Türk dizilerinin diplomatik etkisi, Suudilerden Barış mesajı

Bugün ilginç bulduğum ve önemsediğim farklı bir konuda sizlerle bilgi paylaşmak istedim.

Biliyorsunuz, Türk dizileri tüm dünyada en çok izlenen diziler arasında ve Türkiye’nin yumuşak gücü ve sivil diplomasinin en etkili unsuru.

Türk turizmindeki patlama sayılabilecek artışın en temel nedenlerinden biri, Türk yaşam tarzının, Türk kültürünün farklı toplumlara aktarılmasındaki en önemli mesajcısı.

Sadece Ortadoğu ülkelerinde değil, Avrupa’da Fransa’da, İspanya’da gün birincilikleri elde eden Türk dizileri, Güney Amerika’da da pek çok ülkede rating listelerinin tepesinde yer alıyor.

Türk dizi sektörü, bu dizi satışları ile yüzde yüz katma değerli bir ihracat yaparak ülkeye büyük katkıda bulunuyorlar.  

Türkiye ile Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin ilişkileri bozulduğu sırada Suudi Arabistan’ın Türkiye’ye yönelik en önemli yaptırımlarından biri de Türk dizilerinin ithalatını ve gösterimini Arap Yarımadası’nda ve Mısır’da yasaklatmak olmuştu.

Ancak daha sonra ilişkilerin normalleşmesi ile birlikte Türk yapımcılar ile Suudi televizyon kanalları arasındaki ilişkiler yeniden normalleşmişti.

Bu arada bazı Türk yapımcılar, Suudi televizyonları ile anlaşmalar imzalayarak, Arap ülkeleri için özel üretim yapmaya ve Türk dizilerinin Arap “remake”lerini üretmeye başladılar, ortaklıklar kurdular.

Bu anlaşmalar milyar dolar düzeyinde anlaşmalardı.

Bu anlatımı burada kesip, geçen haftaya gelmek istiyorum.

Geçen hafta, Suudi Arabistan’ın Riyad kentinde Arap dünyasının önemli bir ödül töreni vardı.

Ödülü veren Suudi Arabistan Kültür ve Eğlence Bakanlığı idi.

Ve Bakan Türki El Sheikh törenin ev sahibi idi.

Bakan El Sheikh ya da El Şeyh Suudi Arabistan’ın yüzünü değiştirmeye çalışan Muhammed bin Selman’ın en yakını ve ülkenin en güçlü ikinci adamı olarak törende başköşedeydi.  

Törende Yılın En İyi Arap Dizisi adayları arasında bir dönem Türk televizyonlarında gösterilen Güllerin Savaşı adlı dizinin Arap oyuncularla, Türk yapım şirketi Med Yapım tarafından Arabistan’da çekilen ve Crystal adı ile yayınlanan versiyonu da yer alıyordu.

Ancak hiç kimse dizinin ödül almasını beklemiyordu.

Dizi 23 Arap ülkesinde büyük başarı kazanmış ve bir Arap dizisinin ulaştığı en yüksek ratinglere ulaşmıştı ama Türkiye Futbol Federasyonu’nun neden olduğu maç krizi sonrasında gerilen ilişkiler nedeniyle kimse dizinin ödül almasını beklemiyordu.

Birinci MENA bölgesinde halk oyuyla belirleniyordu ama Bakanlığın onay vermediği bir diziye kimsenin ödül veremeyeceğini biliyordu herkes.

Zaten Anthony Hopkins’ten Kevin Costner’a kadar pek çok Hollywood yıldızının davetli olarak bulunduğu salonda tek bir Türk oyuncu bile yoktu ve böyle bir ortamda bir Türk yapımcının dizisine ödül verilmesi söz konusu gibi durmuyordu.

Son 10 yılın en başarılı ve popüler dizisi, salondan ödülsüz ayrılacak gibiydi.

Tüm bunlar göz önüne alındığında ödül töreninde sıra Yılın En İyi Dizisi ödülünün açıklanmasına geldiğinde Türk yapımcıların pek de umudu yoktu ve törenden eli boş ayrılacaklarına inançları tamdı.

Ancak sunucu birinciyi anons ettiğinde büyük bir şaşkınlık yaşadılar.

Türk yapımcıların Suudi Arabistan’da ürettiği dizi Büyük Ödülü almıştı, 23 Arap ülkesinde üretilen yüzlerce dizi arasından ipi göğüslemişti.

Şimdi gelelim benim bu başarı ile ilgili yorumuma.

Cyrstal dizisinin Türk yapımcısına verilen bu büyük ödül bana göre çok önemli bir siyasi anlam taşıyor.

Suudiler, Türk Futbol Federasyonu’nun ve iki kulüp yönetiminin büyük beceriksizlik ve büyük basiretsizlik örneği sergileyerek iki ülke ilişkilerinde yarattığı krizi aşmak istiyorlar ve meseleyi uzatmaktan yana değiller.

