılar iyice, Terör örgütü liderinin peşine devlet takılınca bu sonuç kaçınılmaz oluyor,

Bu arada bu ittifakın ve onların "entel dantel" demokrat destekçilerinin, yani "Türk" kelimesinden huylanıp "Anayasa’dan, dağdan taştan Türk kelimesini silelim" diyenlerin unuttuğu bir hususu hatırlatmak istiyorum,

Elinizde, cebinizde, cüzdanınızda bulunan paraların üzerinde "Türk Lirası" yazıyor,

Bundan sonraki talebiniz de bu olsun olur mu?

"Türk Lirası olmaz" deyin,

Yerine bir şey nasılsa bulursunuz, Türkiyeli Lirası size uyar mı bilmiyorum,

 


 

Karışmayın

Size bir tavsiyem var, Kavga edenleri görürseniz araya girmeyin, Sonunda olan size oluyor, Rahmetli anneannemin deyişiyle

"aracı bereyi yiyor", Her seferinde "Karışma Fatih" diyorum ama duramıyorum, Sonunda hep pişman oluyorum,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Cumhuriyet’e sahip çıkmanın yaşı olmadığını anladığımız zaman

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları