Demokrasi değil örtülü ohal yaşanıyor

SENCER Ayata arayıp "Pazar sabahı 9’da demokrasi raporumuzu görüşmek üzere Swissotel’e bekliyoruz" deyince dün sabah 9’a beş kala Swissotel’e gittim,

Swissotel’de böyle bir toplantı yoktu, Benim gibi başka gelenler de olmuş, dönmüşlerdi, "Acaba Ankara Swissotel miydi" diye düşünürken Enis Berberoğlu‘nu aradım, Enis de yoldaydı, "Mövenpick’teymiş, Yeri değiştirmişler, Ben de yoldayım" dedi,

Ben de Mövenpick’e doğru yola koyuldum,

Ama benim bildiğim Mövenpick, şimdi Sheraton olmuş, Orada da toplantı yoktu haliyle,

Sonunda toplantının yapıldığı "hakiki Mövenpick"e ulaştım,

Ben toplantı salonuna girdiğimde CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu raporu ve hazırlayan ekibi sunduğu konuşmasına başlamıştı,

Kılıçdaroğlu‘nun özellikle vurguladığı nokta "İktidarın seçilmişlerin elinde olmasının çağdaş demokrasi için yeterli olmadığıydı",

"Demokrasinin artık özgürlükçü demokrasiye doğru evrimleştiğini" anlatan Kılıçdaroğlu "Tek tek her bireyin, çoğunluğun iktidarının dahi dokunamayacağı, dokunmaması gereken hakları olduğunu anlamak gerekir, İnsan haklarına saygıyı sağlayamamış, hukukun üstünlüğünü oluşturamamış ülkeler demokrasi olarak kabul edilmiyor" dedi,

CHP’nin bundan böyleki siyasetinin merkezine insan haklarını koydukarını söyleyen Kılıçdaroğlu, sivil asker ilişkilerinin de önemine değindi ve İç Hizmet Kanunu’nun 35, Maddesinin değiştirilmesinden ve Silahlı Kuvvetlerin denetiminde TBMM’nin aktif rol üstlenmesini önerdiklerini aktardı,

Kılıçdaroğlu, "Genelkurmay Başkanları TBMM Milli Savunma Komisyonu’na gelerek milletvekillerinin sorularını yanıtlamalı, hesap verebilir olmalı diye düşünüyoruz" dedi,

Kılıçdaroğlu‘na göre Türkiye’de örtülü bir olağanüstü hal yaşanıyor,

Güvenlik paranoyası yaratılarak oluşturulan bu örtülü OHAL’in sonucunda Türkiye’de "Terör suçlamasıyla" hapishanede tutuklu bulunan yurttaş sayısının arttığına dikat çeken Kılıçdaroğlu, "Ülkede terör mü tırmandı da, tutuklu sayısı bu kadar arttı" diye sordu, Bu durumu "İleri demokrasi değil, tutuklu demokrasi" olarak tanımladı,

Kılıçdaroğlu "CHP’nin çok daha özgürlükçü bir parti haline geldiğini" anlatan konuşmasının ardından Sencer Ayata‘ya söz verdi,

AYATA: BU ANAYASA TASLAĞI DEĞİL

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Bilim Yönetim ve Kültür Platformu Başkanı Prof, Sencer Ayata CHP’nin yeni Anayasa konusunda Prof, Süheyl Batum koordinasyonunda ayrı bir çalışma yürüttüğünü, Sezgin Tanrıkulu‘nun ise Kürt sorunu üzerine çalıştığını belirtti,

Ayata, demokrasi raporu için Prof, Bertil Oder ile Rıza Türmen‘in desteği olduğunu, ancak olağanüstü katkının Oxford’dan henüz doktora alan Mehmet Karlı tarafından sağlandığını anlattı,

Prof, Ayata CHP’nin demokrasi raporunun iki farklı açıdan bugüne kadar yapılmış tartışmaları ele aldığını söyledi,

"Birincisi; farklı dönemlerde ortaya çıkan farklı demokrasi sorunlarını ele alıyor, Gördük ki, toplumun farklı kesimleri farklı algalamalara sahipler, Özgürlük anlamında, Örneğin son 10 yılda AKP iktidarı ve birçok demokrasi gücünün dile getirdiği konu, askeri darbeler konusu, Rapor buradan başlıyor,

İkinci olarak, yine belirli görüş sahipleri ve toplum kesimleri kimlikler temelli demokrasiye çok ağırlık verdiler, Onun için bir bölümde CHP’nin kimliklere ilişkin görüşleri öne çıkıyor,

Parlamenter demokrasiye özellikle yer verdik, çünkü başkanlık sistemi ve parlamento tartışması her an gündeme gelebilir,

