Paylaşırken kavga

Geçenlerde Dilan Polat’a teşekkür etmiştim. Türkiye’de yaşayanlara, ücretliler dışındaki vatandaşlar için de vergi ödemek diye bir şey olduğunu hatırlattıkları için.

Aslında sadece onun için değil kara para aklamak diye bir konunun gündeme gelmesini sağladıkları için de teşekkür etmek lazım.

Ve tabii Polat ailesi sayesinde bir başka aileyi de hatırladık, onun için de bir teşekkürü hakkediyorlar.

Ban ailesi mi desek, Taşkesenlioğlu ailesi mi desek bilemedim. Ama aileyi anladınız herhalde.

Konuyu hatırladınız herhalde.

Ünsal Ban adında bir vatandaş. Tek bir anne tarafından doğurulmuş olamayacak kadar fazla yeteneği(!) bünyesinde barındıran bir vatandaş.

Önce Türk Hava Kurumu Üniversitesi rektörü olarak ortaya çıktı.

Kendisi ile bir kez karşılaştım.

İlk görüşte notu verilebilecek tiplerdendi.

Daha sonra AK Parti’den milletvekili adayı oldu.

Sonrasında da AK Parti Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu ile evlendi.

Boşanma aşamasında rezillik ortaya döküldü.

Ortada nasıl edinildiği belirsiz muazzam bir servet vardı. 4,5 milyon dolarlık yatlar, gayrimenkuller, yurt dışına kaçırıldığı iddia edilen büyük servetler.

Tam bir hırsızlar çalarken değil, paylaşırken kavga ederler olayıydı aslında.

Ünsal Ban, Zehra Taşkesenlioğlu’nu gizlice kaydedip sızdırdı.

Pislik Zehra Taşkesenlioğlu’nun Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı ağabeyi Ali Fuat Taşkesenlioğlu’na uzandı. Menfaat karşılığı halka arz onayları verdiği iddiaları ortaya atıldı.

Sonra Ünsal Ban yakalanıp içeri atıldı ve iddialar unutuldu.

Birkaç ay önce Ünsal Ban’ın davası vardı. Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu davada tanıklık etti. Kocasının suç işlediği birçok olaya şahit olduğunu anlattı. Detaylı bilgiler verdi.

Peki, milletvekili hanımefendi ne yapmıştı bunlar karşılığında?

Boşanırken bu karanlık servetten payını istemişti sadece.

Davanın ikinci celsesinde ise Ünsal Ban’ın avukatı Ersan Şen, AK Parti milletvekili Taşkesenlioğlu’na Ünsal Ban’a verdiğini iddia ettiği 2,5 milyon doları nasıl kazandığını sordu.

Yanıt elbette yoktu.

Hanımefendi susma hakkını kullandı.

İşin aslı, özeti şudur.

Ünsal Ban eşinin ifadesi ile “çaldıklarını” adil bir şekilde paylaşmayı kabul etseydi bunları hiç öğrenemeyecektik.

Ne soyulan üniversiteden, ne yurt dışına çıkarılan servetten, ne Yunanistan’da edinilen mülklerden, ne 4,5 milyon dolarlık yattan haberimiz olacaktı, ne de SPK’daki rezaletlerden.

Şimdi bu rezaleti de yeniden hatırlıyoruz.

Belki hâlâ bir nebze adalet vardır umuduyla…

 ***

Adalet

Adalet demişken.

Türkiye’nin önemli ve köklü bir hukuk fakültesinde öğretim üyeliği yapan bir arkadaşım çok inanılmaz bir şey anlatmıştı.

Öğrenciler arasında hakim ve savcı olmak isteyenlerin sayısında büyük bir artış olduğunu, öğrencilerin bunu bir zengin olma mesleği olarak görmeye başladığını söylemişti.

Böylesine şerefli ve onurlu bir mesleğin gençler arasındaki algısının bu hale geldiğini görmek hukukçu arkadaşımı çok üzüyordu.

Peki gençler haksız mı?

Mesele sadece algıdan mı ibaret?

Timur Soykan’ın haberinden bahsetmiştim bu köşede birkaç gün önce.

İstanbul Anadolu Adliyesi’nde bir başsavcı, Adliye içinde müthiş bir rüşvet çarkı oluşturulduğunu HSK’ya yani mesleğin en üst organına bildirmişti, resmî bir yazı ile.

“Adliyede bir rüşvet çarkı oluşturulmuş. Bazı hakim ve savcılar en basit kararları bile bu çark içinde alıyorlar” diyordu özetle.

Başsavcının iddiaları korkunçtu.

“Haberlere erişim engeli rüşvetle alınıyor, 125 kilo uyuşturucu ile yakalananlar 2 ayda tahliye oldu, 1,5 milyon avroluk soygun yapanlar 6 ay yatıp çıktı” rezaletin sadece küçük bir bölümü idi.

Timur Soykan da bu resmî ihbarı haberleştirmişti.

Sonuç ne oldu?

Bu habere yayın yasağı getirildi ve habere erişim engellendi.

Peki, yasak ve erişim engeli hangi Adliye’de verildi?

İstanbul Anadolu Adliyesi’nde.

Adında adalet olan bir partinin 22 yıldır yönettiği ülkede, adaleti tecelli ettirecek yargının hali budur.

Partinin adındaki diğer kelime “kalkınma”nın kimler için geçerli olduğu ise zaten bellidir!

***

Güven dorukta

Türkiye’ye 500 bin Filistinli sığınmacı geleceğini iddia ediyordu birileri.

Ben de “Yok artık. Bu kadar da kafayı yemiş olamazlar” diye düşünüyordum.

Bu iddia iktidar tarafından yalanlandı.

Benim de fikrim değildi.

Artık “olabilirler” diye düşünüyorum!

***

Vergi beyannamesi

Belçika’da bir vatandaş, vergi beyannamesini doldururken, beyannamede yer alan “Bakmakla yükümlü olduğunuz kimseler” bölümüne şunları yazmış.

  1. 2,1 milyon yasa dışı göçmen
  2. Hükümetin iş bulamadığı 4,5 milyon işsiz
  3. 85 cezaevinde yatan 90 bin suçlu
  4. Parlamentodaki 650 zatı muhterem
  5. Avrupa Komisyonu üyelerinin tamamı

Vergi dairesi kendisine iletilen bu beyannameyi “Beyanınız kabul edilebilir nitelikte değil” diyerek kabul etmemiş ve geri yollamış.

Belçikalı vergi idaresine şu soru ile yanıt vermiş: “Niye kabul etmediniz? Birini mi unutmuşum?”

Siz böyle bir beyanname vermek zorunda kalsanız kimleri yazardınız?

***

NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Ar duygusunu yitirmiş bir toplumda “ar”lı kalabildiğimiz zaman.

Erişilebilirlik Araçları