Bunu da bir Türk dizisinin bir Türk yapımcı tarafından yapılan remake’ine büyük ödül vererek gösteriyorlar, “Biz o krizi geride bıraktık. Büyütmek istemiyoruz. Beceriksiz bir federasyon başkanı ilişkilerimizi bozmuş olmasın” mesajı yolluyorlar ve “Türkiye karşı bir gelişme yok, hak eden Türk’e ödül bile vermekten kaçınmıyoruz” diyorlar.

Bu önemli bir mesajdır.

Ve bu mesaj Türkiye’nin giderek en önemli diplomatik gücü haline gelen Türk dizileri aracılığı ile veriliyor.

Bence bu sektörü hiç küçümsemeyin.

Yıllar önce FETÖ’nün Türk yapımcılarını hedef alan operasyonunun boş yere yapılmadığını o gün de söylemiştik.

Bugün de bu durum çok net ortada.


Can Yaman çok haklı

Türk dizilerinin uluslararası etkisinden bahsederken bir Türk dizisi ile İtalya’da şöhret olup, şimdi oyunculuk kariyerini İtalya’da sürdüren Can Yaman’dan bahsetmemek olmaz.

Can Yaman, geçtiğimiz günlerde verdiği bir röportajda Türk dizilerinde alkollü içkilerin görüntülerinin karartılmasını eleştirdi ve “Türk televizyonlarında içemediğimiz, sansürlenen rakıyı İtalyan televizyonunda içip rakıyı maalesef bilmeyen yabancılara tanıtma fırsatı verenlere teşekkür ederim. Rakı İtalyanların olsa her yerde reklamını yapıp bütün dünyayı tanıtırlardı, sevilen içecek olurdu” dedi.

O kadar ama o kadar haklı ki!

Şu anda dünyanın her yerine yayılan İtalyan yaşam tarzını, İtalyan yeme içme kültürünü, en yaygın mutfak haline gelen İtalyan mutfağını, İtalyan peynirlerini ve İtalyan şaraplarını tüm dünyaya televizyon gücü ile tanıttılar ve kabul ettirdiler.

1970’lerde İtalyan takımlarının oynadığı tüm ama tüm uluslararası maçlarda saha kenarında bu İtalyan ürünlerinin tanıtımları yer alıyordu.

Hiçbir marka olmadan her maç saha kenarlarını “Vini İtalya” diye donatıp İtalyan şaraplarını dünyaya kabul ettirdiler.

Kuzey İtalya takımları her Avrupa kupası maçında maç saha kenarına “Grana Padano” yazarak bu peyniri tüm dünyaya tanıttılar.

Dizilerinde, filmlerinde şov programlarında hep bu ürünleri bir şekilde kullandılar.

Bugün tüm dünyada İtalyan şarabı, İtalyan peynirleri, İtalyan zeytinyağları bu sayede ünlü hale geldi, yayıldı.

Bir zamanların fukara İtalyasının yaşam tarzı “Dolce Vita” olarak tüm dünyanın özendiği bir tarz haline geldi.

Biz ise herkesin özendiği yaşam tarzımızı öldürmeye ve göstermekten utanmaya devam ediyoruz.

Niyeyse!


Suudi Arabistan’da dekolteli kadınlar

En üstteki yazıda size Riyad’da yapılan ödül töreninden, ödüllerin dağıtıldığı, Hollywood yıldızlarının da katıldığı ve Kültür Bakanı’nın ev sahibi olduğu davetten söz ettim.

Peki Suudi Arabistan’da davet ya da balo deyince aklınızı ne geliyor?

Sadece erkeklerin olduğu bir salon ya da en iyi ihtimalle kadınların simsiyah çarşaflar içinde gizlendiği ve erkeklerin de Suudilerin geleneksel kıyafetleri ile doldurduğu bir salon değil mi?

Hayır değil.

Riyad’daki davette salonda çarşaflı kadın neredeyse yoktu.

Tam aksine neredeyse tüm kadınlar gece elbiseleri içinde, Türkiye’de bile göremeyeceğiniz dekolte tuvaletler içindeydi.

Erkekler de aynı oranda şık ve özeli giysiler, smokinler içindeydi.

Yerel giysili erkek ve kapalı kadın sayısı hemen hemen yok düzeyindeydi.

Bin Selman “Kimse Suudi kadınlarına nasıl giyinmelerini gerektiğini söyleyemez” diyerek başörtüsü mecburiyetini kaldırmış.

Bu henüz daha sokağa yansımış değil ama pek çok yerde artık kadınlar başı açık geziyor müzik festivallerinde, eğlencelerde askılı bluzlar, elbiseler giymiş kadınlar görmek artık vakayı adiyeden olmuş.

Suudiler şimdi Riyad bölgesinde ve başka turizm merkezlerinde alkollü içki kullanımını da serbest bırakmaya başladı ve bu giderek yaygınlaşacak.

Anlayacağınız Suudi Arabistan yavaş yavaş da olsa Türkiye gibi olmaya çalışıyor.

Bizde ise birileri ülkeyi “eski” Suudi Arabistan’a çevirmeye çalışıyor.


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

İlkesiz toplumlarda bile ilkesizliğin ayıp olmasını beklemekten vazgeçmediğimiz zaman.

Erişilebilirlik Araçları