Yargıtay’ı da referanduma götürelim mi!

TAM kadı hikâyesi,

Yani sen de haklısın, sen de haklısın,

Kim haksız belli değil,

Kim mağdur? Vatandaş, dürüst vatandaş, hukuk, adalet,,, Hepsi mağdur,

Sabah saatlerinde Bakan Sadullah Ergin’i dinledim,

“Yargıtay’da sorun var, Davalar orada birikiyor” diyor, Uzayan yargılamanın neredeyse 4’te 3’lük bölümünün Yargıtay kaynaklı olduğunu söylüyor, Haklı, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker’i dinliyorum ardından, O da dosyaları gösteriyor ve “Nasıl içinden çıkalım?” diyor, Gerçeker de haklı,

Ama bana göre Yargıtay Başkanı daha haklı,

81 ilin mahkemelerinde görülen tüm dosyalar Yargıtay’a geliyor, Yargıtay, binlerce mahkemenin kararlarını 500’e yakın hâkimle yeniden ele alıyor, Toplam 33 dairede,

1,5 milyon dosya var, Her ay 16 bin yeni dosya geliyor,

Yargıtay ne yapsın!

Tabii hükümet akıllı bir taktikle “vicdanları yaralayan” olayın sorumluluğunu zaten sorunlu olduğu Yüksek Yargı’ya atıyor,

Orada yapacağı bir hareketin toplumsal tabanını hazırlıyor,

Oysa sorun Yargıtay’da değil, yasamada, Meclis’te ve yürütmede,

Türkiye’de her dava Yargıtay’ın önüne gidiyor, Bahçenizdeki çiçeği koparan adama dava açsanız eninde sonunda Yargıtay buna da bakıyor, Yargıtay’ın bu anlamsız iş yükünü hafifletmek gerekmez miydi?

Gerekirdi elbet ama hükümet 8 yıldır bu konuda bir adım atmadı,

2005’te Yargıtay’ın abuk sabuk davalara bakmasını engellemek, iş yükünü hafifletmek için “istinaf mahkemelerinin” kurulmasına ilişkin kanun çıktı,

Üzerinden 5 yıl geçti,

Nerede istinaf mahkemeleri, gören var mı?

Yok ortada,

Sonra suçlu Yargıtay,

Doğru, Suçlu Yargıtay,

Hadi onu da ortadan kaldıralım,

Hatta bu konuda da referanduma gidelim,

Hazır katilleri, canileri salıvermenin suçunu da Yargıtay’a yıkmışken,


Meclis önlemi almış

Dün mektepten bir arkadaşım aradı, Mektep derken Galatasaray Lisesi’ni kastediyorum, Dün öğlen Habertürk TV’deki konuşmamı izlemiş,

“Oğlum” dedi, “Katillerin salıverilmesiyle ilgili olarak boşuna Meclis’e kızıyorsun, Onlar önlemlerini aldılar, Gerekeni yaptılar”,

“Niye? Ne yaptılar?” diye sordum saf saf,

“Silah Yasası’nı Meclis’e getirmediler mi? Katilleri serbest bırakacağız, bari vatandaş da silah alıp kendini korusun diye herkese 5 silah verecekler, Bundan daha iyi çözüm olur mu?” dedi,

Küfredip kapattım,


Cilası dökülen özgür üniversite

Bilgi Üniversitesi’ndeki porno tez olayının başkahramanı Deniz Özgün bana geldi,

Epey konuştuk,

Olayı başından sonuna anlattı,

Yaklaşık 1,5 yıl önce üniversiteden mezun olabilmek için tez hazırlaması gerekirken hocalarıyla konuşmuş,

“Amatör porno çok yaygınlaştı, Ben profesyonel ama amatör hissi veren bir film yapmak istiyorum” demiş, Tartışmışlar, Sonunda uygun bulunmuş, Filmi çekmiş,

“Başta erkekler çok hevesliydi, Herkes oynamak istiyordu, Ama çekim günü gelince erkekler korkup kaçtı, Kızlar daha okkalı çıktı, ‘Oynarım’ diyen arkadaşım geldi ve oynadı” diyor,

Sonra film izlenmiş, Kötü bir not almış ama okulu bitirmesine yetmiş, 8 ay sonra bir röportajla olay gündeme gelince üniversite paniklemiş ve hocaları atmış,

Deniz’i en çok üzen, “İhsan Hocam” dediği Prof, İhsan Derman’ın okuldan kovulması,

“Bana okulda burs ayarlayan, hep yanımda olan kişiydi” diyor,

Bu işin faturasının ona kesilmesinden dolayı hayli mutsuz,

“İhsan Derman’a zarar veririm” diyerek çıkıp kendini savunmaktan bile imtina ediyor,

Okulun kendisi ve hocaları hakkında suç duyurusu yapmasından dolayı da biraz korkuyor, Bu arada yurtdışındaki çok büyük bir moda dergisinden teklif almış, Onunla ilgili görüşmeler yapmak üzere yakında yurtdışına gidecek,

“Ben bunu sadece tez olarak yaptım, Kimseye göstermedim, Facebook’a koymadım, Çoğaltmadım, Yaymadım” diyor, Okulun paniği konusunda ise “Muhafazakâr öğrencilerin ailelerini kızdırmaktan, o kesimden gelen öğrencileri kaybetmekten korktukları için bu tepkiyi verdiler” diyor,

Deniz’in yanı sıra okulun mütevelli heyetinden Prof, Dr, Ülke Arboğan ile de konuştum,

O da okulun adının karalanmasından şikâyetçi,

“Yapılan işten yönetimin haberi olmalıydı, O zaman böyle bir teze izin verilmezdi” diyor,

“Her tez, okul yönetimine sorulur mu?” soruma “Evet” yanıtını veriyor,

Bu olay aslında tam Türk işi, Tam bize göre, Herkesin özgürlüklerden yana olduğunu ama herkesin kendi uygun gördüğü özgürlüklerden yana olduğunu gösteriyor, Bilgi Üniversitesi’nin cilası dökülüyor,

Ben hiç şaşırmıyorum,

Siz şaşırıyor musunuz?

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Adam olmanın bir işe yaramadığını görünce moralimiz bozulmadığı zaman

Erişilebilirlik Araçları