Kanaatkâr bir hesap

BAŞBAKAN Erdoğan, “İslam ülkeleri birbirine yeter, Başkasına ihtiyacımız yok” dedi,

Bunun Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne yönelik bakışını ortaya koymasını bir kenara bırakıp hatta henüz hiçbir İslam ülkesinin KKTC’yi tanımamış olmasını da unutup daha reel olan bir kriterden, sayılardan gitmek istedim, 

Türkiye’nin bu yılki ihracatı 113 milyar dolar olarak açıklandı,

Devletin resmi verilerine baktığım zaman İslam Konferansı Örgütü’ne üye ülkelere yaptığımız ihracat ise 30 milyar dolar civarında, 

Toplam ithalatımız tam kesin rakam ortaya çıkmamış olmakla beraber 170 milyar dolara yaklaşırken İKÖ üyesi ülkelerden yaptığımız ithalat ise hemen hemen 26 milyar dolar,

Bu ülkelerden yaptığımız ithalat 2010 yılında yaklaşık yüzde 65 oranında artmış,

Yani Türkiye’nin dış ticaretinin hemen hemen 5’te biri İslam Konferansı Örgütü üyeleriyle,

Bu rakamlarla nasıl birbirimize yeteriz, anlamakta zorlandım, 

Eğer Türkiye’nin 60 milyar dolarlık bir dış ticaret hacmine sahip olması yeterliyse, niye millet boşuboşuna yırtınıyor, Zafer Çağlayan niye Brezilya’dan Çin’e kadar dünyayı dolanıyor, 

Dış ticaretimiz 60 milyar dolar olursa, Türkiye’nin büyümesinin, Türkiye’nin ekonomik büyüklüğünün nereye gerileyeceğini kimse hesaplamıyor mu?

 


 

Gazetecilik, matbaacılık mıdır?

SÖZDE liboşluktan gazeteciliğe atlayanlar da, iş takipçiliği için gazeteciliğe geçenler de, bu meslekleuzaktan yakından alakası olmayanlar da tartışıyor, yazıyor “Gazetelerin sonu mu geldi” diye, 

Genel kanaat, gazetelerin sonunun geldiği yönünde, 

iPad gelmiş, tabletler gelmiş, Ankara’dan abim gelmiş, bu yüzden gazeteler bitecekmiş, 

Ben de okuyup okuyup gülüyorum, 

Çünkü tartışmayı da, fikir beyanını da yanlış yerde yapıyorlar, 

Bütün bu gelenler, gazeteciliği bitirmeyecek, Tam aksine gazeteciliğin önemi, erişimi, etkisi artacak, 

Gazetelerin azalan reklam nedeniyle giderek güç kaybetmesini de bu gelişmeler engelleyecek, 

Neden mi? 

Basit, 

Teknoloji, gazeteleri ve gazeteciliği bitirmeyecek, 

Bitecek olan şey “matbaacılık” olacak, 

Eğer matbaacılığı gazetecilik zannediyorsanız evet doğru, gazeteler bitecek ama o bilgisayarlar, o tabletler, iPad’ler üzerinde okunan şeyin adı ne olacak? 

O da gazete olmayacak mı? 

Diyelim ki, 10 veya 15 yıl sonra kâğıda basılı gazete kalmadı, 

Peki o elimizdeki iPad veya benzeri aletlerde okuyacağımız haberleri, yazıları kim yazacak? 

Bakkallar mı, kasaplar mı, leblebiciler mi? 

Ben tam aksini düşünüyorum, 

Gazetelerin en büyük maliyet unsuru olan kâğıt ve baskı ortadan kalkınca, hem giderek azalan reklam payları gazetelere yeterli olacak, hem de gazete fiyatları endüstriyel maliyet düşeceği için ucuzlayacak ve daha fazla okura ulaşacak, 

Böylece kalifiye gazetecilere daha fazla kaynak ayrılabilecek, kâğıt ve baskı maliyeti ortadan kalkacağı için habere daha fazla para harcanabilecek, 

Sonuç olarak, teknoloji gazetelere ve gazetecilere karşı gelişmiyor, 

Tam tersini yapıyor,  

 


 

Vallahi şaka, billahi şaka 

MURAT Bardakçı ile perşembe akşamları yaptığım Teke Tek Özel’in geçen haftaki bölümünde Erhan Afyoncu ile dalga geçelim dedik, 

Ve Muhteşem Yüzyıl dizisine tarih danışmanlığı yapan Erhan’ı kızdırmak için, “Steven Spielberg, Erhan Afyoncu’yu aramış, Fatih Sultan Mehmed filmi için danışmanlık önermiş” dedik, 

Hatta geyiği uzatan Murat, “Spielberg haftaya geliyor, Erhan’la konuşacak” dedi, 

Ben de sordum: 

“Nece konuşacaklar?” 

Murat yanıtladı: 

“Japonca konuşurlar,” 

Bildiğiniz gırgır, 

Aman Allahım, kıyamet koptu, 

Spielberg’in Fatih Sultan Mehmed filmi yapacağı yayıldı önce, 

Sonra bunun nerede, nasıl çekileceği üzerine yorumlar, haberler, 

Ve son olarak İslamcı bir gazetenin önemli bir yazarı, Steven Spielberg’in çekeceği Fatih Sultan Mehmed filmi üzerine bir yazı kaleme alarak konuyu, “Neo Osmanlı projesine” ve neo Osmanlıcılığın porno Osmanlıcılık’la çökertilmek istendiğine kadar getirdi, 

Oradan da konuyu siyonizme bağlayarak Türkiye’nin Ortadoğu’da güçlenmesi üzerine böyle projelerin gündeme getirildiğini yazdı, 

Televizyonda Erhan Afyoncu’yu kızdırmak için yaptığımız bir şakanın bu hale gelmesine Murat’la ben çok gülüyoruz, 

Ama memleketin haline de ağlıyoruz,  

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Bir tek kelimenin bile mutluluk için yeterli olduğunu anladığımız zaman

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları