Bedevi ve hindisi

Meselemiz Suriye,

Suriye meselesine Suriye kaynaklı bir öyküyle “rehberlik” etmeye çalışmak fena olmaz herhalde,

Önce biraz geriye gidelim,

1982’ye,

Suriye’nin Hama kentinde küçük bir ayaklanma başlar,

Baba Esad, yani Hafız, kente hemen tanklarını ve birliklerini gönderir,

Önce Hama’nın dış dünyayla olan tüm bağlantısı kesilir,

Ardından Esad’ın tankları kente girer, ayaklanmanın olduğu mahalleyi yerle bir ederler,

Tahminlere göre 38,000 (otuz sekiz bin) kişi öldürülür,

Baba Esad bununla yetinmez,

Tankların ardından kente buldozerler girer, Ayaklanmanın başladığı mahalle yerle bir edilir, Ortaya çıkan boş alan betonla kaplanır ve bir meydan yapılır, Altında 38,000 kişinin olduğu bir meydan,

Thomas Friedman “From Beirut to Jerusalem” adlı kitabında bu olayı anlatır ve olayı bir bedevi meseline bağlar,

Kitabın 89, sayfasında yer alan hikâye aynen şöyledir:

Bir gün yaşlı bedevinin hindisi çalınır,

Bedevi oğlunu çağırır: “Çabuk bu hindiyi çalanı bul ve cezalandır, Eğer bulamazsan başımıza büyük felaketler gelir,”

Oğlan güler: “Baba delirdin mi? Bir hindimiz çalındı diye başımıza ne felaket gelecek?”

Baba bedevi kızar: “Hindi önemli olmayabilir, Ama çalınmış olması önemli, Dediğimi yap, hindiyi çalanı bul,”

Bedevinin oğlu, babasını ciddiye almaz, “Bir hindi için uğraşmaya değmez” diye düşünür,

Aradan bir süre geçer,

Bu kez bedevinin devesi çalınır, Oğlu koşarak çadıra gelir: “Baba devemiz çalındı,”

Baba, “Sen hindiyi çalanı buldun mu?” diye sorar,

Oğlan: “Baba deve gitti, sen hâlâ hindi diyorsun,”

“Sen hindiyi çalanı bul” der baba,

Oğlan gider, Deveyi çalan da bulunmaz,

Aradan biraz zaman geçer,

Oğlan yine heyecanla babasının çadırına dalar:

“Baba bu kez de atımız çalındı,”

Bedevinin en değerli varlığıdır Arap atı, Ama bedevi, oğluna “Sen hindiyi çalanı buldun mu?” der,

Oğlan gider,

At da, çalan da bulunamaz,

Ve bir süre sonra oğlan ağlayarak babasının çadırına girer: “Baba ablama tecavüz etmişler,”

Baba deliye döner, “Sana demiştim hindiyi çalanı bul diye, O gün onu bulup cezalandırsaydık bugün başımıza bu felaketlerin hiçbiri gelmeyecekti, Hindimizi çalabileceklerini görünce her şeyimizi kaybettik” der,

Thomas Friedman bu hikâyeyi anlatır ve şöyle der: “Hama ayaklanması, Esad’ın hindisiydi,”

Bu hikâyeden kim ne anlar bilemem,

Ama en azından Esad Ailesi’nin mantığını anlar birileri! 

 


Günaydın Yılmaz Özdil

YILMAZ Özdil, fikirlerinin bazılarına katılmasam da, bazen abartılı, bazen gerçek dışı yazsa da her gün keyifle okuduğum yazarlardan birisi,

Ama dünkü yazısını okuyunca güleyim mi, kızayım mı bilemedim,

Şöyle yazmıştı Yılmaz dünkü yazısının bir bölümünde:

"Pilotlarımıza gelince,,,

Sıkı durun,

Biri pilot’tur,

Biri astronot adayı pilot’tur,

Evet, yanlış okumadınız,

Tahminim, memleketi bu badireye sürükleyen siyasiler bile şu anda öğreniyor ama,,, Yüzbaşı Gökhan Ertan, Türk Hava Kuvvetleri tarafından çok özel testler neticesinde seçilmiş, astronot adayı pilotlarımızdandır,"

Yılmaz Ozdil‘in, "Siyasiler bile şu anda öğreniyor" dediği kayıp pilotumuzun Türkiye’nin ilk astronot adayı olduğu gerçeğini siyasileri bilmem ama Habertürk okuyanlar geçen pazar günü, yani Yılmaz‘ın yazısından 3 gün önce öğrenmişlerdi bile,

Çünkü o gün Habertürk’ün 1, sayfasının en tepesinde "Astronot adayımız" başlığıyla bu bilgi yer alıyordu,

O yüzden Yılmaz‘a bir tavsiyem var,

Habertürk okusun,

En azından "öğrenir",

Siyasilerden önce,

Kendinden de önce,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
En hızlı yitirilen sermayenin güzellik olduğunu bildiğimiz zaman

Erişilebilirlik Araçları