Kılıçdaroğlu’nun dinlemesi dosyada

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dün bir soru üzerine, "Zaten benim telefonlarım dinleniyor, Telefonları dinleme ayıbını iktidar yaşıyorsa, bunun sorumlusu ben miyim? Benim telefonlarım dinleniyor, Evimin telefonları dinleniyor, Çocuklarımın telefonları dinleniyor, Bunun sorumlusu ben miyim?" dedi,

Kılıçdaroğlu’na bu sorunun sorulmasının nedeni, Soner Yalçın’la yapmış olduğu bazı telefon görüşmelerinin dinlenip kayıt altına alındığı iddiasıydı,

Kılıçdaroğlu buna "hayır" veya "evet" demedi,

Ama CHP İstanbul Milletvekili Çetin Soysal da bir basın toplantısı düzenledi ve CHP’li, MHP’li pek çok kişinin, gazetecilerin ve hata AKP’li pek çok vekilin dinlendiğini, bununla ilgili listeler gördüğünü iddia etti,

Bunların hepsi iddia düzeyinde,

Ortada hiçbiriyle ilgili net bir kanıt yok,

Ancak Kılıçdaroğlu dinlendiğinden emin,

Aslında haksız da sayılmaz,

Kemal Kılıçdaroğlu’nun telefonla yaptığı görüşmelerle ilgili kayıtlar, şimdiden dava dosyalarına girdi,

Ergenekon Davası’na bakan İstanbul 13, Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün’ü etkileyip yönlendirmeye çalıştıkları iddiasıyla gözaltına alınan eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay hakkında hazırlanmakta olan iddianamede pek çok telefon konuşması tapeleri de bulunuyor,

Bunlar genelde Seyfi Oktay’ın yaptığı çeşitli konuşmalar,

Ancak içlerinden biri, Kemal Kılıçdaroğlu’nun "Dinleniyorum" şüphesini haklı çıkaracak nitelikte,

Seyfi Oktay’ın, genel başkan seçilmesinden sonra Kılıçdaroğlu ile yaptığı bir telefon görüşmesinin içeriği de iddianamede yer alıyor,

Bu konuşmada Oktay, Kılıçdaroğlu’nu tebrik ediyor ve "Sizinle bir 20 dakika görüşmemiz lazım, Yol haritanızı belirlememiz lazım, Mutlaka görüşmemiz lazım" diyor,

Kılıçdaroğlu ise sol siyasetin bir dönem önde gelen isimlerinden olan Seyfi Oktay’a nazikçe yanıt veriyor ve fazla bir şey söylemiyor,

Ancak bu da gösteriyor ki, anamuhalefet partisinin genel başkanının yaptığı görüşmeler kayıt altına alınmış,

Bu durum, dinlenen herkesi tedirgin ettiği gibi Kılıçdaroğlu’nu da tedirgin ediyor,

Kılıçdaroğlu, bir siyasi parti lideri olarak farklı kesimlerden kişilerle yaptığı görüşmelerin illegal yöntemlerle dinlenip, kes yapıştır usulüyle kendisini karalayacak bir şekle büründürülmesi olasılığından rahatsız oluyor,

Seyfi Oktay ve bir grup başka avukat hakkında düzenlenmekte olan iddianameye, hiçbir suç içermemesine rağmen Kılıçdaroğlu ile Seyfi Oktay arasında geçen konuşmanın da koyulmuş olması, Kılıçdaroğlu’nun tedirginliğini haklı çıkarıyor,

 


Genelkurmay Başkanı’nın evindeki güvenlik boşluğu

GEÇTİĞİMİZ günlerde Ankara’da ilginç bir olay ortaya çıktı,

Anlatayım, Güler misiniz, ağlar mısınız siz karar verin,

Çankaya Köşkü çalışanlarından birisi, bir gün arkadaşlarıyla evinde e-posta yoluyla mesajlaşır,

Bir gün Cumhurbaşkanlığı teknik servisinden bir arkadaşına da mesaj yollayınca şu soruyla karşılaşır:

"Biz senin lojmana internet servisi bağlamadık; wireless de uzak kalıyor, Sen nereden bağlanıp da bize mail atıyorsun?"

Yanıtı şöyle olur:

"Ne bileyim, hiç bakmadım, Bilgisayarı açtığımda otomatik olarak bağlandı, Ben de hiç kontrol etmedim, Nereden bağlandığımla da ilgilenmedim,,,"

Teknik servisteki kişi merak eder, gelip bilgisayarını kontrol eder,

Bağlanılan adres aynen şöyledir:

"gnk_ev,,,"

Üstelik herhangi bir şifre de yoktur

Teknik servisteki kişi, Köşk çalışanını hayretler içinde şöyle uyarır:

"Hemen kapat, Sakın bir daha da bağlanma, Sen bu wireless’in kime ait olduğunu biliyor musun? Bir daha da bu adresi unut,"

Söylediği adres, Köşk kampusu içinde bulunan Genelkurmay Başkanı’nın lojmanının internet wireless bağlantısından başkası değildir,

Çankaya çalışanı, farkında olmadan Genelkurmay Başkanı’nın hattı üzerinden internete bağlanmaktadır,

Olayı dinleyince bir süre önce MİT üst düzey yöneticisinin, internet wireless sunucusuna şifre koymadığı için başkaları tarafından girilen yasak porno siteleri nedeniyle başına gelenleri anımsadım,

Bazen bilgi nasıl sızıyor diye komplo aramak da gerekmiyor,

 


Misyon gazeteciliği yasak mı?

SONER Yalçın’ın gözaltına alınmasından sonra yazdığım yazı, galiba herkes tarafından iyi anlaşılmamış,

Gelen mail’lerden bunu anladım,

Çok net söylüyorum,

Soner Yalçın bir "misyon gazeteciliği" yapmaktadır,

Misyon gazeteciliği, demokrasilerde görülmeyen, olmaması gereken bir şey değildir,

Bir gruba, bir siyasete, bir partiye veya bir iktidara karşı olan bir gazeteci, bunu açıklayarak aleyhte yazılar yazabilir, haberler yapabilir, bir anlamda siyasi bir mücadele içine girebilir,

Bunun dünyada pek çok örneği vardır, Özellikle de gelişmiş demokrasilerde,

Bu ne suçtur, ne de ayıp,

Bunu yaparken bir suça bulaşmamak, bunu yaparken muhalif olunan grup, siyasi parti, fikir ya da iktidar hakkında komplo düzenlememek, yalan yazmamak, iftira ile karalamamak şartıyla bu faaliyet demokrasi içinde yer bulur, Kabul görür,

Tabii suça bulaşmamak da esastır,

Eğer bir gazeteci sadece bunu yaptığı için gözaltına alınıyor, tutuklanıyor ve suçlanıyorsa bu "baskı rejimi"dir,

Suç varsa o ayrı bir olaydır,

Soner Yalçın’ın bir suça bulaştığına dair şu ana kadar elimizde bir veri yok,

Olduğu zaman o durum ayrıca değerlendirilir,

Not: Bugün Türkiye’de misyon gazeteciliği yapan pek çok isim var, Mehmet Baransu da bunu yapıyor, Taraf Gazetesi de, birtakım başka gazeteler de, Sözcü Gazetesi de,

 


Dostlar giderken

DOSTLARI, sevdiklerimizi birer birer kaybediyoruz,

Sevgili İsmail Gülgeç’i de genç sayılacak bir yaşta yitirdik,

Gazeteciliğe başladığım günlerde, Cumhuriyet’te çalışırken iyi bir dost, iyi bir ağabeydi, Birlikte oturur, planlar yapardık,

1980’lerin ortasında birlikte otomobille İran, Pakistan, Hindistan turu planlamıştık,

Hasan Cemal’in "Saçma sapan planlar yapıp bana gelmeyin" demesi üzerine de bu müthiş turumuz başlamadan bitmişti,

Uzun zamandır görüşmüyorduk ama ağabeyliği yüreğimde her zaman taptaze dururdu,

Nur içinde yatsın,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Kurtlarla dans edenin kurt, itlerle dans edenin it olduğunu anladığımız zaman

Erişilebilirlik Araçları