Akkuyu Allah’ın emri mi!

ÖNCE bir düzeltmeyle başlayalım,

Japonya’daki nükleer felaketin sorumlusu deprem değil, Depremden sonra meydana gelen gelişmeler,

Yani tsunami ve elektrik kesintileri sonucu nükleer reaktörün soğutma sisteminde meydana gelen arıza, felaketin asıl nedeni,

Nükleer tesis, depremden etkilenmedi fakat sonrasında meydana gelen gelişmelerden etkilendi,

Akkuya’da, yani Akdeniz kıyısında yapılması planlanan nükleer santrala bu açıdan bakmak gerek,

Bu santralın nasıl çalıştığı hakkında bilgi sahibiyim,

Reaktörün soğutma sistemi Akdeniz’den alınacak çok çok büyük miktarda suyla çalışacak,

Bahsettiğimiz su öyle az uz değil, Günde yüz binlerce ton, O kadar ki, reaktör ürettiği enerjinin yüzde 5 kadarını bu iş için kullanacak,

Şimdi Türkiye’de tartışılan konu, bu santralın depreme dayanıklı olup olmayacağı,

Şunu söylemek kolay,

"Evet, bu santral depreme dayanıklı olacak,"

Ama ya deprem sonrasına!

Japonya gibi organizasyon ustası bir ülkede bile böylesine tehlikeli bir sonla biten deprem sonrası nükleer güvenlik meselesi, Türkiye’de nasıl çözülecek?

Başbakan’ın benzetmesinden gidersek, "tüpgazın güvenliğini sağlayamayan" bir memlekette nükleer güvenlik nasıl sağlanacak?

Hele hele Akdeniz’de meydana gelmesi olası bir deprem sonrası neler olacak?

Bakın Prof, Dr, Fuat İnce bu konuda bir bilgi notu göndermiş ve ne diyor:

"Depremler tarih boyunca Doğu Akdeniz’de hep görülmüş; Türkiye, Yunanistan ve İtalya’da büyük can ve mal kaybına neden olmuş, Hem modern, hem de antik kayıtlar bölgemizdeki depremleri anlatmakta, Ancak bölgede tsunami olasılığı en azından günlük medyada söz konusu edilmiyor, Oysa bölgede tarihi kayıtlara geçmiş iki büyük tsunami vuku bulmuş, Bir yenisi için de belirli bir olasılık var, Bilinen iki tsunamiden en şiddetlisi 21 Temmuz 365 yılında olmuş, Roma tarihçisi Ammianus Marcellus’un yazdıklarına göre, tsunami İskenderiye’den Yunan adaları ve Adriyatik kıyılarına kadar binlerce kişinin boğularak ölümüne neden olmuş, En büyük zararı Nil deltasında vermiş, Bu tsunamiyi hangi depremin doğurduğu uzun süre tam olarak anlaşılmış değildi, Oysa aynı noktada veya yakınlarında gene benzer bir depremin vuku bulması olasılığı yüksek olduğu için bu bilgiye sahip olmanın önemi büyük, Şimdilerde yeni geliştirilen tekniklerle İngiltere’nin Cambridge Üniversitesi’nden Profesör Beth Shaw’un araştırmalarında artık bu bilgiye ulaşabiliyoruz, Nisan 2008’de Nature Geoscience Dergisi’nde çıkan makalede konu ayrıntılı incelenmiş, Örneğin, radyokarbon tarihlemesi ve yerinde incelemelerle Girit Adası batısının deniz seviyesinden 10 metre kadar yükseldiği belirlenmiş, Diğer incelemeler Afrika ve Avrasya tektonik tabakalarının girişiminin tam hareket biçimini ve bölgelerini açığa çıkarmış, Son yapılan ölçümler burada tsunami doğuracak bir depremin yaklaşık 800 yılda bir tekrarlayabileceğini gösteriyor, 365 yılındaki bu tsunamiden sonra yeni bir tsunami, bölgeyi 8 Ağustos 1303 yılında vurmuş, Bu depremin Rodos Adası’na daha yakın bir noktadan kaynaklandığı sanılıyor, Akkuyu’da kurulması planlanan santralın yakınından geçen Ecemiş fayının yaklaşık bin yıldır sessiz olduğu yukarıdaki yorumlarla uyumlu, Analizleri yapan İngiltere’nin Cambridge Üniversitesi’nden Profesör Beth Shaw’un sonuçları doğruysa bölgede yeni bir tsunami her an beklenebilir, Ancak jeolojik zaman süreleri söz konusu olduğunda ‘her an’ birkaç gün sonra da olabilir, birkaç yüzyıl sonra da,"

Türkiye nükleer santralı değilse de, nereye yapılacağını tartışmak zorunda,

Akkuyu hiç de doğru yer gibi durmuyor, Milyonda bir olasılık bile büyük bir risk,

 


CHP’de umut ışığı

CUMHURİYET Halk Partisi, AKP’yi kovalamayı bırakıp kendi yolunda "koşmaya" başlayınca bir anda nasıl da her şey değişti,

Düne kadar milletin çok umurunda olmayan bir "yolsuzluk edebiyatı" dışında AKP’ye cevap yetiştirmeye çalışan CHP, iki proje ortaya attı,

Bunlardan biri "her aileye sigorta" olarak adlandırılan ve geliri olmayan ailelere 600 TL maaş bağlanmasını öngören proje,

Bunun tutmaması imkânsız,

Hatırlıyorum da, birkaç ay önce Mardinli mevsimlik işçiler bir kazaya kurban gitmişti, Bunların aileleriyle yapılan röportajda yürekleri acıtan sözler vardı,

Şöyle diyordu kurtulanlardan biri: "Memleketimde hiç gelirim yok, Ayda 400 lira kazansam hiç bu yollara düşer miydim,"

600 TL’nin ne kadar önemli olduğunu bundan daha kestirmeden anlatmanın imkânı yok,

Diğer proje ise "bedelli askerlik", Üstelik de eleştirilerin önünü kesecek biçimde yoksula bedava, zengine pahalı, Sosyal adaletli bir bedelli askerlik,

Bu iki proje, AKP’yi ciddi biçimde rahatsız etti ve yıllardır elinde tuttuğu "promosyon seçmenini" kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı,

Zaten bu yüzden her iki konuda da sert tepkilerle CHP’nin peşine düştüler,

Zannederim CHP, artık nasıl siyaset yapması gerektiğini daha net bir biçimde görmüştür,

Bu iki proje bile siyasette dengeleri oynatmaya adaydır,

Tabii parti içi hesaplaşmalar seçime kadar rafa kaldırılırsa,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Akıl uyuduğu zaman canavarların ortaya çıktığını unutmadığımız zaman

Erişilebilirlik Araçları