‘Yalnız annelere ev’ kimin fikri dersiniz

DÜN Habertürk’ün 1, sayfasının tepesinde, yeni kurulacak AK Parti hükümetinin programıyla ilgili bir haber vardı,

Yeni hükümet programında yer alacak bazı maddeleri sıralamıştık,

Her ile yüzme havuzu, her ilçeye spor salonu, her köye internet, her köye içme suyu, daha fazla meslek lisesi gibi maddelerin yanı sıra "sadece kadınlara" yönelik bazı maddeler dikkat çekiciydi,

"Kadın girişimcilere vergi kolaylığı, işe giren kadınların sigorta primlerinin üç yıl boyunca devlet tarafından karşılanması" gibi kadınlara özel maddelerin arasında bir tanesi çok ilgi çekiciydi,

"Çocuklu yalnız annelere stüdyo daireler" verilecekti,

Doğrusu bu ya benim en ilgimi çeken madde bu oldu,

Kadına yönelik şiddetin giderek tırmandığı, sayfalarımızda her gün birkaç kadının eşleri tarafından öldürüldüğü, dövüldüğü, işkenceye uğradığı haberleri yer alırken bu maddeye ilgisiz kalmak mümkün değildi,

Çünkü gazetelere yansıyan, belki de kadına yönelik şiddet buzdağının sadece görünen ucuydu,

Yüz binlerce kadın benzer şiddete maruz kalıyor, ancak ekonomik nedenlerle, başını sokacak bir kovuğu dahi olmadığı için, ailesinin evine geri dönemediği için bu şiddeti sineye çekmek zorunda kalıyordu,

Onlar çaresizlikten bunu sineye çektikçe şiddetin dozu da artıyordu,

"Boşanmış annelere ev verilmesini" öngören sistemin nasıl işleyeceğini öğrenebilmek için Adalet ve Kalkınma Partisi’nden bir dostumu aradım,

Sistemin nasıl işleyeceği henüz netleşmemekle birlikte bazı ana hatlar konusunda bilgi verdi,

Yalnız yaşamak zorunda kalan annelere verilecek bu evler TOKİ tarafından yapılacaktı,

İçinde yalnız annelerin yaşamını kolaylaştıracak unsurlara yer verilecekti,

Site şeklinde yapılacak bu evlerde anneleri özellikle eski eşlerden korumaya yönelik güvenlik olacaktı,

Bu evlerde yaşayan annelere de yeşil kart, çocuklar için eğitim yardımı, aile yardımı yapılacaktı,

Ev sahibi olabilmek için "muhtaç" olduğunu belgelemek yeterli olacaktı

Ev tahsisleri, çocuk veya çocuklar eğitimlerini tamamlayıncaya kadar devam edecek, gerekli hallerde uzatılacaktı,

"Süper proje, Kimin aklına geldiyse teşekkür etmek lazım" dedim,

"O zaman Emine Hanım’a teşekkür etmek lazım" dedi,

Bu işin fikir babası Emine Erdoğan’mış,

Gazetelere yansıyan kadına şiddet haberleri Emine Erdoğan’ı etkilemiş ve böyle bir fikir önermiş,

Başbakan Erdoğan da bu düşüncenin hayata geçirilmesini istemiş,

Eğer böyleyse, Emine Hanım’a teşekkür ediyorum,

 


Bakım yapılmış ama nasıl!

ÖLÜMLE sonuçlanan lunapark kazasıyla ilgili belediyeden de hesap sorulması gerektiğini yazdım ya dün,

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, konunun doğrudan sorumlusu veya muhatabı olmadığı halde dün başkan düzeyinde lunaparklara gitmiş,

Sonra da Ahmet Faruk Yanardağ aradı, Başkanın danışmanı, benim de dostum,

"Lunapark ruhsatlı, Bütün makinelerin de denetimi yapılmış, Hem de çok yeni" dedi,

Söz konusu kazaya sebebiyet veren lunapark, 1 Ağustos 2002 tarihinde Küçükçekmece Emniyet Müdürlüğü’nden "çay bahçeli" işyeri olarak "içkisiz istirahat ve eğlence yeri işletme izin belgesi" almış,

2004 yılında "işletme izin belgeleri süresiz hale getirildiği" için o gün alınan ruhsat bugün hâlâ geçerliymiş,

"Lunaparkta bulunan oyun ve eğlence makinelerinin kontrol ve bakımından sorumlu olmak üzere teknik bilgi ve yeterliliğe sahip en az 1 mühendis ve bir teknisyen bulunacaktır" şeklindeki yönetmelik hükmüne uygun olarak nisan ve mayıs aylarında 8 adet bakım raporu düzenlenmiş, Bunlar Makine Mühendisleri Odası tarafından onaylıymış,

Demek oluyor ki, bu gibi bakım ve denetimleri "yasak savma" kabilinden değil ciddi olarak yapmak gerekiyor,

Bunun için yapılması gereken de "bakım ve kontrolü yapan" mühendislere "sorumluluk" yüklemek,

Yoksa "El elin eşeğini türkü söyleyerek arar" misali yalandan bir bakım ve kontrol yapılır,

Birileri ölür,

Üç gün sonra unutulur,

Yeni birileri ölünceye kadar,

 


Ya yargı siyasallaşırsa

BİR yandan dönüp CHP’ye kızıyorum,

"Memlekette adam kalmadı da tutuklu sanıkları aday gösterdiniz, Hele hele Haberal gibi hiçbir siyasi yakınlığınızın olmadığı birini bile" diyorum,

Sonra düşünüyorum,

"İyi de bunlar tutuklu, hükümlü değil" diyerek hak veriyorum,

Niye mi hak veriyorum,

Anlatayım, Belki hak verirsiniz,

Hükümlü olmadan sadece tutukluluk nedeniyle milletvekili seçilen birinin TBMM’ye katılmasını ve halkın oylarıyla hak ettiği koltuğa oturmasını engellemek, "normal demokrasinin" geleceği açısından hiç iyi değil,

O güce sahibi olmak, bunu "haklı" görmek için yeterli değil,

Çünkü yarın gücün kimde olacağını bilmek de mümkün değil,

Dün askerin zoruyla kapsamı genişletilen Terörle Mücadele Yasası’ndan bugün askerlerin mustarip olduğunu yazdığımı hatırlayın lütfen,

Eğer, iki yargıcın seçilmişleri Meclis’e yollamama gibi bir güç kullanımı mümkünse, bunun doğal sonucu şudur:

Siyasallaşmış bir yargı, yarın çok ciddi sorunların ve demokrasi dışı uygulamaların kaynağı olabilir,

Düşünün, herhangi bir partinin genel başkanı ya da önemli bir şahsiyeti "siyasallaşmış" bir savcı ve onun meşrebindeki bir mahkeme tarafından "eften püften" suçlamalarla seçimler öncesinde tutuklanabilir,

Bu yol bir tür "muhalefet" veya "iktidar" yolu olabilir,

Böyle bir durum demokrasilerde kabul edilemez,

KCK tutukluları için de, CHP tutukluları için de, MHP tutuklusu için de bu durum geçerlidir,

Geçtiğimiz yasama döneminde Anayasa Mahkemesi’nin bir kararı için, "11 yargıç millet iradesine nasıl ipotek koyabilir" diyen bir siyasi irade, şimdi 2 yargıcın aynı işlevi, üstelik çok daha tartışılır biçimde, geçmişin içtihatlarını da yok sayarak yapmasını engelleyecek yasal düzenlemeyi yapmak zorundadır,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Sadece kendimiz gibi düşünenleri akıllı zannetmediğimiz zaman

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları