Ali Demir adını hatırlıyor musunuz?

NE memleketiz ama değil mi?

Her şeyi hızla unutuyoruz, Unutmak ne kelime, olmamış zannediyoruz,

Seçimlerden önceki en hararetli mevzumuz neydi hatırlıyor musunuz?

Hatırlamıyorsunuz tabii,

Normal,

Biz böyleyiz,

Hatırlatayım o zaman,

Üniversite sınavlarındaki "şifre" iddiaları,

Kıyamet kopuyor, yürüyüşler yapılıyordu,

ÖSYM Başkanı Ali Demir’in "yeterliliği"tartışılıyordu,

ÖSYM Başkanı Demir, daha sonra da hata üzerine hata yaptı,

Son vukuatı da gazetelerdeki haberler arasında kaynadı gitti,

ÖSYM yine şahane bir işe imza atmış, bir üniversitemizin olmayan bir bölümünü seçme kitapçığına koymuş, pek çok öğrenci aslında"olmayan" bu bölümü kazanmış, ancak bölümün olduğu zannedilen üniversiteye gittiklerinde böyle bir bölümün olmadığını, yani olmayan bir bölümü kazandıklarını öğrenmişlerdi,

Terör, şehitler, deprem meprem derken ÖSYM Başkanı Ali Demir unutuldu gitti,

Hâlâ makamında oturuyor,

Ve bir dahaki sınavlarda yeni bir rezalet ortaya çıkıncaya kadar da adını kimse hatırlamayacak, anmayacak,

Ben ise Nasreddin Hoca misali testi bir kez daha kırılmadan hatırlatayım dedim,

İster umursayın,

İster umursamayın!

 

 


Revaklar buraya getirilemez mi?

KÂBE’nin etrafını çevreleyen revakları yıkma kararı almış Suudlar,

Doğrudur, Almışlardır, Osmanlı’dan kalan ne varsa yıkmaya yeminli göründükleri için yıkarlar,

"Genişletme" Murat Bardakçı’nın da dediği gibi bahane,

"Avluya sığmadık, çok dardı" diyen hacıya rastlamadım daha,

Sinan’ın çizdiği, Mehmed Ağa’nın yaptığı 420 yıllık revaklar yıkılacak,

Belki gerçekleştirilmesi çok zor ve masraflı ama kimbilir yapılabilir de!

Bu revaklar daha önce bazı tarihi eserlerde uygulanan yöntemlerle Türkiye’ye getirilemez mi?

Mısırlıların, Asuan Barajı’nın altında kalacak olan tarihi eserlere yaptığı gibi numaralanıp, sökülüp İstanbul’da tespit edilecek bir yerde yeniden yapılamaz mı?

Hem Suudlara ders, hem de İstanbul’a bir tür"kutsal emanet" getirmiş olmaz mıyız?

Bilmiyorum,

İmkânsız mıdır!

 

 


Say’ılacak adam değilsin

FAZIL Say isimli piyanist yine kin kusmuş,

Ciddiye almak mı lazım, almamak mı bilmiyorum,

Aslında almıyorum,

Onu bir tür Perihan Mağden olarak gördüğüm için olsa gerek,

Say son hezeyanında, "Fatih Altaylı denilen kültüre evrenler arası mesafe kadar uzak adamdan nefret ediyorum" demiş,

Emin olsun çok umurumda!

Kültür meselesine girmeyeceğim,

Belki kendi yaptığı müzik türünde benden daha kültürlü olabilir,

Bu ihtimal mümkün,

Fakat diyeceğim bu değil,

Bu yazı da asla bir öfke, bir kızgınlık yazısı değil,

Sadece ve sadece mevzubahis şahsın, kişiliğini, karakterini biraz sergilemek istiyorum,

Beni kültürsüz bulan ve benden nefret ettiğini söyleyen bu adamla hayatım boyunca bir kez bile bir araya gelmediğim ve tanışmadığım halde bir gün telefonum çaldı,

Arayan Fazıl Say’dı,

"Evimde doğum günü partisi düzenliyorum, Çok kaliteli bir grup bir araya gelecek, Sizi de bekliyorum" dedi,

Açıkçası çok garibime gitti,

Tanımadığım, bilmediğim, tek kelime konuşmuşluğum olmayan bir adam beni, "çok kaliteli bir grubun" katılacağı doğum günü partisi için evine davet ediyordu,

"O günkü programı bilmiyorum, Teşekkür ederim" dedim,

Ardından asistanı olduğunu tahmin ettiğim bir kişi defalarca arayarak sekreterime, "Fatih Bey gelecekler mi?" diye sordurdu,

Sekreterim de "Kimler katılıyor?" diye sormuş, her zaman yaptığı gibi,

Pek çok medyatik ünlünün adı verilmiş,

Hatırladıklarımdan biri de Ahmet Hakan’dı galiba,

Fazıl Say beni o "çok kaliteli" adamların katıldığı doğum günü partisine davet ederken ne düşünüyordu bilmiyorum,

Ya o zaman beni kaliteli buluyordu ve kalitesizliğim onun herkese sataşmasını eleştiren yazımdan sonra başladı,,,

Ya da benden o zaman de nefret ediyordu ve beni doğum günü partisine kalitesizliğimi, kültürsüzlüğümü sergilemek ve belki de orada beni dövmek için çağırıyordu,

Bilmiyorum,

Ama ben o doğum günü partisine gitmedim,

Tanımadığı insanları "kaliteli doğum günü partisine" çağıran adamların partilerine asla gitmem,

Çünkü kişiliklerinden ve ruh sağlıklarından şüphe ederim,,,

Genelde de şüphemde haklı çıkarım,

 

 


Perihan sınır karakolu

GENELDE bu tip ihbarları pek ciddiye almam,

Ama bu kez ciddiye alıp almama kararını kendi kendime vermeyi ağır bir yük olarak gördüğüm için yazıyorum,

Yurtdışında yaşayan bir PKK sempatizanından gelen mail şöyle:

"Simdi size yakın zamanda yapılacak çok büyük saldırının neresi olduğunu söyleyeceğim, Birinci hedef, Perihan Jandarma Sınır Karakolu, Dikkatinize, Hedef mevcut iktidarı yıpratmak, Fatih Bey ciddiye alın,"

Bunu yazmasam vicdanım rahat etmeyecek, Hele hele bir saldırı olursa ölene kadar vicdan azabı çekeceğim,

En iyisi yazmak dedim,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Bir konuda adam olmanın her konuda adam olmak anlamına gelmediğini anladığımız zaman

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları