İran nasıl bir yer

MEĞER ne kadar merak edilirmiş İran,

Gittim geldim herkes, "İran nasıldı?" diye sorup duruyor,

Kimseyi kırmadan özetlemek gerekirse, "Geçmişte kalmış, yenilenememiş, giderek köhneleşen bir ülke" demek yerinde olur,

Özellikle de Tahran için,

Çok açık bir baskı rejimini hissediyorsunuz iliklerinize kadar,

İlk kez, havaalanından Başbakan’ın konvoyuyla ayrılırken gazetecileri taşıyan minibüse bir "güvenlik!" görevlisinin bindirildiğine tanık oldum desem anlarsınız ne demek istediğimi,

İranlılar bana göre ikiye ayrılıyor,

Halk son derece nazik, düzgün, pırıl pırıl insanlardan oluşuyor,

Devlet görevlileri ise tam tersine oldukça kaba saba, kılıksız,

Fark o kadar bariz ki, yolda yürürken bile kimin "kamu" görevlisi olduğunu suratından anlamak mümkün,

Kadınların durumu zannedildiği kadar berbat değil,

Başlarını yarım yamalak da olsa örtmek zorunda kalmaları ve mini etek ya da dekolte giyememeleri dışında kadınların durumu bizim ülkedeki kadınlardan daha kötü değil,

Hatta kadın egemen bir toplum bile diyebiliriz,

Ailede kadının önemi büyük, Anaerkil bir yapı var,

Bu net görülüyor,

Ama bugünün İran’ını en iyi anlatacak olan ben değilim, Türkiye’nin "keskin İslamcılarından" birinin sözleri,

Bütün gençliğini ve hatta bugününü İslami bir düzen için çalışmak çabalamakla geçiren bu İslamcı dostumun ilk kez İran’a gittiği gün söylediklerini aynen aktarıyorum:

"Bütün gençliğimiz İran’ı örnek alarak geçti, En büyük hayalimiz Türkiye’de de İran İslam Devrimi gibi bir devrim yapmak, İran İslam Cumhuriyeti gibi bir yönetim kurmaktı,

Yıllarca yurtlarda, sabah namazı sonrası sohbetlerde, grup çalışmalarımızda İran’ı konuştuk, ‘Nasıl İran modelini Türkiye’ye getiririz’ bunun hesaplarını yaptık,

İran bizim için idoldü,

Sonra bir gün nasip oldu, arkadaşlarımızla İran’a gittik,

Hayranı olduğumuz rejimi yerinde inceleyecektik,

Büyük bir heyecan içinde Tahran’a ayak bastık,

İran’a varışımızın 1, haftası ya olmuştu ya olmamıştı,

Akşam otelde arkadaşlarla sohbet ediyorduk, Ama kimsenin İran modelinden, İran hayranlığından söz ettiği yoktu,

Sonunda ben dayanamadım ve durumu itiraf ettim,

‘Arkadaşlar’ dedim, ‘Geldik, gördük İran’ı, Ve kendi adıma söylüyorum, Türkiye’ye dönünce ilk iş olarak Taksim’e gideceğim ve Atatürk heykelinin elini öpüp teşekkür edeceğim, Ne İran’ı yahu, Bizim ülkemiz gibisi var mı’?"

İran hayranı keskin bir İslamcı böyle dediğine göre, benim ne düşünebileceğimi varın siz hesaplayın,

Bir büyük kültürün, bir büyük medeniyetin mirasçıları böyle mi olmalıydı diyorum kendi kendime,

Ama sonra aklıma Mısır geliyor,

Belki de çok eski, kadim medeniyetlerin ve kültürlerin mirasçısı olmak iyi bir şey değil diyorum,


Suç bireysel, ceza tüm futbola

BAŞBAKAN Erdoğan, Kore yolunda "İngiliz takımları 5 yıl Avrupa kupalarına kendi istekleriyle katılmadılar, Sonra daha güçlü döndüler" dedi ya, Federasyon Başkanı Yıldırım Demirören "mal bulmuş mağribi" gibi bu sözlerin üzerine atladı,

"Evet biz de bu yöntemi uygulamalıyız" diyerek,

Yani 5 yıl boyunca Türk takımları Avrupa kupalarına gidemeyecek, Bunu da UEFA ceza olarak vermeyecek, biz kendimiz böyle bir karar alıp gitmeyeceğiz,

Böylelikle UEFA da Türkiye’ye bir yaptırım uygulamayacak,

Bu niye yapılacak?

Türk Futbol Federasyonu, bazı kulüpleri veya kişileri kızdıracak bir karar almasın diye,

Yani Federasyon’un paçası bir veya birkaç kulübe ceza vermeye sıkmadığı için, tüm kulüpler toptan cezalandırılacak,

E hani suç bireyseldi,

Bu bireysel suçu bireysel cezalandırmak değil, bireysel suçu iyiden iyiye genel cezaya çevirmek,

Böyle bir şey olabilir mi?

Böyle bir mantık kurulabilir mi?

Bir veya birkaç kulübün puanı silinmesin veya küme düşürülmesin diye, sanki tüm Türkiye Süper Ligi küme düşmüş muamelesi görecek ve Avrupa’ya gidemeyecek,

Avrupa’ya gidemeyeceksen, niye şampiyon olasın, niye o kadar para harcayasın, niye futbolun kalitesini yükseltesin!

Türkiye’yi 5 yıl süreyle BM’ye almasalar, NATO toplantılarına sokmasalar, 5 yıl müddetle tüm büyükelçiliklerimizi kapatsalar, bakanlarımız, başbakanlarımız 5 yıl süreyle Avrupalı liderlerin ve uluslararası toplantıların dışında bırakılsa bunu kabul eder miyiz?

Ceza bireyseldir deyip Türk futbolunu toptan cezalandırmak nasıl izah edilebilir!

 


Din eğitimi seçenekli olmalı

DAHA önce de yazdım, Yine yazarım,

Okullarda seçmeli olarak din ağırlıklı eğitim seçeneğinin de olmasına hiç ama hiç karşı değilim,

Herkesin çocuğunu istediği gibi yetiştirme hakkı var,

Bir ana baba, "Benim çocuğum dinini de iyi öğrensin" diyorsa, buna engel çıkartamazsınız,

Çıkartmak ne insanidir, ne de demokratik,

Ancak şunu da söylemek gerekir,

Eğer din eğitimi bir seçenek olarak çocukların ve ailelerin önüne koyuluyorsa, ki koyulmasında bir mahzur görmediğimi tekrarlayayım, bu sadece tek bir dinle sınırlı olamaz,

Her okulda olmasa da, toplumdaki oranlara göre, en azından bazı okullarda diğer dinlerin de öğretilmesi gerekir,

Yani çocuğuna din eğitimi verdirmek isteyen ailelerin yüzde 98’i İslami bir eğitim aldırmak istese de, geri kalan yüzde 2’i için Hıristiyan eğitimi veya Yahudi eğitimi verecek seçenekler de olmalı,

Kuran dersi olduğu gibi, İncil veya Tevrat dersi de olmalı,

Anayasa’ya uygun olması için, vicdana uygun olması için böyle olmalı!

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Adam olmak işe yarar bir şey olduğu zaman

Erişilebilirlik Araçları