Yalvarırım biraz huzur

YORULDUM,

Hem de çok,

Çalışmaktan, haftada iki televizyon programı yapmaktan, bir gazeteyi yönetmekten, her gün yazı yazmaktan, binlerce mail okumaktan, gazetenin görünmeyen işleriyle uğraşmaktan, gün aşırı mahkemelere gidip yazdığım yazıları savunmaktan, sevdiklerim ve hatta sevmediklerim için koşuşturmaktan yorulmadım,

Bu ülkede yaşamaktan yoruldum,

Dünyanın en güzel, en yaşanılası olması muhtemel ülkesinde vatandaş olmaktan yoruldum,

Huzur bulamamaktan, her güne benden ve bizden kaynaklanmayan streslerle başlamaktan, huzur içinde olamamaktan yoruldum,

10 gün önce bir seçim yaptık,

Yeni bir dönem başlayacaktı,

Umut doluyduk,

Meclis toplanacak, Türkiye’nin önünü tıkayan sorunlar aşılacak, en azından aşılması için çaba gösterilecekti,

Üstelik bu kez temsil oranı da yüksekti, Dışarıda kalan oy sayısı çok azdı,

Demokrasimizin gelişmesi için ortam daha müsait gibiydi,

En az 2 yıl hırıltı gürültü olmadan yaşayacaktık,

Biz de gazeteciler olarak, en azından Habertürk olarak siyasetten uzaklaşmayı, insanımızın insanca yaşamasına yönelik haberler yapmayı planlıyorduk,

OL-MA-DI,,, O-LA-MA-DI,,, OL-DURT-MA-DI-LAR,,,

Sorunsuz başlamayı umduğumuz bir dönem yine sorunlu başladı,

Yok Hatip Dicle, yok Mustafa Balbay, yok Mehmet Haberal, yok Engin Alan, yok KCK tutukluları,

Yine hır, yine gür, yine gerilim, Yine kavga, Yine tartışma, Yine kaos,

Gerçekten yoruldum,

Ben yoruldum, sen yoruldun, biz yorulduk,

Bizi yoranlar ise yorulmadılar bir türlü,

Ne enerjiymiş be!

 


Sepet

BAK şu kadere,

Birbirine taban tabana zıt kutuplar, aynı sepete girdiler,

Bir yanda PKK ile bağlantıları iddiasıyla BDP’liler,,,

Bir tarafta PKK ile savaşmış bir general,,,

Bir tarafta Ergenekon’la ve darbeci olduğu iddia edilen askerlerle bağlantıları bulunduğu iddialarıyla CHP’liler,,,

Hepsi aynı sepette, Aynı nedenle Meclis’e gelemiyorlar,

"Terör örgütü mensubu" olma iddiasıyla,

Belki de tarihte ilk kez bu üç ayrı kutup veya grup, aynı potada eriyip aynı amaçta birleştiler,

 


Sepeti kim yaptı?

BİRBİRİNDEN üç farklı kutup aynı sepette diyorum,

Hepsi terör örgütü mensubu olmakla itham ediliyorlar ve bu yüzden Meclis’e giremiyorlar,

Peki herkesi içine alabilen bu geniş sepeti kim yaptı?

Bazılarınızın iktidarı suçladığını duyar gibiyim,

I-ıh,

Onlar yapmadılar,

Bilmiyorum, yeni TCK’nın "imalat sürecini" yakından izlediniz mi?

İzlememiş olanlar için anlatayım,

Yeni yasa hazırlanırken, öncelikle yasa metnini hazırlayan hukukçular "terör suçu" kapsamını daraltmaktan yanaydılar,

Öcalan’a selam veren, mitinge katılan ve iki slogan atan ile dağa çıkıp silah tutanın aynı kefede yargılanmasını yanlış buluyorlardı,

Metni bu şekilde hazırladılar,

Ardından Meclis Komisyonu’nda da bu görüş hâkim oldu, Orada da terör suçu kapsamı daraltılmak, herkese terör örgütü mensubu yaftasının yapıştırılması engellenmek istendi,

Sonra devreye kim girdi biliyor musunuz?

Askerler,

Genelkurmay temsilcileri, komisyon üyeleriyle görüştüler, Kıyameti kopardılar, Böyle bir yasanın terörle mücadelede zafiyet yaratacağını, terör örgütüne destek vermek isteyenleri cesaretlendireceğini söylediler ve terör suçunun kapsamının genişletilmesini, bu suçtan yargılananların da haklarının kısıtlanmasını istediler,

Maksat, şimdi adı BDP olan siyasi örgütlenmenin önünü kesmekti,

Ama ne oldu!

Sadece onların değil, herkesin önü kesildi,

Demek ki neymiş!

Bugün başkaları için istediğiniz kısıtlamalar, yarın döner sizi bulur,

Herkes için özgürlükten iyisi yoktur!

 


O kızın katili belediyedir

TÜRKİYE’deki lunaparklardan hep korkmuşumdur,

Heyecan yaratmak için tehlikenin sınırında dolaşan bu oyuncakların yarattığı riskin bizim gibi "denetimin" zayıf olduğu ülkelerde "sınırı" ortadan kaldırıp insanları tehlikenin kucağına attığını düşünmüşümdür,

Meğer ne kadar iyimsermişim!

Zayıf da olsa bir denetim vardır diye düşünmüşüm,

Ne denetimi,

Hiçbir şey yok,

İstanbul’un göbeğindeki bir lunaparkta gencecik bir kız hayatını kaybetti,

Bir gün sonra Balıkesir’de de bir başka kazada iki gencimiz gitti,

İstanbul’daki kazanın ortaya çıkardığı gerçek ise şu: Denetim menetim yok,

Evet yok,

İstanbul’daki lunapark 4 yıldır "RUHSATSIZ" olarak çalışıyor,

Düşünebiliyor musunuz, dandik de olsa hiçbir denetim yok, Çünkü ruhsat yok,

Kızcağız öldü,

Şimdi palavradan bir soruşturma, Yalandan, göstermelik bir ceza,

Aynen devam,

Yahu bunun belediye tarafı yok mu?

Yoldaki kestanecinin bile peşine düşen belediye, koskoca lunaparkı nasıl görmez, nasıl denetlemez,

Sizin aklınız alıyor mu?

Benimki almıyor,

Belli ki, sürekli avantalarla ruhsatsız lunaparka izin verilmiş, Onlar da ölümüne bir iş yapmışlar, Şimdi o belediyeye ne olacak çok merak ediyorum,

Bir tek sorumlu bulunup da cezalandırılacak mı?

Bence zor,

Sizce?

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Asıl katilin, tetiği çeken olması gerekmediğini öğrendiğimiz zaman

Erişilebilirlik Araçları