Ne görüşürsünüz bilmem!

DENİZ Kuvvetleri’nin yapacağı iki tatbikatın art arda iptal olmasının arkasında ne olduğu sorusu, birkaç gün içinde aydınlandı,

Tabii "muhtemelen" bir aydınlanma,

6 general ve 2 daha alt rütbeli subayın "Balyoz Davası" kapsamında ifadeye çağrılması Genelkurmay’da rahatsızlık yaratmış ve tatbikatlar bu yüzden iptal edilmiş,

Aslı bu mudur açıklanmadı, Ama algı budur,

Özellikle de Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na getirilmesi büyük bir olasılık olan Orgeneral Bilgin Balanlı’nın da ifadeye çağrılması Genelkurmay’ın tepkisinin asıl nedeniymiş,

Tabii bu da algı, Aslı açıklanmadı,

Bu olaylar olurken Genelkurmay Başkanı bir dizi görüşme yaptı,

İfade çağrılarının hemen ardından yapılan bu görüşmeler de doğal olarak bu çağrılara bağlandı,

Benim merak ettiğim şudur: "Bu görüşmeler niye yapılır?"

Yargıdan, Balyoz veya Ergenekon davalarıyla ilgili olarak üst düzey komutanların mahkemeye çağrıldığı her seferinde niye Genelkurmay Başkanları koşarak hükümete giderler!

Ne olacak yani, Genelkurmay Başkanı, Başbakan veya bir bakanla görüşünce "bağımsız yargı"nın ne yapması bekleniyor,

"Genelkurmay Başkanı hükümetle görüştü, biz çağrıdan vazgeçelim" mi diyecekler?

Ya da hükümet, "Merak etmeyin paşam, biz şimdi talimat veririz, savcı çağrıyı kaldırır" mı diyecek?

"Der mi"yi bir kenara bırakıyorum, istese de "diyebilir mi" böyle bir şey,

Ne yargı ne hükümet,

Peki bu koşa koşa Başbakan’a, bakanlara gitmek neyin nesi?

Şov mu?

Astlara, "Bakın biz elimizden geleni yapıyoruz" demek için "nafile" ziyaret mi?

Bırakın hükümete koşmayı,

Bakın bakalım dava nereye gidiyor,

Bakın bakalım iddialar doğru mu?

Mesela Balanlı hakkında vahim bir iddia var,

Dosyadaki bir belgeye göre Nakşibendilerin oluşturduğu bir "tarikat köyünün" bombalanması için plan yapılması emrini vermiş, Yazılı olarak,

Doğru mu, değil mi bilemiyorum,

Mahkeme karar verecek,

Ama eğer doğruysa, bunu en rahat Genelkurmay belgeler, bulur,

Öyle bir durumda yapılması gereken, hükümete koşmak yerine o generali ordudan mümkün olduğunca uzağa atmaktır,

Korumak değil!

 


Afişe olmak

ÇARŞAMBA günü Habertürk’ün manşeti üzerine Organize Suçlar Müdürlüğü’nden arandım,

MHP’lilerin görüntülerinin yayınlanmasıyla ilgili dosyaya bakan Cumhuriyet Savcısı ifademe başvurmak istiyordu,

Önceki gün "bilgi sahibi kişi" sıfatıyla savcılığa gittim, ifade verdim,

Aldığımız bir duyum üzerine MHP’li Mehmet Ekici’nin avukatını aradığımızı ve avukatın verdiği bilgileri yayınladığımızı söyledim,

"Avukatın bilgisine başvurursanız daha geniş bilgi sahibi olabilirsiniz" dedim,

Savcı Bey güldü, "Avukatı arıyoruz ama bulamıyoruz, Telefonları yanıt vermiyor, Bürosuna da gitmiyor" dedi,

Şaşırdım,

Ancak edindiğim bir başka bilgi beni daha fazla şaşırttı,

Özel hayatları "suç işlenerek" izlenen, evlerine kamera yerleştirilen ve bu suçtan ötürü "müşteki" durumuna düşen, siyasi hayatları biten eski MHP’liler de gelip ifade vermemişler,

İfade vermeyi bırakın, savcılığa şikâyette bile bulunmamışlar,

Bunun nedenini sordum,

"Herhalde afişe olmak istemiyorlar" yanıtını aldım,

Anlamadığım şu,

Daha fazla afişe olunabilir mi?

Bu kadar afişe olmuşken, bunun hesabını sormaktan kaçınmak neyin nesidir!

 


Pornocu musunuz!

İNANILMAZ bir şey,

"Sansüre" karşı olmak, "engellemelere" karşı olmak birdenbire "pornocu" olmaya eşdeğer hale getirildi,

– Yayın özgürlüğü mü istiyorsunuz?

– Evet

– Pornocusunuz

-,,,!

Bülent Arınç, TÜSİAD Başkanı’nı, evli barklı, çoluk çocuklu kadını "pornocu" ilan etti,

"Siz iktidara gelirseniz pornoyu serbest bırakın" diyerek,

Bunun tek nedeni, TÜSİAD’ın sansüre karşı bir tavır almış olması, özellikle internet ortamında özgürlüğü savunması, bir anda pornocu olmalarına yetti,

Hadi şimdi gel de savun özgürlüğü, hadi gel de karşı çık sansüre,

Ama Bülent Arınç ve onunla aynı fikri paylaşanlar bu gibi konularda çok mahir,

"Dini siyasete alet etmeyelim" diyene "dinsiz", "Bu ülkenin ihtiyacı olan kurumları yıpratmayalım" diyene "statükocu" ve daha ileri gidene "Ergenekoncu", "İsrail bölgede güvenebileceğimiz tek stabil ülkedir" diyene "siyonist" yaftasını hemen yapıştıranların, "özgürlük" diyene "pornocu" demesi hafif bile kalır,

Daha beterini de söyleyebilirlerdi,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Ne bileyim ne zaman adam olacağımızı, olamıyoruz bir türlü işte!

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları