Terakki

Çok sevinçliyiz.

Vatanı ve milleti her şeyden ve herkesten çok seven bakanlıklarımızdan Ticaret Bakanlığımız, son günlerde medyaya çokça yansıyan “Avrupa’nın çöpünü ithal ediyoruz” haberlerinden ve bu haberlerin toplum içinde infiale yol açmasından sonra “Plastik atık ithalatını yasakladı.”

Zannedersiniz ki, bu çöpler ülkeye kaçak giriyordu, ithalatına izin veren o bakanlık değildi, konu medyaya yansıyana kadar bakanlığın bu işten haberi yoktu ve duyar duymaz cennet vatanı çöp işgalinden korumak için devreye girdi.

Yok böyle bir şey kardeşim.

Bal gibi bile bile bu çöpler ülkeye getiriliyordu.

Mesele daha önce de detaylı bir biçimde medyaya yansımış, dahası TBMM çatısı altında bile tartışılmıştı.

Türkiye’nin 2018 yılında sadece İngiltere’den 100 bin ton çöp ithal ettiği, İngiltere, Belçika, Almanya, ABD, Hollanda, İspanya, İtalya, Slovenya ve Japonya’nın çöplerini Türkiye’ye yolladığı biliniyordu.

Sadece geçen yıl Türkiye’ye getirilen çöp miktarı yarım milyon ton civarındaydı.

Konu birkaç yıl önce de Meclis komisyonunun gündemine gelmiş ama kimse tınmamıştı.

İzni veren Ticaret Bakanlığı “Bu konuda yetkili olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığıdır” diye topu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na atmış, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ise “Bizim görüşümüz alınmak suretiyle zararlı olmayan atıkların ithaline izin veren Ticaret Bakanlığıdır “ diyerek “Çöplük düzeninin” sürmesine katkıda bulunmuştu.

Çöp ithalatı izninin Türkiye’ye tek zararı ülkeye çöp girişi değildi. Aynı zamanda yerli atıkların ekonomik değerini de düşürerek yerli geri dönüşüm organizasyonuna da zarar veriyordu.

Şimdi ise sanki tüm bunlardan haberi yokmuş ve yeni öğrenmiş gibi yapan Ticaret Bakanlığı bu ithalatı yasaklama kararı aldı.

Girişteki ilk cümlem şaka değil.

Gerçekten çok sevinçliyim.

Sadece çöp ithalatı durduğu için değil.

Medyanın duyurması ve kamu baskısı ile bir yanlıştan dönüldüğü için de sevinçliyim.

Çünkü Türkiye’nin son dönem normalinde bu haberleri yapanlar terörist ilan edilir, kirli ithalat ise sürerdi.

Demek ki, terakki var.

Keşke o terakkiyi, kendi bakanlığına fahiş fiyatla ürün satan Bakan’ın soruşturulması için TBMM’de yapılan oylamada da görebilseydik.

***

Bir logonun anlattıkları

Muharrem İnce’nin partisinin logosu “araklama” çıktı.

Memleket Partisi’nin logosu, Vizinova adındaki bir şirketin logosu ile yüzde 99 oranında aynı.

Ve bu benzerlik ile benim için İnce’nin partisi başlamadan bitti.

Diyeceksiniz ki, “Yahu bir logo benziyor diye bir parti niye bitsin.”

Aman ha, yanlış anlamayın.

Benim için Memleket Partisi’nin bitmesinin sebebi logonun benzemesi değil.

Logo çalıntı olabilir.

Muharrem İnce nereden bilecek logonun araklama olduğunu.

Adamın işi mi bu.

Dünyadaki bütün logoları takip edip araştıracak hali yok.

Belli ki partinin anlaştığı ajans, Türkiye’deki pek çok ajansın yaptığı gibi açmış bir kitabı ya da interneti çeşitli logolara bakmış birini çalıp İnce’ye sunmuş ve o da çalıntı olduğunu bilmeden beğenmiş.

Buraya kadar normal.

Herkesin, hepimizin başına gelebilecek bir ajans sahtekarlığı.

Benim için İnce’yi, Memleket Partisi’ni başlamadan bitiren ise sonrasındaki gelişmeler.

Bu hırsızlık ortaya çıktıktan sonra Memleket Partisi, “Logo çalıntı değil, diğer logoda altı nokta var bizde beş, onun ortasındaki şekille bizim ortamızdaki şekil aynı değil, zart, zurt, tırt” gibi açıklamalar yapmaya başladı.

