Öğrenilmiş çaresizlikler ülkesi

Doğduğum, büyüdüğüm, yaşadığım, sevdiğim, dostlarımı, her şeyimi borçlu olduğum, terk etmeyi bir an olsun aklımın ucundan dahi geçirmediğim, vaktim dolunca öleceğim ve toprağına gömüleceğim ülkem için çok ama çok üzülüyorum.
86 milyonluk, az da olsa bir bölümü çok iyi eğitimli, bir memlekette içinde bulunduğumuz duruma bakın.
Muazzam bir çaresizliğe mahkummuşuz hissiyle yaşamak zorunda bırakılıyoruz.
Bir ansan için en ağır çaresizliklerden biri bir insana mahkum olmak, varlığını, geleceğini o insana bağlamak ya da bağlı hissetmektir.
Biz ne yazık ki, böyle bir duygu içindeyiz yıllardır.
Ülkede yaşayanların bir önemli bir bölümü kendilerinin ve ülkenin geleceğini bir adama bağlı görüyor, o adam olmaz ise ülkenin de olmayacağı hissi ile yaşıyorlar.
O grubun “Reis” dediği bu adamın adı Recep Tayyip Erdoğan.
Onlara göre Erdoğan’ın yönetmediği bir Türkiye’nin ayakta kalma, ileri gitme, atılım yapma, Dünya’da saygın olma şansı olmayacağına inanıyorlar.
Bu durumu eleştirme amacıyla yazmıyorum bunları.
Bu kişiler böyle inanıyor, böyle zannediyor.
Bu saçma sapan inancı eleştirenler ise siyasi yelpazenin tam karısında yer alan muhalifler.
Kişiye bağlanmış siyasi anlayışın ilkelliğinden bahseden kişiler bunlar. Önemli olanın kişi değil icraat olduğunu, başarısızlığı ve siyasi tutarsızlığı ülkenin halinden ayan beyan ortada olan bir kişiye böylesine bağlılığı, siyasi ilahlaştırmayı eleştiriyorlar.
Ancak ilginçtir, onların da bir bölümü benzer bir “Çaresizliğin” içinde.
Entelektüel kişiliği ile tanıdığımız, siyaseten doğru duruşlu olduğunu zannettiğimiz pek çok aklı başında kişi söz konusu Cumhuriyet Halk Partisi olunca, hiç de farklı davranmıyorlar.
Müthiş bir “Lider bağımlığı’ ortaya çıkıyor. “Bizce çok başarılı idi ama karşı taraf oyunu adil oynamıyor”
13 seçimdir kaybeden birini korumak için türlü fikir üretiyorlar. Son lafları da “Yerel seçime kadar Kemal Bey devam etsin”
Niye?
Çünkü öğretilmiş veya öğrenilmiş çaresizlik burada da var.
“Kimi bulacağız şimdi”
Bulursun kardeşim, çıkar. İlk denemede çıkmaz ise ikinci denemede çıkar.
Dün o yüzden “Saksı” örneğini verdim.
“Çok başarılı yüzde 48 aldı”
Yahu o Kemal Bey’in oyu değil, Tayyip Erdoğan’ın karşı oyu.
2014 seçimlerinde Tayyip Erdoğan’ın karşısında 2 aday vardı.
Ekmeleddin İhsanoğlu ve Selahattin Demirtaş. İkisinin aldığı oy toplamı 48,2.
Bir sonraki seçimde Erdoğan’ın karşısına Muharrem İnce, Selahattin Demirtaş, Meral Akşener, Temel Karamollaoğlu, Doğu Perinçek çıktı.
Erdoğan karşıtı cephenin aldığı oy yüzde 47,42.
Kimi seçerseniz seçin, kimi getirirseniz getirin durum bu.
Kılıçdaroğlu’nun çabası, çalışkanlığı, 74 yaşında sergilediği 35 yaş performansı elbette takdire şayan ama o kadar.
Bu başarısızlığa çaresizce bağlanmak ise CHP’ye ihanet.
Ya Kılıçdaroğlu kalacak kendini bu öğretilmiş çaresizliğe mahkum hissetmeyenler CHP’yi terk edip gidecek. Ya da çaresizlik değil çare arayışı ve sonuçta CHP kazanacak.
CHP’de veya karşıtında, hiç fark etmez, şu bir gerçek ki, öğretilmiş çaresizlik kaybettirir.
Hem ülkeyi, hem de geleceği…

***

Şimşek sadece Şimşek midir!
Herkesin arayıp sorduğu bir sual var.
“Mehmet Şimşek görev alacak mı?”
Emin olunuz ki bilmiyorum.
Ancak şunu biliyorum.
Mehmet Şimşek’in görevi kabul etmesi ile etmemesi arasında çok önemli bir fark var.
Mehmet Şimşek, Erdoğan’a “Evet” der ise bu başta İngiltere olmak üzere “Anglosakson” Dünyanın Erdoğan’ı sonuna kadar desteklemeye devam edeceği “Hayır” der ise desteğin bir yere kadar olduğu anlamına gelecektir.
Mehmet Şimşek’in varlığı, sadece Mehmet Şimşek’in varlığı değildir!

***

306 Togg
Türkiye’nin en iyi otomotiv editörü Yiğitcan Yıldız yazınca öğrendik.
Resmi sayılara göre yerli ve milli otomobilimiz Togg, şu ana kadar 306 adet teslim edilmiş. Buna Cumhurbaşkanlığına, Bakanlara, kamu kurumlarına verilen öncelikli araçlar da dahil anladığımız kadarı ile.
Üç yüz altı adet.
Aralık ayında iktidar yanlısı medya “Togg’da seri üretim tam gaz devam ediyor” haberleri gözümüze sokulurken, ilk üretilen araçların tip onayı için kullanılacağı, Nisan başından itibaren ise satışa başlanacağı belirtiliyordu.
İktidar sözcüleri televizyon programlarında üç dakikada bir otomobil üretildiği anlatarak övünüyorlardı.
Bugün öğreniyoruz ki, toplam 306 otomobil teslim edilmiş.
Oysa iktidar siyasetçilerin bize anlattığı kadarı ile günde tek vardiya, hafta beş gün üretim yapsa ayda 3200 otomobil imal edilmesi lazım.
Teslimat bunun onda biri.
Eee, ne oldu!
Bakın sevgili okurlar, bu bir eleştiri yazısı değil.
Yeni bir otomobil, sıfırdan imal edilmiş bir otomobil fabrikasının yeni bir modeli üretmesi kolay bir iş değildir.
Eleştirim de Togg’a yönelik değildir. Olabilecek olan, normal olan budur. Yeni binr fabrika, bir anda binlerce, onbinlerce otomobil üretmeye başlayamaz.
Benim eleştirim bize utanmadan yalan söyleyen siyasetçileredir.
Her yıl milyonlarcası üretilen otomobil adlı sanayi ürünün önüne yatan beyinsizleredir.

***

Yüzde 25
İktidar kira zamlarındaki artışı yüzde 25 ile sınırlamayı sürdürme kararı almış.
Şahane bir karar.
Kendilerinden ricam, her türlü mal ve hizmet ile vergi ve harçları da aynı oranda sabitlemeleri.

***

NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Gücü gücüne yeteni adalet zannetmediğimiz zaman.

Erişilebilirlik Araçları