Evde otursunlar diye miydi onca mücadele?

TÜRKİYE’de kadınlar şiddete uğruyor, eziliyor, üzülüyor, öldürülüyor.

Türkiye’nin “aydın” zannettiği adam ahkâmı kesiyor, çözümü buluyor.

Ali Bulaç diyor ki:

“Kadın çalışırsa, sosyal hayata girerse, gezerse, sokağa çıkarsa şiddete de maruz kalır, öldürülür de, evlenecek kimseyi de bulamaz.”

Bunu bu kadar kısa ve basit söylemiyor ama söylediği tam olarak bu.

Demeye çalışıyor ki: “Kadınlar çalışmasın. Gezip tozmasın. Sokakta görülmesin. Dizini kırıp evinde otursun. Hayırlı bir kısmet beklesin.”

Yoksa…

Yoksa dövülür, öldürülür…

Ali Bulaç’a sormak isterim.

Ne değişti de bu fikre geldiniz?

Yıllarca başını örten, inançlı kadınların eğitim-öğretim hakları için savaştı Türkiye’deki İslami düşünce sahipleri.

Kadınıyla erkeğiyle.

Haklıydılar da.

Şimdi ne değişti Ali Bey?

O kadınların eğitim haklarını niye savundunuz, üniversite bitirince evde oturup, dizlerini büküp koca beklesinler diye mi?

Sokağa çıkmasınlar, özgürce dolaşmayıp eve tıkılsınlar diye mi?

Ekonomik özgürlüklerini kazanmadan, “koca eline baksınlar” diye mi?

Peki Ali Bey, sizin bu “abuk” tavsiyelerinize uyan kadınların şiddete uğramayacağını mı zannediyorsunuz?

Hayır, tam aksine, ekonomik gücü olmayan, koca eline bakan kadın daha çok şiddete maruz kalıyor.

Çıkarın bakın son birkaç yılın kadına şiddet istatistiğini.

Sizin “ideal eş” olarak tanımladığınız kadınlar daha fazla eziliyor.

Tek farkları, bu şiddete daha fazla boyun eğmek zorunda kalmaları.

Gidecek yeri, yapacak işi olmadığı için ölümüne kadar bekliyor.

Bunu bile göremiyor, yıllarca özgürleşmesi için mücadele verdiğiniz kadınların, şimdi yeniden eve hapsolması için bahaneler üretiyor, düşlerinizdeki “ev kadınını” yaratmak için kadına yönelik şiddeti bir “korkutma aracı”, bir “sopa” olarak kullanıyorsunuz.

Ah Ali Bey ah!

Eskiler, “Okumak cehaleti alır, gerisi baki kalır” demişler.

Belli ki, sizde onu bile alamamış.

 

Yine mi medya suçlu?

HASAN Kaçan da kardeşinin intiharıyla ilgili medyayı suçladı.

Metin Kaçan intihar etmiş, çünkü neredeyse 20 yıl önce medya onun hakkında kötü şeyler yazmış.

Metin Kaçan ve spiker Alp Buğdaycı o zamanlar hayli karışık bir suçlamayla yargı önüne çıktılar.

Seks, uyuşturucu, tecavüz iddialarıyla dolu bir davayla.

Gazeteler de haliyle bunu haber yaptı.

Emniyetten, savcılıktan, dava sürecinden ne bulduysa yazdı gazeteler.

Zaten dava da mahkûmiyetlerle sonuçlanmıştı hatırladığım kadarıyla.

Olayın kahramanlarından Alp Buğdaycı geçen gün bizim gazeteye konuştu.

“Tecavüz yoktu ama orta sınıf ahlakına ters gelebilecek her şey yaşandı o gece” dedi.

Ortada basının uydurduğu bir şey yok.

Özel hayata müdahale yok.

Önce emniyete, oradan da adliyeye yansımış bir olay var.

Gazeteler de bunu haber yapmış.

Her gün yaptığı yüzlerce haber gibi.

Aradan neredeyse 20 sene geçmiş.

Olayın kahramanlarından biri, Metin Kaçan intihar etmiş.

Hiç tanımam kendisini.

Ama bildiğim biraz farklı, biraz bunalım, biraz alışmadık bir tip olduğuydu.

Hasan’ın yaşadığı dönüşümü yaşamamış bir entelektüeldi.

Bunca yıl sonra intihar etmesinin nedeni olarak o günlerde yapılmış haberleri göstermek, basına karşı biraz insafsızlık değil mi?

 

Okumayan şikâyet eder

VELİLER ha babam kitap şikâyet ediyor.

Bakanlık da mecburen bu şikâyetleri incelemeye alıyor.

Şikâyet edilenler öyle eften püften kitaplar da değil.

Dünya edebiyatının en seçkin yazarlarının en önemli eserleri.

Ama bizim velilere ters geliyor ve basıyorlar şikâyeti.

Niye biliyor musunuz?

Bu velilerin hiçbiri kitap okumuyor da ondan.

Hayatında doğru düzgün bir kitap okumamış veli, eline çocuğunun okuduğu kitap geçince veya çocuk o kitaptan takıldığı bir yeri anne babasına sorunca kıyamet kopuyor.

Ve veli alıyor soluğu okulda, milli eğitim müdürlüklerinde.

“Siz bunu benim çocuğuma nasıl okutursunuz?” diye.

Kendisi hiç okumadığı için rahat.

Farklı bir dünya, başka bir yaşam onu rahatsız ediyor.

Kitapta da olsa, kurgu da olsa.

Kitapların açtığı kapıdan girmeye, başka dünyalar keşfetmeye hiç ilgi duymamış.

Çocuğu da duysun, öğrensin, bilsin istemiyor.

Bunca kitabın şikâyet edilmesi bu yüzden.

Ana baba üç kitap okumuş olsa, kitap şikâyet etmenin anlamsızlığını bilecek.

Okumamış ki, ne bilsin.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Kitaptan korkmadığımız zaman.

Erişilebilirlik Araçları