Yahu kardeşim bal gibi araklamışlar işte.

Kör olsan yine görürsün hırsızlığı.

Kıvırmanın alemi ne.

Çık adam gibi de ki, “Eleştiriler haklıdır. Biz de ajansımızın kurbanı olduk. Uyarılar için teşekkür ederiz. Logomuzu hemen değiştirme kararı aldık. Bizi kandıran ajans ile yollarımızı ayırdık.”

Buna dürüst tavır derdik ve çok da hoşumuza giderdi.

Ama Memleket Partisi, memleketimizin geleneğine uygun davrandı ve saçmalamayı, hepimizi ahmak yerine koymayı tercih etti.

Memlekette bunlardan çok var Muharrem Bey, aynısından bir taneye daha ihtiyaç yok.

Biz yeni bir memleket aramıyoruz ama memlekette yeni bir anlayış arıyoruz.

Ha bu arada haberiniz olsun.

Partiniz ile ilgili tüm olumlu gelişmeleri A Haber’den izliyorum.

Yola sağlam bir medya desteği ile çıkıyorsunuz.

***

Saçma sapan maskeler değil test lazım

Sağlık Bakanlığı il il 15 günlük vaka sayılarını açıkladı.

Turizm beklentimizin yüksek olduğu Ege ve Akdeniz kıyıları nispeten iyi durumda ama oralarda bile vaka sayısı 100 binde 70’lerin üzerinde.

Yani olması gerekenin en az beş katı.

ABD, corona pandemisi ile mücadelede başarı kriteri olarak haftalık vaka sayısını yüz binde 10 olarak görüyor.

Avrupa Birliği ise 15 günlük vaka sayısını yüz binde 25.

Bu sayıları büyük bir hızla aşağı çekmeyi ve bu bölgelerimizdeki test sayılarını arttırarak bu düşüşe inandırıcılığı sağlayamaz isek bu yıl turizmi unutmamız gerekir.

Eğer gerçekten turist istiyorsak bunu maskelerin üzerine saçma sapan utanç verici yazılar yazarak değil, en azından bu bölgelerde test sayısını şeffaf biçimde arttırarak sağlayabiliriz.

Çünkü yüksek test oranı yüz bindeki vaka oranını mutlaka düşürecektir.

***

Gazali’ye kız

Sevgili Profesör Özgür Demirtaş, gençlere felsefe okumayın dinden çıkarsınız manasında tavsiyeler veren tarihçi ve İslamcı yazar Ebubekir Sofuoğlu’na çok kızmış.

Açıkçası Özgür hocamın niye kızdığını anlamadım.

Bu fikirler Sofuoğlu’na ait değil ki!

Sofuoğlu, kendisi gibi bir milyon sözde alimi cebinden çıkaracak bilgiye sahip birinin, Gazali’nin görüşlerini tekrarlıyor.

Kendisi de çok önemli bir düşünür olan Gazali, 11. yüzyılda “En iyisi siz felsefe ile falan uğraşmayın. Kafanız karışır. Dini sorgulamaya başlarsınız. Bu sizi dinden çıkaracak bir yola sokabilir” dediği için İslam’ın yükselişini durduran ve Müslümanların geri kalmasına neden olan adam olmakla suçlanır bazıları tarafından.

Neden gerçekten Gazali midir bilmem ama felsefeden ve düşünceden uzak durulmasını söyleyen Gazali’dir orası kesin.

Bugün Sofuoğlu’nun yaptığı da Gazali’yi tekrarlamak.

O yüzden Sofuoğlu ve benzerlerine kızmak gerekmez hocam.

Değmezler.

Sen kızacaksan Gazali’ye kız da, en azından kızgınlığının bir önemi olsun.

***

Kutlu olsun

Bugün büyük önder, büyük komutan, Türk tarihinin en önemli ve en değerli kişiliklerinden birinin son 500 yıldaki en değerlisinin Kurtuluş ve yeniden Kuruluş mücadelemizi başlatmak için Samsun’dan Anadolu’ya çıkışının yıl dönümü.

Bir vatana yeniden sahip olmamızın ilk adımı.

O kadar önemli bir gün ki, Mustafa Kemal Atatürk bugünü kendi doğum günü olarak da görmüş.

Hepimize, hepinize, gelecek kuşaklara kutlu olsun.

***

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Birlikte takıldığımız insanların kalitemizin aynası olduğunu unutmadığımız zaman.

Erişilebilirlik Araçları