Diğer bir başlık, güçlü bir sosyal devlet kurulmadan demokrasinin de bir anlamda yerleşemeyeceğine ilişkin, Bir bölüm de sosyal demokrasi-demokrasi ilişkisi üzerine,"

Kısa bir konuşma yapan Ayata, raporun hazırlanmasında büyük katkısı olduğunu belirttiği ve "Oxford’dan daha yeni doktorluğunu aldı" dediği hukuk doktoru Mehmet Karlı‘ya sözü bıraktı:

DR, MEHMET KARLI: ÖZGÜRLÜKÇÜ DEMOKRASİ BİR HAK

"Hukuki açıdan özellikle insan hakları üzerinde durduk, Klasik demokrasi, özetle seçilmişlerin yönetimini ifade ediyor, Ama demokrasi kavramının anlamı zaman içinde değişti, Bu evrimin en önemli noktası, 2, Dünya Savaşı sonrasında gelişen süreçti, 1939’dan önce tanımladığımız gibi tanımlamıyoruz demokrasiyi, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin ardından demokrasinin temeline insan haklarını, çoğulculuğu, hukukun üstünlüğünü ve azınlık haklarını koyuyoruz,

Demokratik toplumu yorumlayan AİHM, demokratik kurumların etkin çalıştığı, çoğunluğun hâkim olduğu ve hukukun üstünlüğünün sağlandığı sistemdir tanımını yapıyor,

Raporda yaptığımız analizin dayandığı önemli bir nokta da, bugün Türkiye’de örtülü bir olağanüstü hal düzeni olduğudur, Olağanüstü hal, her şeyden önce olağanüstü yargılama usulü demek, Terörle Mücadele Kanunu, Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemeleri Kanunu ve Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu’ndaki hükümler ve bu yasalarda AKP’nin yaptığı değişiklikler bu açıdan özellikle ciddi sorunlar içeriyor, Polise neredeyse ‘dur’ ihtarı yapmadan ateş etme yetkisi verilmiş durumda, Tutukluluk süreleri cezalandırmaya dönüşmüş durumda, Raporumuzda bu saptamaları yaptıktan sonra CHP’nin önerileri yer alıyor,"

İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ

Sunumlardan sonra soru cevap bölümüne geçildi,

Ahmet Hakan "Özgürlükler diyosunuz ama raporda inanç özgürlüğü konusunda fazla bir şey yok" dedi,

Kemal Kılaçdaroğlu bu soruyu yanıtlarken, rapordaki inanç özgürlüğüyle ilgili bölümü gösterdi ve "Biz bunun üzerine fazlaca vurgu yaparak sorunu buraya kilitlemeyi uygun görmedik, Bu sorunu, üzerinde çok durmayarak çözmekten yanayız, Üniversiteli çocuklarımızın eğitim hakları için yaptığımız ortada, Bu meseleyi sorun olmaktan sessizlikle çıkardık, İnanç özgürlüğüne en saygılı parti olduğumuz açıktır" dedi,

CHP DARBECİ Mİ?

Sedat Ergin CHP’nin darbesever olarak görüldüğünü söyledi ve "27 Mayıs’a karşı tavrınız nedir? En azından CHP’li seçmenlerin 27 Mayıs’a olumlu baktığını görüyoruz" dedi,

Kılıçdaroğlu ise 27 Mayıs’a giden süreçte CHP’nin dönemin iktidarını uyardığını, darbenin bir parçası asla olmadığını, CHP’nin iktidarda olduğu dönemde Alpaslan Türkeş‘in hapis cezasıyla cezalandırılmış olduğunu, Yassıada Yargılamaları sonrasında verilen idam cezalarının infaz edilmemesi için dönemin yönetimine İsmet İnönü tarafından yazılmış bir mektup olduğunu ve o dönemde başka hiç kimsenin böyle bir şey yapmadığını söyleyerek yanıt verdi, Demokrat Parti’nin Tahkikat Komisyonları’yla bir baskı rejimi kurmasına rağmen CHP’nin demokrasi dışındaki gelişmeleri desteklemediğini anlattı, "Demokrasiye geçiş sürecini hızlandırmak için daha sonra sürecin içinde olmuş CHP, ama darbeyi asla desteklememiştir, Türkiye’de meydana gelen tüm darbelerden en fazla zarar gören hep CHP olmuştur" dedi,

‘ÖZERKLİK AKP’NİN BİLDİRGESİNDE VAR

"Güneydoğu’da özerklikten bahsettiniz, Bu özerklik BDP’nin söylediği türden bir özerklik mi?" sorusuna yanıt ise hayli sertti,

Kılıçdaroğlu "Bu özerkliğin nasıl bir özerklik olduğunu anlattık, Sadece Güneydoğu’da değil, tüm belediyelerde güçlü bir yerel anlayışı kastediyoruz, Bu imzaladığımız uluslararası anlaşmalarda da var, Başbakan belki bilmiyor ama AKP’nin hem programında, hem seçim beyannamesinde de aynı özerklik vurgusu var, Onlar da bunu söylüyor, Ama belli ki, AKP’nin programını da, seçim beyannamesini de birileri yazmış ama kendileri bile okumamışlar, Nasılsa kimse de okumaz diye düşünmüşler herhalde, Ama onlar da özerklik diyor" dedi,

‘YENİSİNDE ELEŞTİRECEK BİR ŞEY BULAMIYORLAR

Bir ara mikrofon bana gelince ben de şunu sordum:

"Kemal Bey, Başbakan Erdoğan 2002’de ben değiştim, Milli Görüş gömleğimi çıkardım dedi ve hepimiz bunu kabul ettik, Bu yüzden de MSP, Refah, Fazilet dönemlerinin hatalarını ona asla sormadık, AKP’ye asla yüklemedik, Ancak siz Yeni CHP vurgusu yapmanıza ve değiştiğinizi söylemenize rağmen, hem burada, hem de meydanlarda CHP’nin tüm geçmişinden, hatta İttihat ve Terakki döneminden bile sorumlu tutuluyorsunuz, Niye sizin ‘yeni’ olduğunuza ve değiştiğinize kimse inanmıyor, inanamıyor?"

Kemal Kılıçdaroğlu bu soruya gülerek yanıt verdi:

"Herhalde bugünkü CHP’de, yeni CHP’de eleştirecek bir şey bulamıyorlar da ondan" dedi ve ekledi, "İşsiz bakkal eski defterleri karıştırırmış, Bunlar da yeni bir hesap olmadığı için eski defterleri açıp açıp karıştırıyorlar, Size sunduğumuz raporlar, hazırlıklar CHP’nin artık yeni bir CHP olduğunu açıkça gösteriyor, Gerçek, evrensel anlamda bir demokrasi arayışında olduğumuzu, özgürlükçülüğümüzün lafta değil, gerçekte olduğunu anlatıyoruz, Merak etmeyin yurttaşlarımız bunu anlıyor, Görüyor, İlgiden bunu görüyoruz",

AKP’LİLER DE GELİYOR

Ardından gelen soru CHP mitingine katılan BDP’lilerle ilgiliydi,

Kemal Kılıçdaroğlu‘nun yanıtı anlamlıydı, "Elbette olacak, Bizim mitinglerimize sadece CHP’liler katılmıyor ki, Zaten biz de sadece CHP’liler katılsın diye miting yapmıyoruz, Herkes gelsin, bizi dinlesin, fikirlerimizi öğrensin diye miting yapıyoruz, Bizim mitinglerimize en çok AKP’liler geliyor, Biz de kendimizi onlara anlatıyoruz, Tabii ki, böyle olacak,"

 


DEMOKRASİ RAPORU’NDAN

Raporda CHP’nin "Özgürlükçü Demokrasi" programı; "AKP’nin uyguladığı örtülü olağanüstü halin yapısını ortadan kaldırmak" ve "Öncelikli amacı bağımsız ve insan haklarından yana bir yargı erki kurmak olan kurumsal reform önerileri sunmak" biçiminde iki grupta irdelendi, Kürt sorununun çözümünde CHP’nin "Üçüncü Yol"u temsil ettiğinin, sorunun ne sadece ekonomik, ne de sadece kültürel ve siyasi olduğunun vurgulandığı raporda, vatandaşlığın "tek bir kimliğe referansla değil, kimliksel çoğulculuğu içerecek şekilde tanımlanması" önerildi, Genelkurmay başkanları ile MİT müsteşarları ve Emniyet genel müdürlerinin parlamentoya hesap vermesi, milletvekillerinin sorularını yanıtlaması gerektiğini vurgulayan CHP; raporda, sivil kontrolün sadece asker üzerinde değil, devlet gücünü kullanma yetkisi taşıyan diğer güvenlik bürokrasisi üzerinde de tesis edilmesi gerektiğinin altını çizdi,

"İnsan hakları bir bütündür bölünemez" vurgusu yapılan, doğal-eşit-devredilemez hakların korunması üzerinde duran, demokrasinin sosyal adaletle güçlendirilebileceğine işaret edilen CHP raporunda, AKP iktidarının icraatı, internet yasaklarından özel yaşam ihlallerine, özel yetkili mahkeme uygulamalarından uzun tutukluluk sürelerine ve Hrant Dink cinayetinde sorumluluğu görülen kamu görevlilerinin yargılanmamasına kadar uzanan geniş bir alanda eleştirildi,

Basın özgürlüğü ve doğru haber için gazetecilerin gerekirse "zorunlu olarak sendikalı" yapılmasından söz edilen raporda, seçim barajının da "azami" yüzde 5 olması gerektiği belirtildi,

Erişilebilirlik Araçları