Başlatanın da bitirenin de hakkı

BAŞBAKAN Erdoğan’ın farklı bir siyasetçi olduğunu ilk yazdığım zaman, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğunda oturuyordu,

İstanbul Metrosu’nun ilk bölümü tamamlanmıştı ve açılış töreni yapılacaktı,

Tayyip Erdoğan o güne kadar hiçbir siyasetçinin yapmadığını yapmış, İstanbul Metrosu’nu başlatan, temelini atan eski Belediye Başkanı Nurettin Sözen’i açılış törenine davet etmiş ve "Siz başlattınız, biz devam ettirdik" diyerek açılışı birlikte yapmıştı,

Az görülür bir kadirşinaslık örneğiydi,

O günden bugüne yaklaşık 15 yıl geçti,

Tayyip Erdoğan, dün bu kez Başbakan olarak İstanbul’un iki yakasını denizaltından birleştiren "Marmaray Tüneli"ndeydi,

Avrupa’dan Asya’ya deniz altından yürüyerek geçen ilk Başbakan oldu,

Burada yaptığı konuşmada Abdülaziz’in rüyasını 160 yıldır kimsenin gerçekleştiremediğini ve kendilerinin bunu yaptığı söyledi,

Doğru, bu projeyi bitirmek AKP’li belediyeye, AKP iktidarı döneminde nasip oldu ama bu projeyi başlatanlara da biraz ayıp oldu,

Çünkü Marmaray Projesi, MHP’li eski Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz zamanında planlandı,

Bakanlığa bağlı DLH bu projeyi geliştirirken İhsan Gülay genel müdürdü ve Bakan’la birlikte beni Ankara’ya davet edip projeyi anlatmışlar ve ben de o zaman yazdığım Hürriyet’te buna iki sayfa ayırmıştım,

Proje de hazırdı, proje için gereken Japon kredisi de,

O proje bugün sona yaklaşıyor,

Ama bitiren kadar başlatanların da hakkı var, emeği var,

 


Sarkozy’yi sakızlı uğurlama

FRANSA Cumhurbaşkanı Sarkozy geldi, Bekleneni yaptı ve gitti,

Fransa’nın Türkiye’deki temsilcilerinin "Aman az konuşsun" şeklindeki tedirginliklerinin de ne kadar haklı olduğunu ortaya koydu,

Her lafı, düzelmeye başlayan ilişkileri yeniden bozacak nitelikteydi,

Aslında Sarkozy, Türkiye’ye karşı bu denli "tavırlı" değil,

Kapalı kapılar arkasında Türkiye düşmanlığı yok, Tam aksine Türkiye’nin önemini biliyor, takdir ediyor,

Ama sonuçta Sarkozy bir siyasetçi,

Ve çok yakında Fransa’da seçimler var, Seçime doğru giden Fransa’da Başkan Sarkozy’nin partisinin durumu çok da parlak değil,

Burada söylediği her şeyin Fransa’daki etkisini biliyor ve buradan Fransa’ya mesaj veriyor,

Bu yüzden de kendisini çok ciddiye almamak lazım,

Zaten Sarkozy’ye en güzel mesajı Melih Gökçek verdi,

Yapılan alt düzey uğurlamada görev Gökçek’e verilmişti,

Gökçek de Cumhurbaşkanı Gül’ün karşısında sakız çiğneyerek tıynetini gösteren Sarkozy’yi ağzında sakızla uğurladı,

Türkiye’nin mütekabiliyet esasına uygun bu hareketini yapan Gökçek’i kutluyorum,

 


 

Ferrari’yi kolay harcatmam

GEÇEN hafta Ferrari FF’i beğenmediğimi yazınca Gülin Yıldırımkaya da bunu polemik konusu yapmış,

Meydanı boş bulanlar da Ferrari FF’e verip veriştirmişler,

Yoook, bu kadar da kolay değil bir Ferrari’yi harcamak,

Evet, yandan BMW Z3 coupe’ye çok benziyor ama o kadar da boş verilecek bir otomobil değil,

Tabii FF tartışmalı ilk Ferrari değil,

Yıllar önce hatırlıyorum, 288 GTO piyasaya çıktığında da benzer bir kıyamet kopmuştu,

Şimdi nasıl "Ferrari 4 çeker yapar mı?" diye konuşuyorsak, o zaman da "Ferrari turbo motor yapar mı?" diye bir gürültü kopmuştu,

O 288 GTO şimdi Ferrari’nin en aranan ve en bulunmayan klasikleri arasına girdi,

FF de benzer bir durumla karşılaşabilir,

Bir okurum da güzel bir değerlendirme yapmış Ferrari FF ile ilgili, Özeti şöyle:

"Daha önce beğendiğiniz Italia ve California gibi, beğenmediğiniz FF de, Donato Coco’nun Pininfarina-Ferrari birlikteliğini koordine ettiği tasarım anlayışının ürünleri, Hepsinin ortak noktası, güzel bazı tasarım ‘dokunuşları’ içerseler de, genel bir bütünlükten ve tasarım dengesinden yoksun olmaları,

Coco, aslında bir mimardı ve Citroen için bile çirkin sayılabilecek (C2, C3, Pluriel vb,) bir sürü araç tasarladıktan sonra Ferrari’ye geldi, Neredeyse son 5 yıldır bütün çıkan modeller onun yönetiminde çıktı, (Şu anda Lotus’la çalışıyor,) Coco’nun yerine Volkswagen’den gelen Flavio Manzoni de mimar kökenli,

Aslında tasarımcılar açısından, önden motorlu, üstelik göstermelik değil gerçekten 4 kişilik olan bir aracın, arka tavan yüksekliği nedeniyle ‘spor’ görünmesi bir hayli zor,

Dörtçeker Ferrari de aslında sizi şaşırtmamalı, mutlaka biliyorsunuzdur, yakın gelecekte Ferrari’den kers’li, hibrit tahrikli vb, başka ‘ilk’ler de gelecek; çünkü hem Ferrari, hem de Ferrari’nin alıcı kitlesi değişiyor, değiştikçe karşılıklı olarak birbirlerini etkiliyorlar, Bunun Ferrari için iyi tarafı satışların artması, Üstelik, asıl amacı spor otomobil kullanma zevkini tatmak isteyen gerçek spor oto tutkunları yerine; konforuna düşkün, kendi sürüş zevkini tatminden çok imaj ihtiyacını tatmine giden, sürüşte riski sevmeyen ve çoğu sonradan zenginlik görüp spor oto kültürünü kökten almamış bir kitleye hitap etmek ancak böyle mümkün, Lamborghini ve Porsche de artık kurucularının hayal ettiği araçları üretmiyor ve aslında bundan hayal kırıklığı duyan sizin (ve benim) gibi bir kitle de mevcut,"

Son derece doğru bir yorum,

Katılıyorum, Galiba bundan böyle gerçek spor otomobil isteyenler, kendi otomobillerini kendi yapacak ya da İngilizlerin küçük üreticilerine yönelecek,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Koltukları işgal değil onore ettiğimiz zaman

Erişilebilirlik Araçları