At yalanı bulursan inananı

OLAYLAR tahmin ettiğimiz gibi gelişiyor.

Paris’te 3 PKK’lının öldürülmesinden sonra ortaya çıkanlardan bahsediyorum.

Sakine Cansız‘ın da aralarında bulunduğu 3 PKK’lının öldürülmesiyle ilgili Fransız polisi 2 kişiyi gözaltına aldı.

İkisi de Kürt.

İkisi de PKK’ya yakın. En azından Sakine Cansız‘a ve diğer öldürülen kadınlara yakın.

Tanıdıkları.

Hatta Ömer Güney isimli olanı, Paris’e geldiği dönemlerde Sakine Cansız‘ın şoförlüğünü yapıyormuş.

O gün defalarca cinayetlerin işlendiği büroya girip çıkarken görülmüş.

O gün giydiği siyah kabanda da barut izleri bulunmuş.

Katil Ömer Güney midir bilmiyoruz ama şimdilik en önemli şüpheli o gibi görünüyor.

Dün Habertürk’e konuşan Zübeyir Aydar katilin örgütten biri olma ihtimalini reddetmiyor zaten.

“Eğer öyle ise örgüte sızmış bir ajandır” diyor, PKK’yı bu cinayetlerden aklamak için.

Bugüne kadar tek bir üst düzey PKK’lıyı öldürmeyi becerememiş Türkiye, tam da sorun çözülürken böyle bir “başarılı suikast” yapacak.

İster inanın, ister inanmayın. Ben inanmam.

Tabii Zübeyir Aydar da haklı kendi açısından.

Eğer Sakine Cansız ve diğerlerinin örgüt tarafından infaz edildiği ortaya çıkarsa, PKK’da müthiş kanlı bir hesaplaşma başlar ki, aklınız şaşar. Aydar da bunu istemiyor.

Bu cinayetin bir Kirov meselesine, Moskova duruşmalarına dönmesi PKK’lıların en büyük korkusu.

Fransa’daki Kürtçü örgütler ise iyiden iyiye saçmalıyorlar.

Onlar da Fransız basınını yanlış yönlendirme kampanyası yürütüyorlar.

Katil zanlısı olarak yakalanan Ömer Güney‘in “Ülkücü” olduğunu, “Aşırı milliyetçi bir Türk ailenin çocuğu” olduğunu anlatıyorlar.

Fransız basını bu palavrayı yer mi bilmiyorum.

Ama ben yemem.

Madem Ülkücü ve aşırı Türk milliyetçisi bir ailenin oğlu, Öcalan‘ın serbest bırakılması için Eyfel’e yapılan baskında ne işi var!

Hadi oraya gelmiş, kimsenin haberi yok diyelim.

Peki PKK’nın Avrupa’daki en önemli ismi, örgütün tek kadın kurucusu, hayatta kalan çok az sayıdaki kurucudan biri Sakine Cansız‘ın şoförlüğünü yapacak kadar nasıl ona yakın olabiliyor, Ülkücülüğü bilinen biri. Nasıl oluyor da Fransa’daki Kürt siyasal hareketinin bu kadar içinde yer alıyor?

Hani meşhur bir laf vardır, “At yalanı, bulursan inananı” Bunlarınki de o hesap.

Giderek ortaya çıkan gerçek, bizim ilk gün söylediğimiz.

Bu iş PKK içinden birinin işi.

Amaç neydi, niyet neydi, plan neydi bilmiyoruz.

Belki çok basit bir alacak verecek veya yolsuzluk işi.

Belki başka bir şey.

Fransız polisi otaya çıkarırsa, PKK ortaya çıkmasına imkân sağlarsa öğreneceğiz.

Sakine Cansız, Sergey Kirov mudur?

1934 yılında, Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin genel sekreteri ve ülkenin lideri Stalin sıkıntılı günler geçiriyordu.

Siyasal Büro’da azınlığa düşmüştü ve her biri iyi birer komünist olan güçlü muhalifleri, etkili eleştirilerle Stalin‘i zorluyorlardı.

Tam o sırada Stalin‘in imdadına yetişen bir cinayet oldu.

Stalin‘in yakın dostlarından, Komünist Parti’nin Leningrad Genel Sekreteri ve partinin siyasal büro üyesi Sergey Kirov öldürüldü.

Katiller yakalandı ama Stalin bu işin arkasında büyük bir komplo olduğunu öne sürerek kendisi için kurduğu ve çalıştırdığı istihbarat teşkilatına bu cinayeti soruşturma görevi verdi.

Soruşturma sonucunda, bu cinayetin arkasında büyük bir komplo olduğu, Stalin‘in parti içindeki muhaliflerinin bu işi organize ettiği “ortaya çıkarıldı”.

Delillerin büyük bölümü çürütüldü çürütülmesine ama sanık olarak sorguya çekilen muhalifler ağır işkencelerden sonra birer itirafname hazırlamışlardı.

Delil yokluğu bu itiraflarla giderildi. İtiraflar en güçlü delil sayıldı ve Stalin bir anda Ekim Devrimi’nin en güçlü, en saygın, en önemli ve kendisinin de rakibi olan isimlerini Kirov cinayetinin arkasındaki komplonun mimarları olarak ölüme gönderdi.

Sakine Cansız cinayeti, Kirov cinayetiyle benzerlik taşır mı, şu an için bilmemiz mümkün değil.

Ancak otoriter yapılar, genelde bu yola başvurmuşlardır.

Süt, verin demekle verilmez

BAŞBAKAN Erdoğan hem çocuk sayısını 4’e çıkardı, hem de anne sütü konusunda anne babaları uyardı.

Çocuk sayısı giderek artıyor. Başbakan’ın hızına yetişmek mümkün değil.

Ama anne sütü konusunda haklı.

Diyeceksiniz ki, “Eee zaten bu bilinen bir şey”.

Doğru bilinen bir şey. Yıllardır söylenen bir doğru, ama Başbakan söyleyince etkisi daha fazla oluyor emin olun.

Profesör dese kimse tınmaz, Başbakan Erdoğan söyleyince milletin kafasında daha fazla yer ediyor.

Çünkü bilime değil, lidere saygısı olan bir milletiz.

Bu yüzden de Başbakan’ın “Anneler en az 6 ay emzirsin” demesi önemli.

En azından emzirmeye gayret etsin.

Ama bu işler söylemekle olmuyor.

Annelerin 3 ya da son söyleme göre 4 çocuk doğurmaları ve bu 4 çocuğu da 6’şar ay emzirebilmeleri için “yasal düzenlemelere” ihtiyaç var.

Doğum izni sürelerinin yeniden belirlenmesi, çalışan annelerin haklarının yeniden tarif edilmesi ve genişletilmesi gibi.

6 ay emzirme isteyen Başbakan Erdoğan‘ın bunu hayatın gerçekliği içinde yapılabilir hale getirmesi lazım.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Sorusu sızdırılmamış bir sınav gördüğümüz zaman.

Erişilebilirlik Araçları